Gündem

Askerde öldürülen Er Sevag Balıkçı'nın annesi: Oğlumdan sonra tarihimi öğrendim

"Türkiye geçmişle yüzleşse ne olacak, Ermeniler toprak mı isteyecek?"

24 Nisan 2019 11:11

Batman'da zorunlu askerlik yaparken terhisine 23 gün kala arkadaşının tüfeğinden çıkan kurşunla öldürülen Sevag Şahin Balıkçı'nın annesi Ani Balıkçı, oğlu öldürülmeden önce 1915 Ermeni katliamını bilmediğini, oğlunun ölümünden sonra kendi tarihini öğrendiğini ifade etti. Balıkçı, "Dünyanın pek çok yerinde tarihçiler araştırmış zaten ve belgeler açık. Türkiye geçmişle yüzleşse ne olacak, Ermeniler toprak mı isteyecek? Yüzleşmenin iyi olacağını düşünüyorum. Zaten olanlardan bu devlet suçlu değil ki... Yapanlar zaten kalmamış" diyor.

24 Nisan 2011 tarihinde askerlik görevi yaparken aynı birlikteki bir askenin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Sevag Balıkçı için her yıl olduğu gibi bu yıl da ölüm yıldönümünde Şişli Ermeni Mezarlığı'nda saat 14.30'da bir anma töreni gerçekleştirilecek.

Sevag Balıkçı'nın annesi, oğlunun ölümünün ardından geçen 8 yıl sonra yaşadıklarını bianet'ten Ekin Karaca'ya anlattı. 

Geçen sekiz sene boyunca ne değişti hayatınızda? Bugünden baktığınızda geçen sekiz yılı nasıl görüyorsunuz?

Hayatımız 2011'de bir saniyede değişti.

Ben her şeyin planını yapardım. Artık plan yapmıyorum. Çevremdekilerle konuşurken "Yarın şunu yaparız" dediğim oluyor bazen ama ardından "Beni dinlemeyin, duruma göre bakarız" diyorum. Gün ne getirirse öyle yaşıyoruz.

Kendimi güçlü görüyorum ben. Ama bu güç bazen de çökertiyor, sinirlerimi zayıflatıyor. 55 yaşına kadar güçlü, sağlığı yerinde olan bir insandım. Bu çöküntünün nedeni olarak yaşlılık düşünülebilir ama hayır, insan düşünmekten de çöküyor.

Gündüz iyiyim ama geceler benim. Kokusunu, sesini, her şeyini çok özlüyorum. Bazen konuşuyorum onunla. Sonra "Delireceksin, dikkat et" deyip kontrol etmeye çalışıyorum kendimi. Çok mantıklı olmak ne kadar doğru bilmiyorum.

Geçenlerde mezarcı toprak çöktü dedi, deliriyordum. Tabut çürümüş ve artık toprağa karışmış. Gelince geliyor bana da… Gündüz oyalanıyorum ama geceleri bunları düşünüyorum.

Teselliyi yazmakta arıyorum.

Oğlunuz öldürüldüğünde ilk olarak bunun bir kaza olduğunu düşündüğünüzü ifade etmiştiniz.

Evet, ilk başta ben de kaza olarak bakıyordum. O dönem askeriyede intihar, kaza sonucu ölüm haberleri çok çıkardı. Ben Sevag'ın da kazayla öldüğünü düşünmüştüm. Aklıma hiç 24 Nisan gelmedi.

Birisi bana dedi ki, "Ani bugün 24 Nisan, hiç mi aklında bir şey yok?"

Yoktu. Ailemiz bize bir şey anlatmazdı ki. Ben bölük pörçük bir şeyler duyardım. Müslüman komşularımız, arkadaşlarımız vardı. Biz çocukken onlara canım teyzem, canım amcam derdik. Onlardan hiçbir kötülük görmedik ki.

Ha gavur lafını duymuyor muyduk? Başka insanlardan duyuyorduk ama bu gavur lafını gittikçe daha fazla duyar olduk.

Lisedeyken bir öğretmen beni ve bir arkadaşımı Ermeni olduğumuz için istediğimiz branşa almamıştı. “Ben Ermenileri branşımda istemem” demişti. Hayatımda çok önemli bir dönüm noktası olmasına rağmen, o da beni pek etkilememiş.

Anladığım kadarıyla, Sevag öldürülmeden önce Ermenilerin maruz kaldıklarıyla ilgili fazla bilgi sahibi değildiniz. Sevag'ın öldürülmesi bu noktada nasıl bir değişikliğe yol açtı hayatınızda?

