Ekonomi

Araştırma: Yükselen karbondioksit düzeyi beslenme yetersizliği riskini arttıyor

İstanbul, 29 Ağustos (DHA) – Harvard Üniversitesi tarafından yayınlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre, fosil yakıt tüketimiyle yükselen karbondioksit düzeyi, temel gıda besinlerinin besleyiciliğini de azaltıyor

29 Ağustos 2018 18:21

İstanbul, 29 Ağustos (DHA) – Harvard Üniversitesi tarafından yayınlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre, fosil yakıt tüketimiyle yükselen karbondioksit düzeyi, temel gıda besinlerinin besleyiciliğini de azaltıyor. Rapor bu nedenle milyonlarca insanın çinko ve protein yetersizliği ile yüzyüze kalabileceği ve beslenme yetersizliğinden en çok yoksul kesimlerin etkileneceği konusunda uyarıyor.
Harvard Üniversitesi T.H. Chan Kamu Sağlığı Okulu tarafından yeni yayınlanan araştırmanın temel bulgularına göre;
“Fosil yakıt tüketimi ile atmosferde yoğunluğu artan karbondioksit (CO2), pirinç ve buğday gibi temel besin kaynaklarının daha az besleyici olmasına neden oluyor.
“2050 yılında, bu temel besin kaynaklarındaki azalan besleyicilik yüzünden, 175 milyon insanın çinko yetersizliği ve 122 milyon insanın ise protein yetersizliği ile karşı karşıya kalacak.
“Bir milyardan fazla kadın ve çocuğun ise yeterli demire erişemediğinden anemi ve benzer hastalık riskinin artacağını ortaya koyuyor.”
Çalışmanın baş yazarı ve Harvard Üniversitesi araştırmacısı Sam Myers, “Araştırmamız, hergün, evimizi nasıl ısıtacağımız, ne yiyeceğimiz, nasıl seyahat edeceğimiz ve ne aldığımıza dair yaptığımız tercihlerin besinlerimizin besleyiciliğini azalttığını ve diğer toplumlar ile gelecek nesillerin sağlığını tehlikeye attığını çok açık bir biçimde gözler önüne seriyor” dedi.
Çalışma, 27 Ağustos 2018’de Nature Climate Change adlı prestijli dergide yayınlandı.
Harvard Üniversitesi tarafından yapılan açıklamaya göre halihazırda, dünya çapında iki milyar insan besin yetersizliği çekiyor.
Çalışma, atmosferde artan CO2 seviyesinin, mahsüllerin daha az besleyici olmasına sebep olduğunu ve besinlerdeki protein, demir ve çinko miktarının 550 ppm CO2 seviyesinde, günümüzdeki 400 ppm CO2 seviyesine göre yüzde 3 ile 17 arasında azaldığını ortaya koyuyor.
Çalışma kapsamında, araştırmacılar, CO2 ilişkin besleyicilik sorunlarının yaratacağı sağlık problemini ortaya koymak için 151 ülkeyi kapsayan detaylı bir analiz yaptılar. Bu kapsamda, tüm bu besleyicileri kapsayan varsayımlar geliştiren araştırmacılar, 225 farklı gıdada etkileri en yakın bir biçimde tahmin edebilmek için yaş ve cinsiyite parametreleri üzerinden gerekli gıda alımı verilerini oluşturdular. Bu çalışma, daha az ülkede, daha az gıdayı inceleyen benzer çalışmalar üzerine inşaa edildi.
Genellikle, insanlar, temel besleyici maddeleri bitkilerden elde ediyor. Beslenme rejimimizdeki proteinin yüzde 63’nü, demirin yüzde 81’ini ve çinkonun ise yüzde 68’ini bitkisel besinlerden elde ediyoruz.
Çalışma, CO2 seviyelerinin 550 ppm’e çıkabileceği bu yüzyılın ortasına kadar, sadece bu artışın temel besinlerde yaratacağı etki yüzünden, dünya populasyonunun yüzde 1,9’u çinko yetersizliği ve yüzde 1.3’ü ise protein yetersizliği çekecek. Araştırma aynı zamanda, hali hazırda demir eksikliği riski altında bulunan 1.4 milyar  doğurma yaşındaki kadın ve 5 yaş altı çocuğun demir eksikliği çekmesi ihtimalini de arttıyor.
Araştırmacılar, hali hazırda besin yetersizliği çeken 2 milyar insanın da durumunun daha az besleyici olan gıdalar yüzünden kötüleşebileceğini vurguluyor.
Hindistan en çok etkilenecek ülkelerin başında
Araştırmaya göre, Hindistan bu durumdan en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Ülkede, 50 milyon insan çinko yetersizliği, 38 milyon insan protein yetersizliği ile karşı karşıya kalırken 502 milyon kadın ve çocuk ise demir yetersizliği ile ilişkin risklere karşı daha korumasız olacak. Güney Asya, Güneydoğu Asya, Afrika ve Ortadoğu diğer en çok etkilenecek olan coğrafyalar olarak ön plana çıkıyor.
Dünya Sağlık Birliği Başkanı da olan Myers konuya ilişkin açıklamasında, “Araştırma, dünya sağlığı konusunda önemli giderek artan bir prensibi de tekrar gözler önüne seriyor. Dünya’nın milyonlarca yıldır var olan biyo-fiziksel dengesinin, kendi sağlığımızı ve refahımızı da tehlikleye atarak bozuyoruz” dedi.