T24- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na aday olmasını "doğru ve yerinde" olarak nitelendirdi. Arınç, Kılıçdaroğlu'nun seçileceğinin kesin olduğunu belirterek, "Bu iş bitti" dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığına adaylığının beklenen bir gelişme olduğunu belirterek, "Doğru zamanda çok doğru bir karar verdi ve bunun neticesini de görecek ve genel başkan olacak" dedi.
Arınç, NTV’nin canlı yayınında Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı. Arınç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığına adaylığını koymasını, "Bu beklenen bir gelişmeydi, en azından bizim gözlemlediğimiz kadarıyla" şeklinde değerlendirdi.
Bugüne kadar hiçbir partinin kendi iç dinamikleriyle kişilerle ilgili bir tartışmaya girmediğini, bunun doğru da olmayacağını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama CHP’de yaşananlar, -Türkiye’nin hem iç politikası açısından hem de CHP’nin köklü bir parti olması açısından- Baykal’ın genel başkanlıktan ayrılmasını takiben neler yaşanacak, bunlar çok ilgiyle karşılanıyor.
Sayın Kılıçdaroğlu konusunda toplumda bir karşılık vardı, parti içerisinde bir karşılık vardı. O da doğrusu cesaretli davrandı. Yaptığı birkaç yanlış vardı, ’Ben aday olmayacağım, aday değilim’ şeklinde... Belki Sayın Baykal’ı tatmin etme konusunda bunları söyledi. Bu sözlerinin hemen arkasından da kendisine yapılan telkinleri herhalde yeterli gördü. Çünkü siyasetçi doğru zamanda doğru karar verebilen kişidir. Kendisine yönelik ’genel başkan ol’ veya ’aday ol’ tekliflerini geri çevirmedi." "Sizce Kılıçdaroğlu doğru zamanda doğru bir karar verdi öyle mi?" sorusu üzerine Arınç, "Doğru zamanda çok doğru bir karar verdi ve bunun neticesini de görecek ve genel başkan olacak" dedi.
-"SİYASET İDDİA İŞİDİR"-
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir gazeteye verdiği demeçte "ilk seçimlerde partisinin yüzde 40 oy alacağını, sadece genel başkanlığa değil başbakanlığa da aday olduğunu" söylediğinin hatırlatılması üzerine Arınç, şöyle konuştu: "Genel başkan adayı olmuşsa ve genel başkan olacağına inanmışsa böyle bir hedef koyması çok gerçekçi ve çok doğru. Çünkü siyaset iddia işidir. Hiçbir genel başkan partisinin barajın altında kalacağını düşünmez, muhalefette kalacağını da söylemez ama buna halk karar verir. Bir partinin kendisine koyduğu hedef olarak tek başına iktidar ve yüzde 40’lık oy oranını göstermişse bu siyasetçi, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinde doğru bir iş yapmış demektir.
Zaten Baykal’ın da en büyük kabahati buydu. Yüzde 20’yi aştığı zaman başarı olarak görüyordu.
Biz AK Parti’nin kuruluşunda sayın genel başkanımız Tayyip Erdoğan’ın bize söylediği bir sözü şimdi hatırlıyorum, ’ilk seçimde yüzde 40 ve 15 milyon oy almalıyız’. Ben ondan daha önce partilerde bulunmuş bir insan olarak bunu biraz iddianın da üstünde biraz gerçekçi olmayan bir rakam olarak görmüştüm. Çünkü 1995’de ben Refah Partisinden milletvekili oldum, yüzde 21.5 ile birinci parti olduk. 1999 seçimlerinde Demokratik Sol Parti birinci parti oldu yüzde 21.5 ile.
Şimdi onun bir mislini daha fazla söylemek ne kadar gerçekçi olur, diye bir tereddüt içindeydim ama biz bunu aldık. 15 milyonun üstünde oy aldık ve yüzde 35 ile de birinci parti ve iktidar partisi olduk. Eğer Sayın Erdoğan’ın milletvekilliği adaylığı engellenmese ve onun liderliğinde seçimlere katılsaydık, yüzde 40’ı da almış olacaktık. Kaldı ki 5 sene sonra 2007’de yüzde 47 oy alabildik.
Sayın Kılıçdaroğlu ile biz ayrıca tartışırız, CHP olarak da bir rakip olarak elbette halkımız önünde yarışacağız ve biz onu mutlaka geçeceğiz." Arınç, "geçmişte yaşamış ve geçmişe şartlanmış bir siyasetçi olarak yüzde 21’lerle, 22’lerle en büyük başarıyı görmüş bir siyasetçi olarak bana genel başkanım yüzde 40’lık bir hedef veriyordu. Hayal değildi ama başarılması zor bir hedef olarak görmüştük. Şimdi artık biz çıtayı o kadar yükselttik ki yüzde 40 çok aşağılarda kaldı" dedi.