Hiç değildim, çok az şey biliyordum. Sevag öldürüldükten sonra tarihimi öğrendim. Baba tarafından dedemin ikinci ailesi olduğumuzu, ilk karısının ve beş çocuğunun öldürüldüğünü öğrendim. Aynı şekilde babaannemin de ilk eşi ve ailesi öldürülmüş. Sonra ikisi evlenmiş ve önce babam ve kardeşleri sonra da biz dünyaya gelmişiz.

Dedemin Sivas Mancılık'taki köyünü Sevag öldürüldükten sonra, 2013'te gördüm. Ev duruyor.

1915'in üstünden 104 yıl geçti. Pek çok ülke soykırımı kabul ediyor. Sizce Türkiye aradan bunca zaman geçtikten sonra, bahsettiğiniz yüzleşmenin yol açtığı travma ve aydınlanmaya karşın "Tarihçiler araştırsın" demek dışında ne yapmalı?

Dünyanın pek çok yerinde tarihçiler araştırmış zaten ve belgeler açık. Türkiye geçmişle yüzleşse ne olacak, Ermeniler toprak mı isteyecek? Asla böyle bir şey yok. Ermeniler zaten dört bir yana göç etmişler ve gittikleri her yerde kendi imkanlarını sağlamışlar. Çalışkan insanlar.

Yüzleşmenin iyi olacağını düşünüyorum. Zaten olanlardan bu devlet suçlu değil ki... Yapanlar zaten kalmamış.

Ne olmuştu?

Agos’tan Uygar Gültekin’in gazetenin 19 Nisan 2019 tarihli sayısında yer alan haberine göre yargı süreci şöyle gelişti:

* Sevag Balıkçı’nın 24 Nisan 2011’de zorunlu askerlik yaparken, diğer zorunlu asker Kıvanç Ağaoğlu’nun silahından çıkan kurşunla ölmesinin ardından Ağaoğlu hakkında askeri mahkemede dava açıldı. Ağaoğlu silahın kazayla ateş aldığını söyledi.

* Görgü tanığı zorunlu askerler ilk ifadelerinde Ağaoğlu’nun silahı Balıkçı’ya doğrulttuğunu söylediler. Ağaoğlu tutuklandı.

* 30 Temmuz 2011’deki ilk duruşmada ise askerler ifadelerini değiştirerek, “şakalaşma” sırasında silahın ateş aldığını söylediler. Bilirkişi raporunda silahın kendiliğinden ateş almadığının tespit edildiğinin belirtilmesine rağmen, Ağaoğlu serbest bırakıldı.

* 26 Mart 2013’te Diyarbakır Askeri Mahkemesi “Bilinçli taksirle insan öldürmek” suçlamasıyla Ağaoğlu’nu 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, karakolda görevli astsubay Sadrettin Ersöz’e de “görevi ihmal” suçlamasıyla 5 ay hapis cezası verdi, hükmün açıklanmasını geri bıraktı.

* Askeri Yargıtay, dosyayı usül yönünden bozarak yerel mahkemeye geri gönderdi.

* Sevag Balıkçı öldürüldüğünde zorunlu askerlik yapan Halil Ekşi, ilk ifadesinde Kıvanç Ağaoğlu’nun silahı bilerek ateşlediğini söylese de daha sonra bu ifadesini değiştirdi. Hakkında “yalancı tanıklık”tan dava açılması üstüne Ekşi, Ağaoğlu’nun akrabaları tarafından tehdit edildiğini söyledi.

* 16 Aralık 2015’te Halil Ekşi “yalancı tanıklık” suçlamasıyla 2 yıl 1 ay; Ekşi’yi tehdit ettiği belirtilen Ağaoğlu’nun akrabası Bülent Kaya “birden fazla kez yalancı tanıklığa azmettirme” suçlamasıyla 3 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.

* 15 Temmuz darbe girişimi sonrası askeri mahkemelerin kaldırılması sonucu dosya Kozluk Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.

* Kozluk Asliye Ceza Mahkemesi, Balıkçı Ailesi’nin avukatlarının dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebini kabul ederek, dosyayı Batman Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

* Dava 2 Nisan 2019’da Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı. Mahkeme ilk duruşmada tanıkların yeniden dinlenmesi talebini kabul ederek davayı 18 Haziran 2019’a bıraktı.