Spor

Aut çizgisinde bitmeyen akıl

Tanıl Bora: Metin Kurt, Türkiye’de ‘futbolcu aklı aut çizgisine kadar devam eder’ şeklinde tarif edilen saha inşasının haklarına birtakım boyutlar kazandırmak istediği için sivri adam olmuştur

24 Ağustos 2012 18:11

Tanıl Bora

Radikal, 13 Ekim 2009


'Unutulmaz ‘Aslan’lardan Vecdi Çıracıoğlu’nun ‘Gladyatör’ kitabının konusu Kurt, 70’li yıllarda üst üste üç kez şampiyon olan Galatasaray’ın önemli isimlerindendi.

Okuryazar takımı arasındaki futbolseverlerin çoğunun, sahici futbolcularla sıcak temas sağladıklarında elleri ayakları kesilir. Ergence kabararak heyecanlarını gizlemeye çalışırlar ama aslında o an, kurdukları kuracakları bütün cümleleri şu karşılarındaki gencin bir vücut çalımına feda etmeye hazırdırlar. Hele sohbeti koyultabildiklerini, mevzuları derinleştirebildiklerini gördüklerinde... Vecdi Çıracıoğlu’nun Bursa’da ders çalışmaya gittiği bir çay bahçesinde kitap okurken görüp şaşırdığı milli futbolcu Metin Kurt’la tanışması, böyle bir tatlı gerginlikten azadeymiş, belli. Vecdi Çıracıoğlu daha yazar olmamış, mühendis çıkmamışken, futbol yıldızları henüz fanilerin milyarlarca ışık yılı uzağında değilken... Bu erken tanışlığın demlene demlene hasıl ettiği dostluk, geçen ay bol sulu bir meyve verdi: Vecdi Çıracıoğlu, Metin Kurt’un hikâyesini onun dilinden anlatarak kitaplaştırdı: ‘Gladyatör’ (Everest Yayınları).

‘Halka en yakın yer’de

Metin Kurt’un herhangi bir eski futbolcu olmadığını ‘şimdiki kuşaklar’ da bilsin ne olur! 26 defa A milli, Galatasaray’ın üç sene üst üste (1970-73) şampiyon olan takımının temel taşlarından olan bir yıldızdan bahsediyoruz. Zamanının ilerisinde bir çizgi açığı. ‘Halka en yakın yer’ diye seviyor kendisi, uzun deparları ve sert ortalarıyla şenlendirdiği o güzergâhı. Sakalıyla zarif bir asi olduğu kadar, tıraşlı (ve uzun favorili) yüzündeki aydınlık şahin bakışıyla da ‘şık’ olan bu fevkalâde futbolcunun, esas saha dışındaki tavrıyla sıra dışı olduğu da unutulmasın. PTT’de genç bir topçuyken genel kaptanın hoyratlığına meydan okuyan, bir milli maç öncesi hezimet beklentisiyle futbolcuları horlayan basını protesto eden açıklama kaleme alan, Galatasaray’da şöhretken yöneticilerin dayattığı sözleşmeye itiraz eden ve onlarla kamuoyu önünde tartışmaya giren bir adamdan bahsediyoruz. (Kitapta görürsünüz, demeçleri, çoğu sendikacınınkinden, siyasetçininkinden oturaklı.)

Kitabın adı, tahmin edileceği üzere, futbolcularla gladyatörler arasında kurulan malûm benzerliğe dayanıyor. Vecdi Çıracıoğlu, antik gladyatör düzeninin, futbol endüstrisiyle çağrışıma elverişli bilgilerini mayın gibi döşemiş dipnotlara. Gladyatör mecazının hiç de boşa kullanılmadığını görüyorsunuz. 60’larda, 70’lerde soyunma odalarında ‘heyecan hapı’ adıyla ikram edilen dopingi ve yarattığı futbolcu posalarını anlatan satırları da bu fasıldan düşünün.

Nostaljikler ve melankolikler, Metin’in futbolcu oluş hikâyesini okuduktan sonra kitabı dizlerine bırakıp nemlenen gözlerini ufka dikebilirler. Kuvvetlenmek için kemik iliği soğuruşu, yokuş yukarı koşarak, belediye otobüsleriyle yarışarak idman yapışı, eski yerli film tadında sahneler.

‘Sağ’dan da destek var

Keşke Galatasaray’dan sürüldüğünde gittiği Kayseri’deki macerasına, Anadolu’nun futbol ortamına ilişkin gözlemler kitapta beş-altı paragraftan ibaret kalmasaymış.

İslâm Çupi, 22 Temmuz 1973’te, dönemin Türk sağının resmî gazetesi olan Tercüman’da Metin Kurt’a destek vermişti. Bu manifestoyu, üstadın seçme yazılarının üçüncü kitabında bulabilirsiniz (‘Mağlubu Anlatmak’, İletişim, derleyenler Barış Karacasu ve Yavuz Yıldırım). Spor basınımızın arşivinden kaldırılan bir sopalı pankart mahiyetindeki bu yazının uvertürü, Çupi’ye rahmet, Metin Kurt’a selâm, Vecdi Çıracıoğlu’na teşekkür olsun: “Spor basınına göre futbolcu sadece koşan, topu karşı kaleye götüren, kendi ceza sahası içindeki tehlikeleri taşıyan, hamallığa vücudunu kurmuş bir ‘kramponlu bebek’tir. Sadece saha içinde kazanmayı düşünecek, stadın dışına çıktığında ise ‘Ben sömürülüyor muyum?’ sorusunu soramayacak, yarattığı değerle onu satın alan fiyatın zıtlaşıp zıtlaşmadığını araştırmayacak, ‘Ben neyim, nereye kadar varım?’ kurcalamasını yapmayacak, kısaca kafasını fötr şapka gibi vestiyere bırakıp, boynundan yukarısı olmayan bir jönün(!) hödüklüğü içinde takvim yaprağı koparıp duracak. Boş mukavelelere atılan ve insan uyanışının çok gerisini tarif eden manzaralara flaş ve kalem patlatanlar için Metin Kurt, futbolumuzda esmeyen kafaların üzerinde çalan bir alârm zilidir. Metin Kurt, renk aşkı denen bir sosyal körlüğün, sırt sıvazlama denen afyonun günümüzde insan mutluluğu için yetmeyen ‘donmuş haklar’ olduğu şuuruna varmış bir isyanın kişisidir. Metin Kurt, Türkiye’de ‘futbolcu aklı aut çizgisine kadar devam eder’ şeklinde tarif edilen saha inşasının haklarına birtakım boyutlar kazandırmak istediği için sivri adam olmuştur.”