Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Musul'da IŞİD'in kaçırdığı konsolosluk görevlileri için iyi bir haberlerinin olmadığını duyurdu. Arınç "Musul’daki durumdan çok endişeliyiz. Bu sabah itibariyle sizlere müjdeli bir haberim yok. Ancak umarım bugün müjdeyi alırız" dedi. Arınç, konsolosluk saldırısına ilişkin, "IŞİD'in konsolosluğu hedef aldığını az çok biliyorduk" ifadesini kullandı.
Televizyonların Ankara temsilcileri ile bir araya gelen Arınç, IŞİD'le pazarlık olupu olmadığı yönündeki bir soruya, "Pazarlık diye bir şey sözkonusu değil: Örgüt orada bazı cezaevlerini boşalttı" yanıtını verdi.
Arınç, "Başbakan olmayı düşünüyor musunuz" sorusuna ise, "Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok böyle bir görevi üstlenme niyetim yok, hesabını yapmam. Ak Partili milletvekilleri bu konuda çok gıybet yapıyor. Üç dönem kuralı değişsse de artık ben yokum" dedi.
Türk vatandaşların tahliyesi
Soru-cevap şeklinde geçen Arınç'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
"Bir panik doğurmaması açısından bakanlığımız ikinci bir tedbir olarak internet sayfasından duyuruları kaldırdı. Bugün tekrar yenilenebilir. Bildiğimiz kadaarıyla Irak genelinde 100 ile 110 bin civarında yurttaşımız var. Kürt bölgesinde 20 bin yurttaşımız var. Ortalama 120 bin civarında vatandaşımız var. Şu an büyük bir can güvenliği endişesi yok. Türk Hava Yolları veya diğer hava yolları bakımından yeterli kapasite olmadığı görüldü. Yüksek talep karşısında bunlar bir noktada tıkandı. İlave uçak seferleri yapılacaktır. Bir kısmına Irak Merkezi hükümeti tarafından izin gerekiyor. Bunun kısa sürede yapılması gerekli. Erbil havalimanında sorun yok. Ek uçak seferleri fazlasıyla yapılabilir. Karayolundan güvenli seyahat açısından verilen istikametlerin takibi gerekiyor. Yurttaşlarımızın birisinin bile burnunun kanamasını istemeyiz. Ek tedbirler gündeme gelecektir."
Davutoğlu'ya istifa çağrısı
Kılıçdaroğlu'nun istifa istediğine dair bir söz yok. Yapılan görüşmeden sonraki açıklamayı Faruk Loğoğlu yaptı. Kılıçdaroğlu'nun ağzından duymadık. Loğoğlu'nun siyasi bedel gerekir sözü söylendiğinde yadırganmayacak bir sözdür. Her olayın arkasından bir siyasi sorumluluk olabilir. Maden faciasının arkasından da olduğu gibi. Buna karşılık o bakanın bir cevabı mutlaka vardır. Sayın Kılıçdaroğlu edebe aykırı şekilde "Türkiye'nin gelmiş geçmiş en çapsız bakanı" ifadesini yüzüne söylemişti. Şimdi siyasi bedel demişse biraz daha edepli söylemiş demektir. Eğer bir siyasi bedel varsa bunun karşılığı verilir. Kılıçdaroğlu'nun bu sözü söylemesi de çok önemli değil. Meclis kürsülerinde de söyleniyor. Önemli olan sayın Bakan'ın verdiği bilgilerdir. CHP hükümeti bu konuda destekleyeceğini söylemiştir. Gensoru'yu geri çektiler. İç politika malzemesi yapmayacaklarını söylediler. Buna teşekkür etmek gerekir. En Çapsız ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu'nun dün sadece bunu söylemiş olmasına teşekkür etmek gerekir.
IŞİD ile parzarlık var mı?
