Dünya

Arakan krizinde çözüm uzak görünüyor

Myanmar ve Aung San Suu Kyi, Rogingya Müslümanlarına zulüm yapıldığı iddiaları nedeniyle uluslararası eleştirilerin hedefinde. Ancak tam da bu kriz, sivil hükümetin ülkede ne kadar az etkisi olduğuna örnek oluşturuyor.

28 Mart 2017 22:02

BM İnsan Hakları Konseyi, Myanmarlı güvenlik güçlerinin, kuzeybatı eyaleti Arakan’daki Müslümanlara yönelik zulüm uygulanıp uygulanmadığını tespit etmek üzere bir araştırma komisyonu kurulmasını kararlaştırdı. Kararda, faillerin cezalandırılması ve kurbanların yaralarının sarılması gerektiğine vurgu yapıldı.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve uluslararası insan hakları kuruluşları, özellikle Ekim 2016’dan bu yana bölgede gerginliğin had safhaya ulaştığını bildiriyor. Myanmar makamlarının verdiği bilgiye göre o dönem isyancı Müslüman gruplar, Myanmar Sınır Polisi (BGP) nöbet noktasına saldırdı. Olayda en az dokuz polis hayatını kaybederken, çok sayıda silah ve mühimmat da isyancıların eline geçti. Uluslararası Kriz Grubu’nun (International Crisis Group) hazırladığı bir raporda saldırının Suudi Arabistan’a göç eden Rohingya Müslümanları tarafından finanse edilen Harekat el-Yakin adlı radikal örgüt tarafından yapıldığı belirtiliyor.

Myanmar ordusunun desteğini de alan BGP güçleri, saldırıya çok sert bir karşılık verdi. BM ve aktivistlerin verilerine göre, “saha temizleme operasyonları“ adı altında yapılan saldırılarda çok sayıda Rohingya Müslümanı hunharca öldürüldü, evleri yakıldı ve kadınlar tezcavüze uğradı. Bölgeden sürülen Arakan Müslümanlarından 74 bin kişi komşu Bangladeş’e sığındı. Ancak gerek Myanmar hükümeti gerekse ordu, tüm bu suçlamaları reddediyor.

‘İçişlerimize müdahele etmeyin‘

BM İnsan Hakları Konseyi’nin, Arakan ile ilgili araştırma komisyonu kurulması kararından sonra açıklama yapan Myanmar Genelkurmay Başkanı Aung Hlaing, güvenlik güçlerinin operasyonunu savunurken, hükümetin tezini tekrar etti: “Rohingyalar Myanmar vatandaşı değil, yasadışı göçmen!“

Aung San Suu Kyi liderliğindeki sivil hükümet de BM kararını eleştirerek, böyle bir araştırmanın krizi daha da derinleştireceğini savundu. İçişlerine karışılmaması uyarısını yapan Nobel Barış Ödüllü siyasetçi, insan hakları örgütlerine de çağrıda bulunarak, durumu daha da karmaşık hale getirmemelerini istedi.

Müslüman karşıtı ittifak

Son gelişmeler Arakan’daki krizin ne kadar karmaşık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Rohingya Müslümanları, çoğunluğu oluşturan Arakanlı Budistlere, orduya ve merkezî hükümete güvenmiyor. Arakanlı Budistler de kendi memleketlerinde azınlık durumuna düşmekten ve Rohingya Müslümanlarının kültürel hayatta da belirleyici hale gelmesinden korkuyor. Myanmar Ordusu ise Rohingyaları sert yöntemlerle müdahale edilebilecek “yasadışı göçmen“ olarak görüyor.

Bir diğer sorun da Başbakan Aung San Suu Kyi ve partisinin Arakan’daki etkisinin oldukça sınırlı olması. Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) 2016 yılından bu yana ülkede iktidarda. Ancak Arakan’da belirliyici olan parti, Budist milliyetçilerinin Arakan Milli Partisi (ANP). Arakan eyaletinde en güçlü parti olan ANP Rohingya Müslümanlarını, yasadışı göçmenler olduğunu göstermek amacıyla Bangladeşliler olarak nitelendirmeyi başarıyor.

Bu tutum Myanmar’da giderek yayılan Müslüman karışıtı önyargılarla destek buluyor. Örneğin bazı milliyetçi budistlerin oluşturduğu “Ma Ba Tha” ve “969 Hareketi” gibi örgütler Müslümanların Budizmin varlığı açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu savunuyor.

Sınır bölgesinde sivil hükümetin yanı sıra ordu da söz sahibi konumda. Askerî cunta tarafından yapılan 2008 Anayasası’nda orduya devlet yönetiminde aktif bir rol öngörülüyor. Myanmar’da askerlerin siviller tarafından kontrol edilmesi söz konusu değil. Eğer Genelkurmay Başkanı güvenlik güçlerinin müdahalesinin orantılı buluyorsa, Başbakan Aung San Suu Kyi’nin askerlerle bir krizi göze almadan buna karşı çıkması çok zor. Ancak bu risk de 2011 yılında başalayan dünyaya açılma sürecini tehlikeye sokar. O nedenle Başbakan’ın eli kolu bağlı denebilir.

Hal böyle olunca da Arakan sorunun çözümünde ortak bir paydada buluşmak neredeyse imkansız hale geliyor. Dolayısıyla gözlemciler, BM araştırma komisyonun da tarafsız bir gözlemci hüvviyetinden ziyade, sorunun taraflarından biri olarak görülmesinin muhtemel olduğunu vurguluyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Rodion Ebbighausen