T24 Dış Haberler
Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkede 4 gün sürecek Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri bugün başladı. Sağcı-milliyetçi partiler seçimlerde yükselişe geçecek gibi görünüyor ancak siyasi aktörler arasındaki ayrılıklar nedeniyle sağın yükselişinin yavaş ilerleyeceği öngörülüyor.
TIKLAYIN | 27 ülkede 4 gün sürecek AP seçimleri başladı; bloğu 5 yıl boyunca yönetecek isimler de belli olacak
Partilerin birçoğu eski ABD Başkanı Donald Trump'ı ve onun politikalarını model olarak görüyor. Genel olarak Brüksel'in gücünü kırmayı, göç ve iklim politikaları gibi gündemlerde Avrupa Birliği politikasını değiştirmeyi vaat ediyorlar.
Yakın zamanda yapılan bazı anketler milliyetçi partilerin parlamentodaki 720 sandalyenin 200'üne yakınını kazanabileceğini ve bunun da 2019 sonuçlarına göre yüzde 50'lik bir artış anlamına geldiğini gösteriyor.
Macaristan Başbakanı Victor Orban'ın siyasi direktörü Balazs Orban, AB seçimlerinin uzun zamandır ulaşılamayan bir hedefi gerçekleştirdiğine inanıyor. Bu hedef, bloğu yeniden şekillendirmek için tek bir milliyetçi ittifak kurmak. Balazs Orban'a göre bu hafta seçimlerden sağ kanatın güçlü çıkması kasım ayında olası bir Trump zaferiyle desteklenirse kısa vadede siyasi ortam değişebilir.
Ancak sağ partilerin bu konuda kimi engelleri bulunuyor.
Sağın önündeki engeller
Aralarında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin de bulunduğu nispeten ılımlı sağcı liderler ise bu konuda kararsız ve merkez sağ siyasetçilerle bağ kurmaya hevesli.
Öte yandan Fransa'nın daha sert çizgideki Ulusal Ralli'si, casusluk iddiaları ve AfD'deki diğer skandalların ardından geçen ay AB'deki ortağı Almanya için Alternatif (AfD) ile bağlarını koparmıştı.
Milliyetçi sağcı gündem Avrupa'da iki önemli engelle karşı karşıya çünkü AB, 27 egemen devletten oluşan bir grup. Liderlerin AB çapında değil, kendi ulusal seçimlerinde AB masasına oturmaları ve iç siyasi baskılar da AB çapında bir gündem oluşturmayı zorlaştırıyor.
Sağcı politikacılar pek çok ortak noktaları olduğunu söylüyorlar. Sığınmacılara yönelik kısıtlamaları sıkılaştırmak ve karbondioksit yayan yeni araçların satışının 2035'te yasaklanması gibi iklim kurallarını tersine çevirmek istiyorlar. Sağcı liderler ayrıca özellikle LGBTİ+ hakları gibi sosyal konularda ulusal yetkileri yeniden tesis etmek istiyor. Öte yandan Macaristan'ın blokta başına gelen şeyin başlarına gelmesini de istemiyorlar. Budapeşte, kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle AB fonlarından yararlanamıyor.
AB yanlısı siyasetçiler, Brüksel'e yönelik milliyetçi eleştirilerin temelinde bir yanılgı olduğunu savunarak Brüksel'de gerçekleşen hemen her şeyin bloğun seçilmiş hükümetlerinin en azından açık bir çoğunluğunun desteğine sahip olduğunu vurguluyor.
Öte yandan sağcı milliyetçilerin yükselişi, başta göç olmak üzere bazı konularda merkezin tavrını çoktan değiştirdi. Avrupa'da 2015'te yaşanan göç krizi sırasında Orban sığınmacıları geri itip bir sınır çiti inşa ettiğinde büyük tepki çekmişti. Şimdi diğer hükümetler de aynı şeyi yapıyor.
Müslüman karşıtı söylemleri nedeniyle yirmi yıldır güvenlik koruması altında olan Hollandalı milliyetçi Geert Wilders, Kasım ayında partisinin parlamento seçimlerinde birinci sıraya yükselmesiyle uzmanları şaşkına çevirdi. Wilders, yakında göreve gelmesi beklenen ve sığınmacıların kabulüne ilişkin AB kurallarından çıkmak ve oturma izni olmayan kişileri zorla sınır dışı etmek isteyen sağcı koalisyonun arkasındaki önemli güçlerden biri olarak görülüyor.
Macaristan'ın uzun süredir lideri ve sert bir AB eleştirmeni olan Orban, Brüksel'de bir revizyon vaat ediyor. Orban, Trump'ın büyük bir hayranı ve bu duygu karşılıklı. Trump bu hafta Orban'ı "akıllı ve sert bir adam" olarak selamladı ve göç karşıtı duruşuna dikkat çekti.
Fransa'da Marine Le Pen AB'den ayrılma vaatlerinden vazgeçti ve Ulusal Ralli partisinin imajını yumuşattı. Ancak Yeşil Anlaşma'yı rafa kaldırmak ve göçmenlerin sosyal haklarını daha da kısıtlamak istiyor. Partisi, sığınmacıların AB'ye geçişini engellemek için seyahat serbestisi olan Schengen bölgesi içindeki ulusal sınırların yeniden denetlenebileceğini söylüyor.
Liderler hangi konularda ayrılıyor?
Ancak AB'nin karşı karşıya olduğu en önemli meselelerin çoğunda sağcı milliyetçiler aynı fikirde değil. Orban, Wilders ve Almanya'daki AfD, Avrupa'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımları ve Kiev'e silah ve para göndermesini eleştirdi. Le Pen ve Meloni Ukrayna'nın yanında yer alıyor. Koalisyon görüşmelerinde uzlaşmaya zorlanan Wilders, şimdi Kiev'e Hollanda desteği sözü veriyor.
Meloni Ukrayna'nın AB'ye katılmasını savunuyor. Orban ve Le Pen bunu reddediyor.
Partiler AB'den ya da Avro'dan ayrılma konusunda oylama yapıp yapmama konusunda zikzaklar çiziyor. AfD, AB'de köklü bir değişiklik olmazsa referanduma gideceğini söyledi. Wilders referandum vaadiyle kampanya yürüttü ancak daha sonra bundan vazgeçti.
Göç konusunda bile görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Meloni, sığınmacıların reddedilmesini kolaylaştıran yeni bir AB uzlaşısını şekillendirdi. Orban ise bu planı yırtıp atmak ve daha katı bir plan benimsemek istiyor.
Le Pen kısa süre önce kendisini ana akım bir muhafazakâr olarak yeniden konumlandıran Meloni'ye kur yapmayı amaçlayan resmî bir sağcı partiler ittifakını gündeme getirdi. Ancak bir yanıt alamadı.