Türkiye yazarı Yıldıray Oğur, AK Parti'nin 2002 yılında çevreden merkeze gelmek, orta ve üst sınıfa yükselmek isteyen kesimlerin sesi olarak ortaya çıktığını ifade ederek "Bu referandum sonuçları, partinin seçmen profilinin şehirlerden taşraya doğru kaydığının, orta sınıflarla ilişkisinin zayıflamaya başladığının, kendi 15 yılının eseri olan şehirli muhafazakâr kitleleri ikna etmekte zorlandığının ilk işaretleri" dedi. Adını anmadan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Atı alan Üsküdar'a geçti" sözünü hatırlatan Oğur, "Atı aldıktan sonra Üsküdar’da biraz dinlenip, muhasebe yapıp, yola öyle devam etmekte fayda var" ifadesini kullandı.
Yıldıray Oğur'un "Atı alıp Üsküdar’da biraz dinlenmek..." başlığıyla yayımlanan (21 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Üsküdar, 1994’ten beri Refah Partisi, Fazilet, AK Partili belediyeler tarafından yönetiliyor. Ev sahipliği yaptığı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi yıllarca oturdukları Emniyet Mahallesi’nden sonra yine Üsküdar’ın semtlerinden Kısıklı’ya taşındılar. Pek çok muhafazakâr ailenin, iş adamının, entelektüelin adresi olan Üsküdar, 15 Temmuz gecesi Köprü, Çengelköy, Bağlarbaşı, Selamiali, Acıbadem’de şehitler vermiş, darbeye en doğrudan muhatap olmuş ilçe.
2014’ten 2017’ye 2 genel, bir yerel, bir Cumhurbaşkanlığı seçimi ve bir referandum geçiren Üsküdar’ın seçim karnesi, duymak isteyene bir şeyler söylüyor.
30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Üsküdar’da CHP’nin eski Üsküdar Müftüsü olan milletvekili İhsan Özkes 9 bin farkla belediye başkanlığını kaçırmıştı. AK Parti 30 Mart yerel seçimlerinde 156 bin, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan 139 bin oy aldı.
Seçmen sayısının artmasına rağmen 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin oyu yine 139 bin civarında kaldı. 7 Haziran 2015’te referandumun ‘evet’ cephesindeki partilerin (AK Parti-MHP-BBP) toplam oyları 175 bini bulmuştu.
‘Hayır’ cephesini oluşturacak partilerin (CHP-HDP-SP-diğer partiler ve bağımsız adaylar) toplamı ise 176 bin.
1 Kasım 2015 seçimlerinde yine bir miktar seçmen artışından sonra AK Parti oyunu 170 bine çıkardı. MHP 34 bin oy aldı. AK Parti-MHP-BBP’den oluşan ‘Evet’ cephesinin toplam oyu 206 bine çıktı. ‘Hayır’ cephesini oluşturan partilerin toplam oyu ise 148 bindi.
Ve 16 Nisan 2017 referandumu. Seçmen sayısındaki artışa, Üsküdar Belediyesi’nin ayrıca kendi özel ‘Evet’ kampanyasını yürütmesine, Saadet Partisi de dâhil olmak üzere ortada muhafazakârlara hitap edecek bir “Hayır” kampanyası olmamasına rağmen Üsküdar sandıklarından 167.748 “Evet” oyuna karşı 191.496 “Hayır” oyu çıktı.
Evet oyları sadece 1 Kasım’da hayır cephesinin aldığı oyun 40 bin altında kalmadı, aynı zamanda AK Parti’nin son seçimde aldığı oyun da altına düştü.
Biraz da AK Parti’nin fikrî kalelerinden biri olan Fatih sandıklarına bakalım. Fatih de Üsküdar’la birlikte 15 Temmuz’un en çok şehit verilen, en büyük direnişlerinin olduğu ilçesiydi. Çoğunun merkezî sınırları içinde olan tarikat, cemaat ve vakıflar 16 Nisan referandumuna doğru “Evet” kararlarını açıklamışlardı. 7 Haziran seçimlerinde Fatih’ten 104 bin oy alan AK Parti, 1 Kasım seçimlerinde oyunu 132 bine çıkarmıştı. 1 Kasım seçimlerinde Evet cephesini oluşturan AK Parti MHP ve BBP’nin toplam oyu 153 bindi. Hayır diyen partiler CHP, SP ve HDP ise 100 bin oy almışlardı. Referandumda ise sandıklarından 127. 324 ‘Evet’e karşı 120. 500 ‘Hayır’ çıktı. Bu yine AK Parti’nin 1 Kasım’da tek başına aldığı oyun bile altında bir rakamdı...