Pazarlık diye bir şey sözkonusu değil: Örgüt orada bazı cezaevlerini boşalttı. Irak'ın genelinde pek çok mahkum var. Örgüt taban bulamıyor. Bunları kullanıyor. Suriye'deki olaylarda da iki üç yıl sonra Esad rejimi ile birlikte çalışmak üzere veya karşı mücadele amacıyla gelen 5-6 örgüt var. Bu örgütlerin Türkiye'den yardım aldıkları ifade edilmiştir. Ancak elimizdeki kayıtlara göre kesinlikle hiçbir şekilde buradan bilinçli olarak Suriye veya Irak'ta çarpışmak için gidenlere ne izin ne fırsat verilmiştir. Hatta ihbar edilen olmuşsa geçiş yapacak amacı budur şeklinde ihbar gelmişse, bu kişiler derdest edilmiş ve geldikleri yere gönderilmiştir. Hiçbirinin geçişine izin verilmemiştir. Suriye'deki rejimin 4 yıl sonra bile Lübnan'dan Şİİ militanlar tarafından Esed'in yanında çarpışmaya başladıklarını biliyoruz. Bunlara karşı bazı örgütler Esed'e karşı çatışmaktadır. Suriye'nin kuzeyinde PYD ile de bu örgütler çatışıyor. Pek çok örgütün elinde silah var. Böyle karmaşık bir yapıda Türkiye'den insani yardım dışında dışarda çarpışan bu örgütler ÖSO dahil olmak üzere silah yardımı ve silahlı güç geçişine izin verilmemiştir. Bunu batılı dostlarımızla konuştuğumuzda da Türkiye'nin bu konuda hassas davrandığını söylüyorlar. Avrupa'dan da dahil olmak üzere bazıları cihatçı anlayışları sebebiyle çatışma noktalarına gidebilir uyarısı yapılmakta. Biz sınırlarımızda tedbir aldık. Bu sınırların bir kısmı da başka güçlerin elinde. Türkiye'den yardım gitmiş midir sorunusa kesinlikle hayır diyoruz. Ama Türkiye cumhuriyeti yurttaşlarından da bu örgütlere 3-5 kişinin katılımı sözkonusudur. Nasıl gitmişlerdir, Avrupa'dan mı Kafkaslardan mı veya Türkiye'den mi tespit edemediğimiz anlarda kısıtlı sayılı kişlierin geçmiş olması muhtemeldir. Avusturyalı Alman Balkanlardan gelen varsa, Selefi Cihatçı anlayışla kavga ediyorsa, Türkiye'nin sınırını aştığı anlamına gelmez. Türkiye için bu minimum seviyededir.
IŞİD'i kim güçlendirdi?
Biz kesinlikle herhangi bir şekilde bu örgütlerle ilişkil içinde değiliz. BMGK'nın terörle mücadele konusunda ve finansman konusunda aldıkları bütün tedbirlere biz uyuyoruz. Mutlaka bu kararlarla bakanlar kurulu kararımızla iştirak etmiş durumdayız.
Ankara'dan 'çatışmayın' talimatı gitti mi?
Bu soruyla Musul konusunu kapatalım. Çok hassas bir noktadayız. Olayla anı anına takip edilmektedir. TBMM'de MHP'li milletvekili bir gün önce bunlar biliniyordu da niçin şunlar yapılmadı şeklinde bir konuşması ve bu konuşmaya atfen bazı AKP'lilerin laf attıklarını biliyorsunuz. Bizim haber kaynaklarımız çok güçlüdür. Ne olduğunu ve ne olacağını biliyoruz. Sayın Ogan'ın haber kaynağı çok yakınındaki biri olabilir. Ama biz bakanlığımızın elde etitği bütün bilgileri kamuoyu ile her an paylaşma durumunda değiliz. Bunların bir mahremiyeti olacaktır. Sinan Ogan kadar rahat değiliz. O en yakınındaki kişi, gerekirse söylerim kim olduğunu, bunu Meclis kürsüsüne götürerek şov yapmasını vatanseverlik olarak görmüyoruz. Bizim elbette işgal ihtimalinden haberimiz vardı. Bunun için gereken her tedbir alınmıştır. Orada bayrağımız