Dünya

Arap Birliği zirveye ayrılıklarla gidiyor

Arap Birliği ülkeleri 25 Mart'ta Kuveyt’te düzenlenen iki günlük zirvede bir araya geliyor. Birliğin içindeki siyasi ayrılıkların zirveye de damga vurması bekleniyor.

24 Mart 2014 19:14


Suriye'deki iç savaş, Lübnan'daki istikrarsızlık, İsrail ile Filistin arasında felç olmuş barış görüşmeleri… Ortadoğu'da sorunlar hiç eksik olmuyor. 25 ve 26 Mart'ta Kuveyt'te düzenlenen Arap Birliği zirvesinde de bu konular bir kez daha gündeme gelecek. Ancak birlik içindeki ilişkilerin gerilimsiz olduğunu söylemek çok güç. Zirve öncesinde Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi birlik içerisindeki atmosferi acilen iyi hale getirmek gerektiğini belirtti.

Katar'ın dış politikası

Eleştirilerin odağında Katar var. Mart başında Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri büyükelçilerini Katar'dan çekmeye karar verdi.

Alman Dış Politika Cemiyeti'nden Josef Janning bu kararın gerekçesini şöyle yorumluyor: “Hâlihazırda tüm oklar Katar Emirliği'ne çevrilmiş durumda. Zira Katarlılar ülkenin büyüklüğüyle uyum içinde olmayan bir dış politika yürütüyor. Katar bir yandan modern İslam'ın koruyucusu ve El Cezire televizyonunun memleketi olma niteliği taşıyor. Ancak diğer yandan Müslüman Kardeşler'i desteklemesi nedeniyle oyunbozanlık yaptığı düşünülüyor. Katar, Mısır'da ve diğer Müslüman ülkelerde muhalefeti diri tutan güçler arasında sayılıyor. Bu yüzden Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn büyükelçilerini geri çekti.”

Müslüman Kardeşler tartışması

Bu ülkeler Katar'ı kendi iç işlerine karışmakla suçluyor. Zira popülist İslami nitelikler taşıyan Müslüman Kardeşler'i kendi otoriter egemenliklerine bir tehdit olarak algılıyorlar. Suudi Arabistan bir süre önce Müslüman Kardeşler'i terör örgütü ilan etti. Bu kararı Ortadoğu uzmanı Josef Janning şöyle yorumluyor: “Suudiler Katarlıların politikasında hız kesmesini istiyor. Katar küçük ve kırılgan bir yapı taşıdığı için. Katar'ı mevcut çizgisine sıkı sıkıya bağlı kalması halinde abluka uygulamakla tehdit bile ettiler. Cepheler nispeten daha da keskinleşti.”

Suriye'de farklı gruplara destek

Arap Birliği ülkeleri arasında bir başka sorunlu alan da hiç kuşkusuz Suriye. Arap Birliği 2011 yılında bir bütün olarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı tutum almış ve Suriye Arap Birliği'nden çıkartılmıştı. Ancak Suudi Arabistan ve Katar kendi içinde bölünmüş Suriye muhalefetinin farklı kanatlarına destek veriyor; farklı gruplara silah temin ediyorlar.

Arap Birliği'nin önündeki bir diğer kritik sorun da Lübnan. Birlik Lübnan'a nasıl yaklaşmak gerektiği konusunda hemfikir değil. Lübnan'da dini gruplar arasındaki çatışmalar, komşu Suriye'deki iç savaş nedeniyle daha da şiddetlenmiş durumda. Lübnanlı Sünnilerin bir bölümü Suriye muhalefetinin bazı bileşenlerini destekliyor. Suriyeli asiler de ülkenin bir kesimini geri çekilme bölgesi olarak kullanıyor. Şii Lübnan Hizbullahı ise Esad rejiminin yanında savaşıyor.

'Ortak durum değerlendirmesi şart'

Ortadoğu uzmanı Josef Janning “Lübnan tüm bu gelişmeler sonucunda istikrarsızlık tehlikesiyle karşı karşıya. Arap Birliği'nin burada kararlı ve pratik olarak da destekleyici tarzda ülkenin istikrar kazanması yönünde etkin olması gerekir. Bunun içinse fikir birliği gerekiyor. Önce mevcut duruma ilişkin yapılacak değerlendirmede anlaşmak şart” diyor.

Lübnan Devlet Başkanı Mişel Süleyman Arap Birliği'nden destek beklentisi içinde. Hem zayıf Lübnan ordusunun güçlendirilmesi hem de sayıları 900 bini geçen kayıtlı mültecinin sorunlarıyla baş edebilmek için.

Arap Birliği zirvesinde belki de en az tartışmanın yaşandığı konu Filistin olacak. Üye ülkeler, barış görüşmelerinin tıkanmasında sorumluluğu İsrail'de görüyor.

Mısır'ın rolünü kim oynayacak?

Mısır yıllarca Arap Birliği'nin geleneksel yönetici gücü oldu. Kahire birlik içindeki farklı yönelimleri uzlaştırıcı bir rol oynadı. Ancak devrimle birlikte Mısır bu hüviyetinden uzaklaştı. Şu anda Arap Birliği içinde birleştirici rol üstlenebilen bir devlet görünmüyor. Ortadoğu uzmanı Josef Janning Suudi yönetiminin bunun için gerekli dinamik yöneticilere sahip olmadığını belirtiyor. Bir bütün olarak da Arap liderlerin sorumluluk almaktan çekindiğini, başka aktörlere bağlı kalmayı tercih ettiğini sözlerine ekliyor.