Eyüp, yine uzun süredir AK Partili belediyeler tarafından yönetilen, sandıklardan muhafazakâr partilerin ilk sıralarda çıktığı ilçelerden biri. 1 Kasım seçimlerinde AK Parti 115.900 oyla sandıklardan yine birinci parti olarak çıkmıştı. 1 Kasım’da Evet cephesini oluşturan AK Parti, MHP ve BBP’nin oy toplamı 137 bini bulmuştu. Hayır cephesi (CHP-HDP-SP) ise 95 bin oy toplamıştı.
Yine seçmen sayısı artmasına rağmen 16 Nisan’da sandıkta neredeyse AK Parti’nin 1 Kasım’da aldığı oy kadar “Evet” çıktı; 115.399. Ama sürpriz bir şekilde 123.812 Eyüplü ‘Hayır’ deyince ilçe uzun yıllar sonra ilk defa AK Parti renklerinin dışında bir renge büründü.
İstanbul’un diğer ilçelerinin tamamında Evet oyları 1 Kasım’da AK Parti+MHP toplam oyunun altında kaldı. Ama bazı ilçelerde Evet oyları 1 Kasım’daki AK Parti oyunun bile altına düştü. Örneğin; Zeytinburnu, Bahçelievler ve Güngören. CHP’nin ağırlıkta olduğu Bakırköy, Beşiktaş, Sarıyer, Şişli’de genel seçimlerde AK Parti’yi tercih eden seçmenler referandumda fikirlerini değiştirdiler. Yine hiç MHP faktörü düşünülmezse bile ‘Evet’ler AK Parti’nin 1 Kasım oylarının altında kaldı. Ümraniye, Başakşehir, Şile, Maltepe, Kartal, Beykoz, Ataşehir, Büyükçekmece gibi ilçelerde de sandıklardan AK Parti’nin 1 Kasım’daki oyuyla ya aynı ya da küçük puanlarla üstünde “Evet” oyları çıktı.
İstanbul dışında 1 Kasım’da AK Parti’nin birinci sırada çıktığı Ankara, Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Çanakkale, Balıkesir, Manisa, Denizli, Eskişehir, Zonguldak, Uşak, Bilecik, Artvin, Yalova, Ardahan da bu kez ‘Hayır’ dedi.
Bu illerin tamamında Evet oyları AK Parti+MHP’nin 1 Kasım oylarının epey altında kaldığı gibi, Ankara, Denizli, Uşak, Balıkesir, Çanakkale, Artvin, Bilecik, Zonguldak’ta ‘Evet’ler 1 Kasım’da AK Partinin aldığı oyun ya altında ya da seçmen sayısı farkıyla açıklanabilecek kadar az sayılarla üstünde kaldı.
Sadece bu büyük şehirlerde değil, AK Parti’nin tarihsel olarak güçlü olduğu, bölge olarak en yüksek oy oranının çıktığı Karadeniz’de de ilginç sonuçlar vardı. Yüzde 60’ın üzerinde Evet diyen bölgenin şehir merkezlerinde bambaşka sonuçlarla karşılaştık. Örneğin yüzde 61 Evet oyu çıkan Giresun’da şehir merkezi yüzde 51’le “Hayır” dedi. Yüzde 61 “Evet” diyen Ordu’nun şehir merkezi de yüzde 52 ile “Hayır” dedi. Yüzde 63 “Evet” diyen Samsun’un iki merkez ilçesinden Atakum yüzde 53.5’le “Hayır”, İlkadım yüzde 44’le “Hayır” dedi. Yüzde 57.75’le Evet diyen Sinop merkezde yüzde 62 Hayır çıktı. Yüzde 66 Evet çıkan Trabzon’da şehir merkezinden yüzde 41 Hayır çıktı.
