Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de geçen Pazar gecesi çekilen fotoğraflara bakan biri, sokaklardaki ışık selinin bir bayram etkinliğinden kaynaklandığını düşünebilir.
Ancak Budapeşte'de toplanan insanların elinde mum değil, cep telefonları vardı. Verdikleri mesaj da dini değil, siyasiydi. Göstericiler, şirketlerin çalışanlarından yılda 400 saat fazla mesai yapmalarını talep etmesine imkân tanıyan yasanın Başbakan Viktor Orban tarafından iptal edilmesini istiyor.
"Kölelik yasası" tabiriyle eleştirilen kanunun geçen hafta parlamentodan geçmesinin ardından başlayan protestolara katılım giderek artıyor. Gösterilere şiddet karıştığı durumlar da yaşandı.
Geçen Pazar günkü protestolar barışçıl başladı ancak ilerleyen saatlerde polis bir kez daha göz yaşartıcı gaza başvurdu. Yaklaşık 10 bin ila 15 bin kişinin katıldığı Pazar günkü gösteriler, Orban'ın sekiz yıllık iktidarı boyunca karşılaştığı en büyük protestolar olarak kayıtlara geçti.
"Sarı Yelekliler" protestolarına sahne olan Fransa'da da benzer bir çalkantı var. Avrupa sokaklarında hava ısınıyor mu? Deutsche Welle, Avrupa'da benzer gelişmelerin yaşandığı ülkelerdeki protestoların nedenlerini derledi.
Macaristan: "Defol Orban"
Gösterilerde atılan sloganlara bakıldığında, protestocuların öfkesinin, geçen hafta kabul edilen çalışma yasası ya da Başbakan Orban'ın sosyal politikalarına olan tepkiden daha fazlasını içerdiği anlaşılıyor.
Orban döneminde işverenler güçlenirken çalışanların giderek daha fazla sayıda hak kaybettiği bir gerçek. Ancak Orban'ın evsizler ve sığınmacılar aleyhindeki kararlarının yanı sıra siyasi sığınma hakkı tanınan eski Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski'ye yönelik "kurtarma operasyonu" da Macar lidere duyulan öfkeyi artıran konular arasında.
Sırbistan: Devlet şiddetine tepki
Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da geçen hafta sonu binlerce insan sokaklardaydı. Birçoğu, 1990'lı yıllarda Milosevic rejimine yönelik protestolarda olduğu gibi hükümete yönelik tepkilerini düdük ve korna çalarak gösterdi.
Ülkedeki son gösterileri, muhalefetteki Sırbistan Solu partisinin lideri Borko Stefanovic'in uğradığı saldırı tetikledi. Geçen Kasım ayı sonunda Krusevac kentinde gerçekleştirilen saldırıda Stefanovic, siyah kıyafetli bir grup tarafınfan demir çubukla dövülmüştü. Muhalif liderin yaralandığı olayın ardından saldırının faili olduğu açıklanan kişiler yakalandı. Saldırı Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic tarafından da kınandı. Ancak muhalefet, yaptığı açıklamalarla ülkeyi şiddet iklimine sürüklemekle suçladığı Vucic ve iktidardaki partisini bu saldırıdan sorumlu tutuyor.
Arnavutluk: Okul harcından çok daha fazlası
Arnavutluk'ta öğrenciler, Aralık ayının başından bu yana okul harcı ücretlerinin düşürülmesini talep ediyor. Devlet üniversitelerindeki harç ücretleri yıllık 160 euro ile 2 bin 560 euro arasında değişiyor. Arnavutluk'taki aylık ortalama gelir ise sadece 350 euro.
Başkent Tiran ve diğer şehirlerdeki protestocular genel olarak Başbakan Edi Rama liderliğindeki hükümete tepkili. Yolların barikatlarla kapatıldığı gösterilerde, ülkedeki yoksulluk ve yüksek benzin fiyatlarına dikkat çekiliyor.
Fransa: Sarı Yeleklikler dağılacak mı?
Yolların barikatlarla kapatılarak yakıt vergilerindeki artışın protesto edilmesiyle başlayan bir başka gösteriye de Fransa'da tanık olduk. Sarı Yelekliler olarak adlandırılan grup tarafından başlatılan ve ülke geneline yayılan protestolar nedeniyle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron önce vergi zammı planını iptal etti, ardından da asgari ücrete 100 euro zam yapılmasını da içeren bir mini önlem paketi açıkladı. Protesto gösterileri, hem Macron'un verdiği bu tavizler ve hem de Strasbourg saldırısının etkisiyle ivme kaybetti.
Sarı Yelekliler protestoları, bu harekete dair toplumsal bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Hareket büyüyerek siyasi yelpazenin her iki ucunda da destek bulunca, katılımcıların talepleri de farklılık göstermeye başladı. Katılımcıların amaçları ortak bir paydada buluşamayacak kadar birbirinden uzaklaşırsa, bu durum Sarı Yelekliler hareketinin sonunu getirebilir.
Protestolar Avrupa geneline mi yayılıyor?
Protesto olgusu üzerine akademik çalışmalar yürüten araştırmacı Sabrina Zajak, Fransa dahil birçok Avrupa ülkesinde trafiğe çıkan araçlarda reflektörlü sarı yelek bulundurulmasının zorunlu olduğunu hatırlatarak, "Herkesin otomobilinde bir sarı yelek bulunduğunu ve birçok Avrupa ülkesinde de hoşnutsuzluk olduğunu hesaba kattığınızda, bu sembolün hızla yayılabileceğini düşünebilirsiniz" diyor.
Buna karşın protestoların büyük ölçüde yayılmasını beklemeyen Zajak, yaptığı değerlendirmede şu ana kadar haklı çıkmış görünüyor.
Fransa'dan sonra Belçika ve Hollanda da düzensiz olarak sarı yelekli göstericilerin katıldığı protestolara sahne oldu.
Almanya'da ise Sol Partili siyasetçi Sahra Wagenknecht liderliğindeki "Ayağa Kalk" (Aufstehen) girişiminin çağrısıyla geçen hafta sonu Münih'te bir "Sarı Yelek" gösterisi düzenlendi. Alman polisi, gösterilerine sadece 100 kişinin katıldığını duyurdu. Wagenknecht ise katılımcı sayısını 200 olarak açıkladı.
Akademisyen Zajak, "Fransa'daki protesto yalnızca bu ülkeyle alakalı" ifadesini kullanıyor. Bu nedenle Sarı Yeleklikler gösterilerinin kendi bağlamında değerlendirilmesi gerektiği görüşünde.
Alman kamu yayın kuruluşu ZDF'e konuşan sosyolog Dieter Rucht, "Avrupa genelinde bir protesto hareketiyle; balıkçılık, şarap üreticiliği ya da çiftçilik gibi meslek sahiplerinin yaşadığı geçim sıkıntılarının uluslararası bir boyut kazanması durumunda karşılaşmamız daha mümkün gibi duruyor" diyor. Rucht, "Ancak şu an Avrupa'nın hemen hemen her yerinde gördüğümüz durum, öfke ve huzursuzluk düzeyindeki bir artıştan ibaret" diye ekliyor.