dalgalanmaktadır. Güvenlik güçleri elleri tetikte beklemektedir. İçerde 30 güvenlik gücü, kadın, bebek ve çocuk da vardı. Çatışma halinde hepsinin can güvenliğinin tehlikeye düşeceğini biliyoruz. Kuşatmayı yapan veya konsolosluk önünde 1000'e yakın silahlı güçle burayı terk edin diyenlere karşı akıl ve düşünce çatışın talimatı mı verir yoksa güvenli bir şekilde orayı terk edin talimatı mı verir? Sayın Bahçeli gibi direğe tırmanan adamı alnının çatısından vuracak sözünün arkasında değiliz. Kızılelma da Mogadişu baskınına karşı askerlerimizin yaptığını zevkle izleyebilirsiniz. Orası Mogadişu... Ama 1000 kişiden bahsediyoruz. Her birinde otomatik silah var. Tank var... Bunlar sizi oradan çıkarmaya zorluyor. Güvenliğimiz açısından ve bilgilerimiz açısından her şey yapıldığına göre o kahraman polislerimize siz böyle hareket edin demek doğru bir harekettir. Dünyanın her ülkesinde bu böyle yapılır. Bunu bir cesaretsizlik olarak görmeyin. Bunu yanlış bir karar olarak da görmeyin. Birinin kahramanlık taslamasını gerekli görmüyoruz. Reel politika yapıyoruz. Doğru olan yapılmıştır. İnşallah o arkadaşlarımıza en kısa zamanda kavuşacağız.
Türkiye'de IŞİD militanı var mı?
Çok bilgi kirliliği var. Kasım ayında ben ABD'ye gitmiştim. Başkan yardımcısı Joe Biden ile bir buçuk saat görüştük. Bölgemizdeki olayları da görüştük. Suriye ve Irak konusu gündeme geldi. ABD de biliyor ki Türkiye'de bir taban bulabilmiş değiller. Şüphesiz dünyanın her ülkesinde olduğu gibi burada da aşırı unsurlar olabilir. Bunların yayın organları hatta radyoları bile olabilir. Ama bunlarla işbirliğine azmetmiş bir topluluktan bahsedemezsiniz. Türkiye başka bir ülke değil. Ferden bu işe ilgi duyan veya kandırılmış, Çeçenistan'dan Afganistan'dan bir coğrafyaya gidip de cihad edeyin diyen 3-5 kişi olabilir. Bunlar dikkate alınacak sayıda değildir. 3 bin tane var diyorlar. Kesinlikle böyle bir şey yok. Böyle bir şeyden söz edilemez. Türkiye aşırı radikal unsurlara karşı hiçbir zaman tavizkar olmamıştır.
Bayrak indirme eylemi
Bayrağı indiren kişinin eylemi suçtur. Çirkin yakışıksız bir harekettir. Bunun sivil bir alanda başıboş bir yerde emsalinin yüzlerce olduğu tenha bir yerde indirilmesinden farkı şudur ki olay askeri bir bölgede cereyan etmektedir. Korunan bir yerdedir. Ya nöbetçisi vardır veya girilmesi yasaktır. Şimdi TRT'nin bahçesinden bayrağın indirilmesine nasıl bakacaksak, askeri bölgede nasıl yapılacağına biraz farklı bakmalıyız. Buraya birinin girmesi doğru değildir bir kere. Yukarı çıkmış bayrağı indiriyor. MÜdahale edeceksiniz. Bu işi yapmasını engelleyeceksiniz. Alıp indirdiyse koşup yakalayacaksınız adalete teslim edeceksiniz. Bunlar neden yapılmadı? Bunlar o bölgede güvenliği sağlamakla görevli, bayrak, kule nöbeti yapan, asker polis ne varsa onların sorumluluğundaki bir iştir. Neden buna izin ve imkan verildi? Niçin bu adam yakalanmadı? Sorumlular o sırada görevliler kimse onlardır. Onlardan hesabı sorulacaktır. Sayın Bahçeli başka bir şey söylüyor. Alnının çatısından vurarak indirmek haktır diyor. Helalliğine karışmam ama hukuktur