Bursa, Kocaeli, Burdur gibi ‘Evet’ çıkan şehirlerin merkezlerinde Hayır çıkarken, yine yüksek oranlarda Evet çıkan Sakarya, Bolu, Kastamonu, Isparta, Çorum gibi illerin de merkezlerinde şehrin ortalamasının epey üstünde ‘Hayır’ oyları dikkat çekti.
2002’de çevreden merkeze gelmek, orta ve üst sınıfa yükselmek isteyen kesimlerin sesi olarak ortaya çıkan AK Parti açısından bu referandum sonuçları, partinin seçmen profilinin şehirlerden taşraya doğru kaydığının, orta sınıflarla ilişkisinin zayıflamaya başladığının, kendi 15 yılının eseri olan şehirli muhafazakâr kitleleri ikna etmekte zorlandığının ilk işaretleri. Daha önceki işaret 7 Haziran 2015 seçimlerinde verilmişti. AK Parti’yi yüzde 40’ların üzerine çıkarıp tek başına iktidar yapan, yeni sistemle yüzde 50’lerin üzerine çıkararak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda sonucu belirleyebilecek bir seçmen kitlesinin kafası biraz karışık ve parti aidiyeti zayıflamış görünüyor.
Tabii ki bütün oylar eşit ve değerli. 1 milyon 300 bin oy farkı, büyük bir fark. Hâlâ Türkiye’nin her yerinde ve her sınıfında rakipleriyle kıyaslanamayacak kadar güçlü bir desteği olan bir parti var karşımızda ama trendler değişmeye başlamış görünüyor.
Ve tabii ki referandumlarda yüzde 50’nin bir oy üzerini bulmak önemli. Hukuki meşruiyet açısından bunda hiçbir sorun yok. Evet, Britanya, AB’den çıkma kararını daha düşük bir farkla aldı. Ama bu referandumun Brexit’ten farkı ortada vatandaşlara sorulmuş tek bir soru değil, oylanan 18 maddelik bir paket olması.
Ve bu sistemi tümüyle değiştirecek 18 maddeye ya da maddelerin bazılarına, içinde AK Parti seçmenlerinin de olduğu, yüzde 49 “Hayır” dedi.
Hem siyaseten meşruiyet sorunlarını çözmek, toplumsal uzlaşmaya katkı yapmak hem de daha pragmatik bir gerekçeyle iki yıl sonraki ilk başkanlık seçimlerinde yüzde 50 çıtasını daha kolay yakalamak için iktidar, “Hayır” diyenlerin bu paketle ilgili hassasiyetlerinin bir kısmını, yüzde 51’in onayını almış ana gövdesini bozmadan, paketle ilgili Meclis’ten çıkarılacak uyum yasalarında karşılayabilir.
Seçim kanunlarını demokratikleştirmek, barajı düşürmek ilk akla gelenler. Ama örneğin tek adam rejimi eleştirilerine karşı Meclis’in denetim gücünü artırmak için Cumhurbaşkanı’nın atayacağı bakanların Meclis komisyonlarında mülakata alınması ve onaylanması, bakanların ABD’deki gibi Meclis’teki komisyonlara çağrılıp sorulara cevap vermesi, üst düzey sivil, asker bürokrat ve diplomat atamalarında yine Meclis’in mülakat ve onay makamı olarak yetkilendirilmesi gibi (ki yüzlerce üst düzey sivil ve asker bürokratın terör örgütü üyesi olarak hapiste olduğu bir ülkede bu seçimin daha ince eleyip sık dokunarak yapılmasının gerektiği açık) zaten paketin ana amacı olan bürokratik vesayeti ortadan kaldırmasına hizmet edecek rötuşlar yapılabilir. Bu aynı zamanda hem içeriye hem de dışarıya verilmiş bir uzlaşma ve demokratikleşme mesajı olarak okunur.
Yani atı aldıktan sonra Üsküdar’da biraz dinlenip, muhasebe yapıp, yola öyle devam etmekte fayda var...