Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, A9 televizyonunda program yapan Adnan Oktar’a “Televizyonlarda izliyoruz. Çevresindekilerle hahaha-hihihili, inşallah maşallahlar, kedicikler. Bunlar da bir şey yaptıklarını zannediyor. İslam, iman, Kur'an, edep, fazilet, namus, ar haya adına bir şey bulamıyorsunuz” sözleriyle tepki gösterdi.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, TÜRKKAD (Türk Kadınları Kültür Derneği) İstanbul Şubesi ve Kerim Vakfı tarafından ortaklaşa organize edilen 'Hazreti Üftade Sempozyumu'nda konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, herkesin bir yere gelmek, gitmek, kendisine bir şeyler hazırlamak kavgasıyla meşgul olduğunu ifade ederek, "2014 yılındayız. Yaşımız 60'ın üzerine çıktı. Son yıllarda çok dünyevileştiğimizi fark ediyorum. Her şey para, makam, şöhret, şehvet, mevki, makam hırsıyla birbirimizin gözünü oymaktan geçiyor. Bir kavganın içindeyiz. Kendimize dönecek, neyiz, kimiz, ne amaçla geldik, nereye gideceğiz? Bunların farkında değiliz. Herkes bir yere gelmek, gitmek, kendisine bir şeyler hazırlamak kavgasıyla meşgul. Ev ve iş yerlerinde bu kavga var. Sokakta bu kavga var. Kuru kavga peşindeyiz. Her şeyimiz dünyevileşti. Bütün hesaplar bunun üzerine. Hazreti Üftade'nin hayatından alacağımız çok örnekler var. İnsanların edepli olmaya çok ihtiyacı, haya sahibi olmaya ihtiyacı var. İffet sahibi olmak çok büyük zenginlik. Bunları bizlere hatırlatacak güzel örneklere ihtiyacımız var. Kaba softalık, kaba Müslümanlık, kaba önderlik bize yakışmıyor. Bir estetik, edep olmalı. Edipler bile edepli olmalı, her şey nezaket içinde olmalı. Gönüllere hitap edilmeli, mevki makamlar üzerine değil. İnsanlar ellerinden bilgisayarları düşürmüyor, cep telefonlarından vazgeçmiyorlar. Ben sadece açma kapama işini biliyorum. 4 yaşındaki torunum bütün işlemleri biliyor. İçeri girip selam verdiğimde bile gözünü cep telefonundan, bilgisayardan ayırmıyor. 16 saat boyunca bilgisayar oyunlarının başında olan 10 yaşındaki bir çocuk vefat etmiş. Doktorların teşhisi şu. Hiç hareket etmeden, başını sağa sola çevirmeden, kolunu kıpırdatmadan kaldığı için metabolizması iflas etmiş. Çocuk neyle meşgul, ne telkin ettiler? Onu böyle bir hareketsiz hayata, gözlerini fal taşı gibi açıp elindeki oyundan başka dünyaya niçin götürmediler diye sorgulayabiliriz. Kendimiz için de yapmalıyız. 'Bugün Allah için ne yaptın?' sorusunu Hazreti Ömer'e rivayet ederler. Bugün bunu soran kaç kişi kaldı? Allah için ne konuştun, ne verdin? Allah için kime hak ve sabrı tavsiye ettin? Bunların hepsi bizim üzerimizde güzel borçlar" diye konuştu.
'Kediciklerle bir şey yaptıklarını zannediyorlar'
"Güzel örnek ve büyüklerin sözlerini her zaman hatırlamalıyız" diyen Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sesini yükseltme, sözünü yükselt. Ses ile söz arasında fark var. Bağırmakla, çağırmakla değil. Söz güçlü olmalı. Toprağa işleyen yağmur sağanaktan daha bereketlidir. İnce ince toprağa işler, diğeri sel olur toprağı da götürür. Bizde seslerini yükseltenler revaçta. Ne kadar gözleri çakmak çakmak olursa, gözlerini fal taşı gibi açarsa, damarları kırmızı kırmızı olursa iş yaptığını zannediyor ama söz yok. Sözün içinde hikmet olmalı. Sözün içinde bilgelik olmalı ama yok. Hepsini topla 50 ile çarp, hiç etkisi yok. Büyüklerin halleri, hareketleri, güzel sözlerinin bize faydası var. Cenab-ı Hakk'ın emirleri, Kur'an ve hadisler ve mürşitlerin izleri bizler için çok önemli. Şu kadar büyük gürültü içinde Bursa'da Hazreti Üftade'yi hatırlamak, anmak ve bazen gözyaşı dökebilmek için bir araya gelmiş böyle güzel insanlar varsa Bursa çok kazançlı. Bu camia içerisinde, 'Biz de ehli tarikiz, biz de Üftadeleri biliriz' diye ortaya çıkanlar var. Bu işin daha da feci tarafı. Onlar da kendilerini bu tür işlerle bilgili ve görevli zannediyorlar. Necip Fazıl derdi ki, "Zorluklar büyük buz dağları gibiydi. Biz ağzımızda hohlayarak erittik buz dağlarını. Erittik ama ortalık çamur oldu, çamurdan geçilmiyor. Şimdi de tarikat var. Şimdi de bize yol gösterenler var. Saçı sakalıyla, üstündeki kıyafetiyle çevresine topladığı 3-5 insanla bu işi yaptığını söyleyenler var. İyilerinden Allah razı olsun. Çok bozukları da var. Yanlışları da var. Onlar da bu yolu ticaret yolu gibi kabul etmişler. Televizyonlarda izliyoruz. Çevresindekilerle hahaha-hihihili, inşallah maşallahlar, kedicikler. Bunlar da bir şey yaptıklarını zannediyor. İslam, iman, Kur'an, edep, fazilet, namus, ar haya adına bir şey bulamıyorsunuz. Adam, 'Ben de Kadiri'yim' diyor, bir başkası şuyum diyor. Kendilerine bu yaftaları takanlar, bununla anılmak isteyenler var. Çabaları ticaretlerini daha çok artırmak, nüfuzlarını genişletmek."
Müslümanlık El Kaide, El Nusra ve IŞİD değil'
Dini kullanarak siyasi amaca ve şöhrete ulaşmak isteyenler olduğunu kaydeden Arınç, "Tencere tava işinden başlayan adam vardı, sonunu acıyla görüyoruz. Bunlar da İslam'a çok zarar veriyor. Bu yola çok zarar veriyor. Çocuklarını, eşlerini servetlerini kaybedenler var bunların içinde. Kötü örnekleri göstererek bizzat şahit oldukları hayatın içinde, 'Müslümanlık buysa ben kaçıyorum' diyenler var. Güzel örneklere gitmemiz, güzel insanlarla bir arada olmamız, onlardan duyduklarımızı şeriat, iman, Kur'an'a, sünnete ölçü olarak bulmamız lazım. Herkesin ağzından çıkan, kuyumcu titizliğiyle olmalı. Kötü örnekler maalesef bir skandala da imza atıyor. O yüzden biz, 'Bunlarla yola gitmek yerine ne kadar uzak olsak Hakk'a o kadar yakın alacağız' diyoruz. 'Müslümanlık ne kadar güzel' derken örneğimiz Işid, El Nusra veya El Kaide değil. Müslümanlık bu değil çünkü. Müslümanlık edebi, irfanı, gönül lisanı, okuduklarıyla amel etmesi, çevresine güzel örnek olması, insanların elinden dilinden emin olduğu kişiler olarak yaşamaktır. Yolumuzu böyle bulmalıyız. Önce dostu, sonra yolumuzu çok iyi seçmeliyiz" diye konuştu.