dersen yanlış olur. Sen hukuku bilmiyorsun. Hukuk bu değildir. Türkiye hukuk devletiyse her suç işleyenin karşılığı bağımsız mahkemede verilir. Bu fiili yapan kişi yakalandığı zaman cezası ağır olur. TCK'nin 300. maddesinde bu hareket 1 yıldan 3 yıla kadar hapistir. İdam cezası kalkmıştşır. Adam öldürmenin cezası da bellidir. Bayrak indirmenin cezası da alnının çatısından vurmak değildir. BBP genel başkanı da halletmek lazımdı diyor. Yanında da Kılıçdaroğlu var. Vurup geberteceksin diyor. Kılıçdaroğlu ne diyor peki? Çok terbiyesizce saygısızca diyor ki: "Bülent Arınç gayet net açıkladı asker birşey yapmayacak isterse garnizon işgal edisin" dedi. Ben böyle bir şey söylemedim. O da askerin kurşun atmasının alnının çatısından indirilmesini istiyor. Üçü anlaştılar. Bozkurt işaretinin olumlu sonuçları bunlar. Hangi ülkede yaşıyoruz? Bunlar Türkiye'yi idare ederse halimiz ne olur? Her halt işleyeni alnının çatısından vursak cesetten geçilmez Türkiye. Elindeki idam mahkumu asamamış insanlar alnının çatısından vurmaktan bahsediyor. Böylesine milliyetçilik söylemleri gerçek milliyetçilik değildir. CHP gibi sosyal demokrat bir parti de bunu istiyor.
Konsolosluk neden boşaltılmadı?
100 km öteden yürümeye başladılar konsolosluğu boşaltalıp bayrağı indirip sıvışalım gidelim. Böyle bir şey olsa Türkiye ne hale gelirdi? O zaman siz bize ne söylerdiniz? Biz son noktaya kadar olayları takip edip içerdeki insanların hayatlarının endişesi için en doğru kararı verdiğimizi düşünüyorum.
HSYK Kararnamesi
Bu rutin bir kararname. Buna kıyım kararnamesi demek için kıyılmak lazım yani mümkün değil. Bunu söyleyenler siyasi amaç taşıyor olabilirler, bu kararlar bir daire tarafından yapılıyor. Yanlış bir karar verildiyse itiraz hakları vardır, eskiden yoktu bu hakları. Rutin bir kararname olduğunu biliyorum, umarım bir haksızlık yapılmamıştır.
Çözüm süreci
Çözüm süreci konusunda gelinen bir noktası var. Bakanlarımızın hiçbiri birebir direk görüşme yapmamıştır. Nereden çıkıyor bunlar bilmiyorum. Böyle mi devam edecek_ Bundan daha ileri yok mu? Beşir Atalay’ın arkadaşlarıyla çalıştığı bir konudur, bizim de düşüncelerimiz sorulur. Süreç ilerledikçe yeni bazı gelişmeler de yaşanabilir. Ne kadar soru ne kadar cevap, biz de adet böyledir. Herkes işini bilir. Sayın Atalay’ın her an yaptığı çalışmalar vardır. Yasal düzenleme için şu an için Bakanlar Kurulu’na gelmiş bir düzenleme paketi yoktur.
Engeller vardır, özenle aşmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin bir şansı olduğunu düşünüyorum. Çocuklar da kaçırılmamalı, dağa da çıkılmamalı, çalışanlar kaçırılmamalıdır. Örgütün çabalarını güvenlik güçleri engelleyecek noktadır. Yeni bir demokratikleşme paketi gündemimizde yok.
Cumhurbaşkanlığı seçimi
Halkın seçeceği bir cumhurbaşkanı olacağını belirttim, 12 senedir başbakanlık yapılan sevilen kişinin hakkıdır dedim. Bu konularda yazılıyor, çiziliyor. Ben belki 1-2 sene önce herkesin ağzını kapattığı bir dönemde benim için siyasi hayatımda 2015 son noktadır, aktif siyaseti bırakacağım demiştim. Köşe yazarlarımız bu işi çözdü.
