Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatoviç, Cumhuriyet davasında, gazetenin 14 yazarı, yönetici ve çalışanına verilen hapis cezalarına ilişkin olarak, “Türkiye’nin, kendi toplumundaki eleştirel ve farklı sesleri kabul etmesinin ve medyada çoğulculuğu desteklemesinin zamanı çoktan geldi” dedi. Komiser, AİHM’nin Türkiye’deki davalara yönelik tutumu için de “mevcut ortamda yine son derece kritik bir rol oynayacağını düşünüyorum” değerlendirmesini yaptı.
Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'e konuşan Mijatoviç'in söyleşisi şöyle:
- Mahkemenin Cumhuriyet gazetesinden 14 kişiye verdiği ve 7 yıla kadar uzanan mahkûmiyet kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda gerekçeli kararı okumayı bekliyorum. Ancak Cumhuriyet davasını en başından beri çok yakından takip ediyorum ve bu gazetenin ve yazarlarının geleceği için endişeliyim. Önümüzdeki hafta Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutlayacağız, bu karar ise ifade ve basın özgürlüğünden yana değil. Davayı çok yakından izlemeye devam edeceğim.
- Sizce bu kararın Türk basınına ve toplumuna etkisi nasıl olacak?
Türkiye’nin, kendi toplumundaki eleştirel ve farklı sesleri kabul etmesinin ve medyada çoğulculuğu desteklemesinin zamanı çoktan geldi ve bunun bir gün gerçekleşeceğini içtenlikle umuyorum. Bu hem Türk toplumunun bütününün yararına olacaktır, hem de Türkiye’nin 1950’de insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü korumak ve geliştirmek amacıyla katıldığı Avrupa Konseyi’nin standartlarına uymasını sağlayacaktır. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseriniz olarak Türk makamlarına ve sivil topluma destek ve yardımlarımı sunmaya hazırım.
AİHM kritik rol oynayacak
- AİHM’den çıkacak kararlar sayesinde Türkiye’de basın özgürlüğü için umutlanma olasılığı var mı? AİHM’nin kritik davaları zamanında ele almamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçmişte AİHM ifade özgürlüğünün geliştirilmesi için çok etkin bir kılavuz oldu ve mevcut ortamda yine son derece kritik bir rol oynayacağını düşünüyorum. Ancak aynı zamanda mahkemenin içtihadı son derece açık ve bunun Türkiye’de uygulanması için her davanın önce Strazburg’a gelmesi beklenemez. Bu kriterlere uyulması en başta Türk mahkemelerinin görevi olmalı, ki buna ilk derece mahkemeleri de dahil.