T24 - Cumhuriyetin 15'inci yılında Atatürk'e sunulmak üzere 611 sayfalık bir rapor hazırlandı. 29 Ekim 1938'de sunulması düşünülen raporu, Atatürk hiç göremedi. Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin, Atatürk için hazırlanan ve Türkiye'nin 15 yıldaki gelişimini anlatan raporu köşesine taşıdı.
Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin'in "Atatürk'ün göremediği rapor" başlığıyla yayımlanan (10 Kasım 2010) yazısı şöyle:
Atatürk'ün göremediği rapor
On Beşinci Yıl Kitabı’ şu cümlelerle başlıyor; o günlerin yazım kurallarıyla aynen aktarıyorum:
“Türkiye Cümhuriyeti, 29 teşrinievvel 1938 de 15 inci yılını idrâk ediyor. İstiklâl mücadelesile savaşa başlayan, üyük zaferle düşman istilâsından kurtulup istiklâline kavuşan Türk milleti, Büyük Şef ve milli kahraman KEMAL ATATÜRK’ün iradesinde bütün kuvvetlerini temerküz ve tebarüz ettirerek, 1923 de kurduğu Cümhuriyet rejimile yeni, kuvvetli, inkılâpçı bir siyasî varlık olmuştur.”
Kitabın hazırlıkları Celal Bayar’ın 1937’de Başvekil olmasıyla başlamış. Amaç, 29 Ekim 1938’de Atatürk’e rejimin ilk 15 yılında yapılanları bir rapor olarak sunmak. (belki de bu yüzden bütün raporda fotoğrafı bulunan tek devlet büyüğü Başvekil Bayar; bazı şeyler hiç değişmiyor.) Raporu derlemek görevi, zaten tek parti olan iktidardaki ‘Cümhuriyet Halk Partisi’ne verilir. Başvekil Bayar’ın talimatıyla CHP teşkilatı ve bütün bakanlıklar ellerindeki bilgileri Ankara’ya aktarırlar.
Geriye 611 sayfalık raporun Atatürk’e sunumu kalmıştır. 15’inci yıl için Ankara’da görkemli kutlamalar hazırlanmaktadır. Ancak Atatürk İstanbul’da Dolmabahçe’de, hasta yatağındadır. Savarona’da geçirdiği büyük karaciğer krizi ardından, Hatay sorununda sağlanan ilerlemeyle moral bulur gibi olmuş, ancak sonra yeniden ağırlaşmıştır. Doktorlardan onun Ankara’daki törenlernde hazır bulunmasına, tren yolculuğuna katlanamayacağı için izin vermez. Zaten Ekim ayı içinde artık sık sık koma durumuna girmekte, onu görmek için gelen Bayar’a “Sen Cuma günü gelecektin? Neden daha evvel geldin? Benim sıhhatimde üzülecek bir şey mi var?” diyecek durumdadır. Ona Meclis ve CHP Kurultayında kendi adına yapacağı konuşma için notlar yazdırır.
Cumhuriyetin 15’inci yıldönümünde Atatürk Dolmabahçe’de hasta yatağında idi; tek katılabildiği kutlama, tekneyle Dolmabahçe açıklarına gelen yurttaşlara pencereden el sallamak oldu. 7 kasım’da girdiği komadan uyanamadı ve 10 Kasım’da geride ağlayan milyonlar bırakarak vefat etti.
On beş yılın raporu, Atatürk’e son rapor, evet sunulamadı, ama birkaç nüshası kütüphaneden kütüphaneye, sahaftan sahafa seyahat ederek bugüne ulaştı.
Gerçek bir resmi tarih
On Beşinci Yıl Kitabı, Atatürk’ün 10’uncu Yıl Nutku ve ilk satırı ‘19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkış’ olan bir kronolojiyle başlıyor. Bu kronoloji meraklıları için gerçek bir resmi tarih çalışması. Çünkü Cumhuriyet tarihinde büyük önem taşıyan bazı olaylar hiç yazılmamış. Örneğin, Şeyh Said ayaklanması yok, ama ardından tekke ve zaviyelerin kapatılması var. Örneğin, Sovyetlerle sınırların çizildiği 1921 anlaşması yazılmış, yine 1921’de Fransızlarla Suriye sınırının çizildiği anlaşma yazılmış, Batı sınırlarının çizildiği 1923 Lausanne anlaşması yazılmış, ama Türkiye’nin musulu vilayetini bırakıp İngilizlerle Irak sınırını çizmek zorunda kaldığı 1926 anlaşması yazılmamış.
Daha sonra Meclis’in anlatıldığı ve CHP ile ilkelerinin ayrıntılı anlatıldığı bölüm var. Ve bakanlık bakanlık müthiş ayrıntılı bir hesap verilmeye başlanıyor. Sıtmayla mücadelenin yıl yıl dökümünden, demiryollarının durumu ve yapılacak yeni (ve bugün ne yazık ki hâlâ yapılmamış) hatların planına, deprem ve meteoroloji gözlem evlerinden, ileride üzerine barajlar kurulacak akarsu etütlerine, Karabük demir çelik fabrikası kuruluşundan İş Bankasının temettülerine ve Ticaret bankasının gelişimine kadar, açılan Kızılay şubelerine, Türk Yunan nüfus mübadelesinde kaç ailenin nereye yerleştirildiğinden Balkan göçmenlerinin durumuna, Ankara civarında başlayan ilk milli arkeoloji çalışmalarına ve Güneş-dil teorisine dek ‘Övün, çalış, güven’ sloganı ile özetlenebilecek her çalışma raporda var.
Ömrü vefa etseydi, On Beşinci Yıl Raporunu eline alıp inceleyebilseydi, Atatürk ne derdi? Bunu bilmek mümkün değil. Ama Atatürk’ün göremediği bu son rapor, bugün bizlere Cumhuriyetin ilk onbeş yılında nasıl bir gelişim hattı izlediğine ilişkin eşsiz bir kaynak.