Abdülkadir Selvi dostumuz yazıyor köşesinde. Başbakan adayını yazıyor. Abdullah Gül, ve Ahmet Davutoğlu. Bizim esamemiz bile okunmuyor hiçbir tarafta, bu yönden çok rahatım… Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok böyle bir görevi üstlenme niyetim yok, hesabını yapmam. Benim adım Bülent Arınç… Herkes rahat olsun, birileri benim varlığımdan rahatsız olması. Gıybet taşımasınlar üzerlerinde… 40 senelik siyasi hayatımda tek istediğim oldu meclis başkanı olacağım dedim. Bunun da nedeni var, inadına oldum. Eşinin başında örtü var olmaz dediler, inadına olacağım. Başbakanlığa layık 10-20 insan tavsiye ederim. Ama bana soranlara başkalarının isimlerini vereceğim rahat olsunlar. Benim ismimim üzerinde dedikodu yapan, elimden su içmiş çok insan var bu işlerden vazgeçsinler.
'Allah Tayyip Bey'e yardım etsin'
Yeter artık! Yeter çektiğim çile, kahvaltı yapmaya geliyorum kafamda bin tane şey! Artık bizim de aklı selim düşünmeye ihtiyacımız var. Allah Tayyip Erdoğan’a yardım etsin, kimileri rahtında her gün yumurtluyor, bizim işimi çok zor! Çelik gibi sinirleri var, tam bir lider… Ben bu işte yokum böyle bilin!
'Hepimiz Erdoğan'ın peşinden koşarız'
Sayın Erdoğan cumhurbaşkanımız olacaksa ön planda hizmet etmeye gerek bir başbakan varsa en iyi isimlerden birisi Sayın Abdullah Gül’dür. Biz anavatan partisi değiliz, CHP hiç değiliz. Kimin ne söylediği belli olmayan bir parti de değiliz. Erdoğan partimizin lideridir, o ne karar verirse biz hepimiz Erdoğan’ın peşinden koşarız.
Sosyal medya
Bizim danışmanda yapıyor çıt çıt pıt pıt. Bunu dörde katla diye bir talimat gelir ben bunların içinde yokum. Sadece basının içinde değil, maalesef olmaması gereken bir yerde bu tür çabalar gösterenler var bunlar biraz tecrübesiz arkadaşlarımız.
Bugün vekillerin yüzde 90’nuna sorsanız bizim ağabeyimizsiniz derler, sizden öğrendik çoğu şeyi derler. Ama bugün bakıyorum inanamıyorum, gıybet yapıyorlar, yanlış yapıyorlar. Ellerin tutulup vekil yapılan bu arkadaşlara sesleniyorum:
Bu işlere fazla karışmayın. Kimsenin ismi üzerinden siyaset yapmayın, kulis yapmayın. Bize düşen herhangi bir konuda fikrimizi söylemektir.
Sinan Oğan'dan tweet
“Zaten telefonlarımızı dinliyorlar, kaynağımı açıklasınlar, istiyorum” O kaynak onunla telefonda konuşmaya gerek duymuyor. Yeni bir tweet bekleyin Oğan’dan.. Beni konuşturmasın ne söylemek istediğimi o anlar.
'Abdülkadir Selvi sizi sevmiyor mu?'
Muhterem insan saygın insan Sayın Abdullah Gül, şu an cumhurbaşkanı. İsminin belirli senaryolarda geçmesinden çok rahatsız. Bu ismi şuralarda buralarda dillendirmemek lazım.
Ben şunu istiyorum: Bir mutabakata vardılar sayın Gül ve Erdoğan… Sayın Gül’ün nerelerde olacağını hepimiz göreceğiz. Önümüzdeki süreç içerisinde bu açıklansın umarım.
Abdülkadir Selvi çok sevdiğimiz arkadaşımızdır. Bazen insan en sevdiğine sitem ediyor. Bakıyorum madde madde yazıyor. 1 şu, 2 bu, üçüncü de yok…
Bunların hiç birisi kimin başbakan olacağı bilgisini vermiyor. Bu değerlendirmeleri gazeteci refleksi olduğunu düşünelim. O siyasetçi arkadaşlar kendi işlerine baksınlar, bu işlere burnunu sokmasınlar, boyunu aşan konulara bulaşmasınlar.