Gündem

Arcayürek'in son sözleri 'yazı yazmak lazım' oldu...

Mustafa Balbay: Sözcüğün tam anlamıyla, ayakta öldü

24 Haziran 2015 14:54

Dün öğle saatlerinde çoklu organ yetmezliği nedeniyle yaşamını yitiren Türkiye basınının en kıdemli isimlerinden Cumhuriyet gazetesi yazarı ve gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı'nın Yönetim Kurulu üyesi Cüneyt Arcayürek'in son sözlerinin “yazı yazmak lazım” olduğu öğrenildi.

Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay, Arcayürek'in "tedavi sürecinde de gazetecilik aşkının bir an olsun solmadığını" söyledi. Balbay, "Biraz olsun kendine geldiğinde, 'yazıyı yazmak lazım', 'yazımı geçtiniz mi' diye mırıldandığını söylediler" diye aktardı. Balbay, Arcayürek için "Sözcüğün tam anlamıyla, ayakta öldü" yorumu yaptı.

 

'Akın’ı (Atalay) arayın, yazım gecikiyor'

 

Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar da, gazetenin seçim kampanyası sürecinde Arcayürek'in kendilerine sitem ettiğini dile getirdi. "Gazetenin 35 yazarıyla meydanlara çıkmaya karar verdiğini ancak rahatsızlığını düşünerek Arcayürek'i aramadıklarını" söyleyen Dündar, bunun üzerine Arcayürek'le yaptıkları telefon görüşmesini şöyle aktardı:

"Telefonda sitemle başladığı konuşması, giderek öfkeye dönüştü:
'Kim karar vermiş benim alana çıkamayacağıma? Arasın beni, yüzüme söylesin.'
Haklıydı.
Onun son gününe kadar gazetecilik yapacağını, son nefesine kadar meslekten kopmayacağını düşünmemiz gerekiyordu.  Bunu sadece düşünmemiz değil, ibret almamız, örnek almamız gerekiyordu."

Can Dündar, şöyle devam etti:

12 Mayıs’ta köşe yazısını beklerken kısa bir not geldi:
“Güncel okurlarına: 
Dönüş tarihi belli olmayan izne çıkıyorum. 
Bu nedenle yazılarıma ara veriyorum. 
Saygılarımla 
Cüneyt Arcayürek.” 
68 yıllık duayen gazetecinin son satırlarıydı bunlar… 
Ve son haberi, kendisinden haber veriyordu. 
“Dönüşü belli olmayan… ” ifadesini okuyunca yutkunduk; tepkisini göze aldık; basmadık. 
13 Mayıs’ta komaya girdi. Gazetecilik hayatı boyunca olduğu gibi, yine olacağı önceden bilmiş, hepimizi atlatmıştı. 
Yoğun bakımdayken hep “Uyandı” haberini bekledik. 
Bir ara uyandığını öğrendik. 
“Akın’ı (Atalay) arayın, yazım gecikiyor” diye sayıklamıştı. 
Belli ki kafasında yine yazı yazıyor, yılların sorumluluk duygusuyla gecikme telaşı yaşıyordu.