Gündem

Atatürk’ün anısına saygı meselesi

Mehmet Y. Yılmaz, 'Savarona yatında olup bitenlere karşı gösterilen tepkiyi, kimse ikiyüzlü bir hassasiyet olarak görüyorum.'

01 Ekim 2010 03:00
Bir işadamı tarafından satın alınarak “charter”a verilen Savarona yatında olup bitenlere karşı gösterilen tepkiyi, kimse kusura bakmasın ama ikiyüzlü bir hassasiyet olarak görüyorum.

Bunun nesi sürpriz oldu, anlayamadım. Aslına bakarsanız, sadece o teknede değil, bugün otel diye kullanılan eskinin halife saraylarında da aynı şeyler oluyor!

Mesele, tarihi değerlere “kâr getirecek mal” gözüyle bakmak ile ilgili.

O tekneyi müze yapmak ya da okul gemisi olarak kullanmak dururken, “Satalım, bakım masrafından kurtulalım” dediğinizde, zaten bunların olacağını da bekliyor olmalıydınız.
Tarihi değeri olan her binayı, yapılış amacına uygun olarak yaşatmak dururken “Satalım, otel yapalım” derseniz, böyle olur.

“Atatürk’ün anısına saygısızlık” meselesi öyle görünüyor ki herkeste hassas bir durummuş!
“İkiyüzlü hassasiyet” dediğim de budur.

Başbakan’ın iddiasına göre “12 Eylül rejimi ile hesaplaştığımız referandumun” üzerinden daha bir ay bile geçmedi.

Ama “hesaplaştığımız” 12 Eylül rejiminin, Atatürk’ün vasiyetini yok sayarak ortadan kaldırdığı Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun yerine kurduğu kurum hem Anayasa’da duruyor, hem de Ankara’nın orta yerinde!

Madem herkes Atatürk’ün anısından söz ediyor, neden o kurum Atatürk’ün vasiyetine uygun hale getirilmiyor?


Özeleştiri gerekli Başbakan’dan başlayarak!

? BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Hangi mahalleden gelirse gelsin baskıyı kaldıralım” dedi.

“Bizim gibi muhalefet de özeleştiri yapsın, herkes özgür ve rahat olsun” diye de ekledi.

Mahalle baskısı, bir gün toplanıp ortak karar alarak kaldırabileceğimiz bir şey değil.

Bunun için her türlü taassup ile mücadele etmek gerekir ki bunların en başında da dini taassup geliyor!

Yani ağır bir mesele, bugünden yarına çözümü zor!
Oysa Başbakan’ın ikinci sözünü yerine getirmek o kadar da zor değil.
Ve bugün, “sahillerden” taşan “endişe” de esasen bunun zamanında yapılmamış olmasından kaynaklanıyor.
Başbakan’ın ve AKP yöneticilerinin “değiştiklerini” söylediklerini çok duyduk.
Ama sonra bazen öyle şeyler söylediler ve yaptılar ki söylediklerinin inandırıcılığını tartışmak durumunda kaldık.
Bunun nedeni bir kapsamlı özeleştirinin hiçbir zaman yapılmamış olmasıdır.
O da şöyle olur: “Ben eskiden şöyle düşünüyordum. Şimdi şu gerekçelerle o fikrimin yanlış olduğunu düşünüyorum. Artık o konulardaki görüşüm şudur!”
Bu hiçbir zaman yapılmadı. Yuvarlak sözlerle geçiştirildi.
Başbakan, muhalefete önerdiğini önce kendisi yapmalı!
Elbette muhalefet de! Bugüne kadar ezberlediğimiz fikirlerle bir yere varamadığımızı gördüğümüze göre şimdi sıkı bir geçmiş eleştirisi yapmanın ve yola yeniden çıkmanın zamanıdır


Ben katıldım, siz de katılın!

WWF-Türkiye, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’ndan bir çağrı aldım. WWF-Türkiye, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını amaçlayan projeler için destek istiyor. Kampanyanın adı: “Türkiye’nin canı!” Vakfın gönderdiği davet mektubunda, 1001 kişiden, 1001 lira bağış yapması isteniliyor. Bu para, sivil toplum kuruluşlarının doğal çevreyi koruma kampanyaları için sunacakları projeler için kullanılacak.

Bu yazıyı yazdıktan sonra banka havalesi ile benden istenilen katkıyı yaptığımı belirteyim ki sizleri de davet ediyor olmamın bir anlamı olsun!

Bu ülkede yaşayan tek canlı biz değiliz. 132 tür memeli hayvan, 456 tür kuş, 10 bin tür bitki, 125 tür sürüngen ve çift yaşamlı canlı, 364 tür kelebek ve 405 tür balık ile bu güzel memleketi paylaşıyoruz.

Bütün Avrupa kıtasında 12 bin tür bitki varken, Türkiye’de bu rakam 10 bin. Bunların üçte biri endemik tür, yani sadece bu ülkede yetişiyor.

Tüm dünyada 9 bin tür kuş varken, sadece Türkiye’de 456 değişik tür kuş var. Ve çoğunun nesli tehlikede!

İlgilenen okuyucularım için banka hesap numarasını da vereyim:

Garanti Bankası, İstanbul Etiler Özel Bankacılık Şubesi.
IBAN: TR26 0006 2000 5860 0006 2999 95.

Yeri geldiğinde vatanımızı sevdiğimizi söylemekten çok hoşlanıyoruz. Unutmayalım, vatanını seven, vatanının kuşunu, böceğini, balığını, hayvanını, derelerini de sever. Ve sevmek sorumluluk almaktır!

Elbette bağışçı sayısının 1001 kişiyi geçmesinde de bir sakınca yok!






(Mehmet Y. Yılmaz - Hürriyet)