Sözcü yazarı Rahmi Turan, ilahiyatçı Nazif Ay'a dayanarak yazdığı "Atatürk'e saygı Allah'ın emridir" sözlerine gelen eleştirilere ilahiyatçının verdiği yanıtla cevap verdi. Buna göre Ay, "Bu saygıyı gösterirken sanki abartılı lütuf ediyormuşçasına bir anlayışla konuya yaklaşmak yanlıştır" dedi.
Turan, yazdığı ifadelere "Yalan-yanlış yazmayın!” diye tepkiler geldiğini söyledi. Bugünkü (14 Kasım 2018) yazısının ilgili bölümünde Turan, eleştirilere karşı Ay'ın verdiği yanıtı aktardı:
Birkaç gün önce bu sütunda “Atatürk'e saygı Allah'ın emridir.” diye yazmıştım. Bunu yazarken dayanak noktam tanınmış ilahiyatçı yazar Nazif Ay idi…
Yıllardır İslâmî konularda makaleler yazarak insanlarımızı aydınlatıp gericilerin baskısından kurtarmak için mücadele eden ilahiyatçı olan Nazif Ay'dan yaptığım alıntı büyük gürültü koparttı.
Mail kutuma yağan mesajlarla “Kur'an'daki Tevbe Suresi'nin 84'üncü Ayeti'nde böyle bir ifade göremedik. Yalan-yanlış yazmayın!” diye tepkiler geldi.
Durumu Nazif Ay'a ilettim. O “Ata'ya saygı duruşu Kur'an'ın emridir”diyerek itiraz edenler için şu cevabi yazıyı gönderdi. Okuyalım:
★★★
“İslam'ın temel kaynağı olan Kur'an, mezar başında ayakta durma konusunda yasak değil, tam tersine açıklık getirmiş, hatta zımnen de olsa emir vermiştir.
Kur'an'daki Tevbe Suresi'nin 84. Ayeti'nde mealen; “Onlardan(münafık, yani din konusunda ikiyüzlü olanlardan) ölen biri üzerine sonsuza dek dua etme; böyle birinin mezarı başında da durma. Bunlar Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler ve yoldan sapmış olarak ölüp gittiler” denilmektedir.
Bu ayet son dönemlerin dinci itirazlarına cevap vermekte ve bizden, Atatürk ile diğer milli kahramanlarımıza, onların hatıralarını taşıyan mekânlarda ve özellikle mezarları başında, mesela Anıtkabir'de, tazimle ayakta durarak saygı göstermemizi istemektedir. Çünkü ayetin mefhum-u muhalifi, yani tam ters mantığı şunu söylemektedir:
“İyi kişilerin ardından dua edin, o kişilerin örnek kişiliklerini öne çıkarmak maksadıyla mezarlarının başında ayakta durun!”
Atatürk; yaşantısı, fedakârlıkları, her türlü zulme isyanı ve milli kimliğimize katkılarından ötürü kabrinin başında ve onun hayırla yâd edileceği mekânlarda ya da heykellerinin bulunduğu noktalarda saygıya layık bir şahsiyettir.
Bu saygıyı gösterirken sanki abartılı lütuf ediyormuşçasına bir anlayışla konuya yaklaşmak yanlıştır. Zira Atatürk'e saygı duruşunda bulunmak hem ulusunun ona vefası, hem de Allah'ın bir emridir.”
Yazının tamamı için tıklayın