"KILIÇDAROĞLU’NUN AK PARTİ İLE MÜCADELE ETMESİNDEN BİZ ANCAK MEMNUN OLURUZ"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkanlığına aday olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin başına geçmesinden ve yeni bir vizyonla yeni bir kadroyla AK Parti ile mücadele etmesinden kendilerinin ancak memnun olacaklarını söyledi.
Arınç, "bir genel başkan, bir siyasetçi, bir partiyi iktidar yapma iddiasında olan bir insan için bunu doğru ve isabetli bir karar olarak gördüğünü" belirtti.
"SAYIN BAYKAL’IN YAPACAĞI TEK ŞEY, ’HAYIRLI OLSUN’ DEMEK"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Başbakan Vekili Bülent Arınç, "Bundan böyle Sayın Baykal’ın yapacağı tek şey, Kılıçdaroğlu’na ’hayırlı olsun’ demek ve onun adaylığını desteklemektir" dedi.
Akgün’ün "Deniz Baykal’la ilgili kasete ilişkin hükümet olarak elinizde bir bilgi var mı?" sorusu üzerine Arınç, "O kadarını bilmiyorum" dedi.
"CHP’deki değişim ve dönüşüm ihtiyacının kendisini bangır bangır ilan ettiğini" ifade eden Arınç, "Bunu duymayanlar Sayın Baykal gibi çevresindeki üç beş insandır. Bütün Türkiye, ’bu partide bir değişime ihtiyaç var’ diyor, gözlerini kapayanlar şimdi içine düştükleri halden dolayı gerçekten acınacak durumdalar" diye konuştu.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Teşkilat bunu isteyince ve bunun karşılığını halktan da bulunca, bu partinin kendi iç dinamikleriyle bunu gerçekleştirmesi lazım. Biz Fazilet Partisi içerisinde böyle bir mücadele verdik. 14 Mayıs 2000 tarihinde Sayın Abdullah Gül ile Sayın Recai Kutan’ın iki rakip olarak kongreye katılması, bunun öncesinde teşkilatlarla delegelerle kurulan ilişkiler, Türkiye kamuoyuna bu yenilikçi hareketin getirmek istediği vizyon, karşılığını buldu. Şimdi MYK üyeleri ne diyecekler? CHP, bu değişimi ve dönüşümü istiyor. Burada cesaretli olan Kılıçdaroğlu oldu. Yola değişim ve dönüşümle devam etme kararını aldı. Şu anda 80 il başkanı Kılıçdaroğlu’na ’hayır’ dese kongrede kazanacaktır. MYK üyelerinin hepsi Mustafa Özyürek gibi çıksa da "sırtımızdan hançerlendik" diyerek gözyaşı dökseler, Maltepe Belediye Başkanı on tane genç getirmiş, iddia edilen, onun yanına 100 tane daha ilave etse hiç imkanı yok, bu iş bitti. Neden? Çünkü, bunlar toplumdan habersiz, bunlar partisinden habersiz, teşkilatından habersiz, gözlerini kapatmışlar, kendilerini Baykal’ın varlığına adamışlar. ’O varsa ben de varım’ demişler. Baykal da bunlara korku imparatorluğu kurmuş partisinde. Şimdi o bitti, kabustan uyandı CHP. Ve Sayın Baykal’ın gidişini fırsat bildiler. Bu sırada da çok iyi bir taktikle, çok iyi bir PR çalışmasıyla Sayın Kılıçdaroğlu geldi ve ’ben adayım’ dedi.
Bundan böyle Sayın Baykal’ın yapacağı tek şey, Kılıçdaroğlu’na ’hayırlı olsun’ demek ve onun adaylığını desteklemektir.
Bir parti grup toplantısında Sayın Baykal konuşur ve ondan sonra grup toplantısı kapatılır. Hiçbir milletvekilinin konuşma yapmasına, eleştirmesine izin verilmez. Baykal, eser, yağar, gürler, kürsüyü yumruklar ve karşısındakiler alkışlarlar. Grup toplantısından çıkarlar. Türkiye’nin gerçekleri farklı, içerde konuşulanlar farklı...
Yani Sayın Baykal’a bu yaştan ve bu kadar hizmetten sonra, bu rüzgarın karşısında durması mümkün değil. ’Kılıçdaroğlu, güçlü bir insandır, bundan sonra yola o devam edecek, ben de destekleyeceğim’ demesi Baykal’ın CHP’de nostalji açısından da olsa bir değer taşıdığını gösterecektir. Başka hiçbir çaresi yok." Arınç, halkın CHP’den değişim istediğini, tabanın bundan etkilendiğini ve teşkilatın da bunu söylediğini ifade ederek, "Baykal, ’şu olsun’ demiş o olmuş" dedi.
Bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la aynı frekansta konuşan milyonlar bulunduğunu, onun dünya görüşüne, fikrine, düşüncelerine ve ortaya koyduğu hizmet eksenli siyasete alkış tutan milyonların olduğunu belirten Arınç, "Bu beraberlik çok önemlidir. Sayın Baykal’ın böyle bir olay nedeniyle genel başkanlığa veda etmesinin, kendisinin kurguladığı bir senaryo içerisinde tekrar gelmeye yönelik olduğunu biliyorum ama gelecek durum yok artık. Bundan sonrası onu daha çok mahcup edebilir" diye konuştu.
