Kurtuluş Tayiz
Taraf- 15 Ocak 2013
Paris suikastının İmralı’daki görüşmeleri hedef aldığı tezi, daha çok saldırıda ölenlerden birinin kimliğinin üzerine kurulu. O isim Sakine Cansız. PKK’nın kurucularından. Örgüt içinde ve tabanında efsaneleşmiş biri. Sakine Cansız değil de örgütün yeni nesil çalışanları sadece bu saldırıda hayatını kaybetseydi bu suikast yine de İmralı’daki görüşmelerle ilişkilendirilecek miydi?
Pek ihtimal vermiyorum, en azından Paris’teki suikastla İmralı’daki görüşmeler arasında bu kadar güçlü bir ilişki kurulmazdı.
Sakine Cansız’ın özellikleri, örgüt içindeki konumu, Kürt hareketi içindeki yeri, onu, İmralı ve Türkiye arasında başlatılan yeni süreci sabote etmek isteyen iç veya dış güçlerin hedefi hâline getirmek için yeterli mi, bundan da emin değilim.
Sakine Cansız, örgütün Almanya sorumlusu değildi.
Sakine Cansız, örgütün para trafiğinin herhangi bir halkasında yer almıyordu (PKK’nın Avrupa kanadının lideri Zübeyir Aydar’ın bu konuda net açıklaması bulunuyor).
Sakine Cansız, Oslo sürecinin hiçbir aşamasında yer almadı (PKK’nın Avrupa kanadının yine önemli isimlerinden Remzi Kartal’ın açıklaması).
Sakine Cansız, ne Oslo sürecine ne de yeni İmralı sürecine karşıydı.
Sakine Cansız, KCK ve PKK’nın hiçbir görev veya karar mekanizması içinde yer almıyordu.
Güçlü bir siyasi geçmişi olmasına rağmen Sakine Cansız, örgütün siyasi çalışmalarına katılmıyordu.
Cansız, KNK (Kürdistan Ulusal Kongresi) üyesiydi ve sosyal politikalarla ilgileniyor, kadın hareketi içinde faaliyetlerini sürdürüyordu.
Sakine Cansız, Fransa’da yaşamıyordu. Bu ülkeye daha önce başvurduğu iltica davasını takip etmek için gelmişti.
Sakine Cansız, hunharca katledildiği Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda görevli değildi.
Sakine Cansız, Kürdistan Enformasyon Bürosu’na sadece Kuzey Garı’na yakın olduğu için uğramıştı.
O büroda, o saatte bulunması önceden planlanmış görünmüyor.
Sakine Cansız, Almanya’ya gitmek üzereyken, bu büroda saldırıya uğradı ve katledildi.
Bu bilgiler öldürülen üç kişiden Sakine Cansız’ın asıl hedef olduğu konusunda şüphe uyandırıyor.
Soruşturmada Cansız’ın asıl hedef seçildiğini gösteren bir bulguya da henüz ulaşılmış değil.
Bu vahşi katliamı gerçekleştirenler Sakine Cansız’ı tanımıyor bile olabilirler.
O zaman asıl hedefin (Leyla Söylemez’in stajyer olduğu düşünüldüğünde) Fidan Doğan olma olasılığı daha güçleniyor.
Fidan Doğan, örgütün Avrupa’da lobi çalışması yürüten isimlerinden biri.
Kürdistan Ulusal Kongresi’nin Paris temsilcisi.
Avrupa genelinde aktif bir isim.
Fransa’da da oldukça popüler.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın bile Fidan Doğan’ın gayet iyi tanıdığı ortaya çıktı.
Fidan’ın en son yürüttüğü çalışmalar arasında Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ndeki girişim ile BDP’li bir heyetle birlikte Korsika Parlamentosu’nu ziyareti bulunuyor.
Katledilen bu üç kadından Kürdistan Enformasyon Bürosu’nun tek düzenli çalışanı Fidan Doğan.
Katillerin o gün aslında Fidan Doğan’ı hedef almış olma ihtimalleri daha büyük olasılık.
Kuşkusuz bu cinayetin “nedeni” henüz keşfedilmedi.
Fidan Doğan’ın neden hedef seçildiğini de bilemiyoruz.
Ama eğer asıl hedef Fidan Doğan ise, bu suikastın İmralı’daki müzakereleri baltalama amacı taşıdığı tezi zayıflar.
Bu olasılık yine de bu suikastın istihbarat örgütlerinin işi olduğu iddiasını tümden çürütmeye yetmiyor. Ne de olsa Fidan Doğan, PKK’ya bağlı bir kurumun Paris temsilcisi ve popüler bir isim.
Mesajın gideceği adres belli; PKK.
Asıl hedefin Sakine Cansız olmama ihtimalini gözardı etmemek gerekiyor. Soruşturmayla ilgili henüz ortada somut bir belge, bulgu yok. Ama son birkaç günde siyasi tansiyon o kadar yükseldi ki, aradan “intikam”, “hesabı sorulacak” sesleri yükselmeye başladı. Bu “sesleri” Kürt hareketinin içinde kimlerin yükselttiğine dikkat edilmeli. Paris’teki suikastı İmralı’da görüşmeleri başlatanlara yüklemeye çalışmak pek iyi niyetli bir çıkış olmasa gerek. Gerilim ve kamplaşmanın doğal sonucu taraflar arasında olağan restleşmeler olabilir. Fakat tarafların birbirini suçlaması için çok erken. Soruşturmayla ilgili iki taraf da neredeyse hiçbir şey bilmiyor. Hâl böyleyken Kürt hareketinin suikastlarla ilgili olarak “duymuştuk”, “kulağımıza gelmişti” gibi gayrıciddi açıklamalarla tansiyonu yükseltmemesi gerekiyor. Ellerinde varsa bilgi, belge açıklama yolunu tercih etmeliler. Yoksa bu açıklamalar kavga-gürültü çıkarmaktan, sokağı militarize etmekten, yeni başlayan İmralı sürecini aşındırmaktan başka bir işe yaramıyor.