-"(BİLGİ VERMEDİĞİNE GÖRE, KABULLENİYORSUN) DENİLİYOR"
Baykal’a ait olduğu iddia edilen görüntülerle ilgili olarak da değerlendirmede bulunan Arınç, şöyle devam etti: "Bu olay, son oylama gecesi saat 11 civarında kulislerde konuşulmaya başlandı. Ben, Sayın Başkanımı tebrik etmek istiyorum. Ahlaklı insanlarız, kimsenin özel hayatıyla ilgili nitelenmesini, zorda bırakılmasını, hatta kuşku duyulmasını bile istemeyiz. Bu çok yanlış bir şeydir. Onun için ’hangi ahlaksız servise koydu?’ dedi ve Binali Bey’le konuşmuş, ben o sırada yoktum. ’Elinizden gelen bütün engellemeleri yapın ve kanuni açıdan bunların erişimini engelleyin’ demiş.
Türkiye’de belki milyonlarca insan bu görüntüyü görmedi ve izlemedi. Biz o sırada bir şey merak ettik. Sayın Baykal’ı, ben beş sene meclis başkanlığındaydım, ondan önce de Mecliste yakından görme, tanıma imkanı buldum.
Çok masumane bir şey istedim, ’Bu, bir montaj olabilir, ayrı yerlerde çekilen şeyler özel hayata müdahale etmiştir, sonra bunlar, bir araya getirilmiştir.
Allah korusun ’seks kaseti’ ismiyle de pazarlanmıştır. Bununla da güçlü bir lider, gözden düşürülmek istenmektedir. Bunu yapacak ahlaksızlar var mı, var’.
Dolayısıyla böyle bir montaj meydana getirilmiş ve Sayın Baykal’ın siyasi hayatını bitirmek amacıyla yurt içinden, yurt dışından, parti içinden, parti dışından kimse bunlar, bunun ortaya çıkarılması, hem kendisini görebilir hem de şüphesiz hükümetin organları görebilir. Ama bir tek şeyi öğrenmek istedik. Sayın Baykal ve iddia edilen hanımefendi şunu söylemedi. ’Hayır, biz kesinlikle böyle bir evde, böyle bir durumda, böyle bir vaziyette, insanların kuşku duyduğu bir şekilde bir araya gelmedik. Bu, birileri tarafından ortaya çıkarılmış bir montaj kasettir’. Bunu söylerse aile hayatına bağlılık bakımından, Türk toplumunun ortak değerlerine saygı göstermesi bakımından, örnek aldığımız Sayın Baykal’ın bunu söylemesi halinde son derece rahatlayacaktır ve diyecektir ki ’demek ki böyle bir şey reddediliyor. O zaman bir komplo ile karşı karşıyayız. Bu konuda kendisine ve hükümete de görev düşüyor’. Ama, bugüne kadar bunu her iki taraf da söylemedi.
’Biz, böyle bir evde buluşmadık, böyle bir fotoğraf, bu kasetler tamamen bizim dışımızda yapılmıştır, böyle bir birliktelik olmadı’ diye." Arınç, savcılığın Baykal’a bildiklerini ve buranın neresi olduğunu sorduğunu ancak Baykal’ın "bilmem ve söylemem" diye cevap verdiğini kaydetti.
Baykal’ın bu konuda hiçbir bilgi vermeyeceğini ifade eden Arınç, "Yani bu konuda hiçbir bilgi vermeyeceğini, hükümete güven duymadığını, yargıya güven duymadığını söylüyor. O zaman da bu taraftaki insanlar diyor ki, ’sen konuşmadığına, bir bilgi vermediğine göre, kabulleniyorsun’ deniliyor" dedi.
-"SUSUYORLAR, SADECE HÜKÜMETİ SUÇLUYORLAR"-
Arınç, CHP’nin en yakınındakinden en uzağındakine kadar herkesin "Baykal ile Hanımefendi’nin" açıklama yapmak ve elindeki bilgileri mutlaka yetkili mercilere verip, bu işin ortaya çıkarılması konusunda yardımcı olmasını beklediğini bildirdi. Bunun hala olmadığını ifade eden Arınç, "susuyorlar, sadece hükümeti suçluyorlar. Hükümetin başında olan insan, senin ahlakını, senin iffetini, senin namusunu savunmak için elinden gelen gayreti göstermiştir, gerekli yerlere talimat vermiştir. Talimat verilen yerlere ’bu konuda yardımcı ol’, deniliyor. Bütün bilgileri birleştirelim. Bu bir komplo ise bunları ortaya çıkarırız. Dolayısıyla, Sayın Baykal’ın ve iddia edilen diğer kişinin bir açıklama yapmasına ihtiyacımız vardır. Bu yerine getirilmedi ve dolayısıyla şimdi Baykal’ı götüren hem budur hem de onun arkasındaki insanların güven eksikliğidir."