Dünya

AP için yarışan Hülya Wieland iddialı

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Hür Demokrat Parti'den aday olan Türk kökenli siyasetçi Hülya Wieland Deutsche Welle'nin sorularını yanıtladı.

24 Mayıs 2014 14:34


1971 yılında Almanya Heilbronn'da dünyaya gelen Hülya Wieland, çocukluğunu Türkiye'de anneannesinin yanında geçirmiş.16 yaşında tekrar Almanya'ya gelen Wieland, önce maske teknisyenliği eğitimi almış ve çeşitli tiyatrolarda çalışmış. Daha sonra ticaret ve muhasebe eğitimi alarak, kendi iş yerini açmış. On dört yıldır Liberté yani hürriyet adlı bir kafe işleten Hülya Wieland aynı zamanda Heilbronn Belediye Meclisi üyesi. Wieland, Hür Demokrat Parti FDP ve kafesinin hayatına aynı dönemde girdiğini belirterek, FDP'yi tercih etme nedenlerini şöyle sıralıyor:

"Özgür düşünceyi sevdiğim için ve kendi bireysel çabamla istediğim noktaya ulaşabildiğim için FDP'yi tercih ettim. Ayrıca uyum konusunda yaptığım çalışmalar bana FDP'nin desteğini kazandırdı. Bu nedenle tam on dört senedir FDP'deyim."

'AB Türkiye'den Türkiye AB'den vazgeçmemeli'

FDP'li siyasetçi, AB içinde zaman zaman sorunlar yaşansa da başta insan hakları, kadın erkek eşitliği ve farklılıklara saygı olmak üzere bireye sunulan özgürlük düşüncesinin çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Bu yaklaşımın dünyada en iyi örneğinin AB olduğunu savunan Wieland, Birliğin Türkiye'ye de demokratikleşme ve bireyin özgürlüklerini genişletme noktasında yol gösterici olacağına inandığını söylüyor. Wieland, bir esin kaynağı olarak ne Türkiye'nin AB'den ne de AB'nin Türkiye'den vazgeçmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Ancak siyasetçi Türkiye'nin özgürlüklerini bir kurumun zorlamasına değil, kendi iç dinamiklerine bağlamasını istediğini de ekliyor:

"Türkiye'nin AB'ye üye olmasını çok isterim. Ama AB üyeliğinden önce, Türk halkının AB'de yaşayan insanların sahip olduğu haklara kavuşmasını isterim. Çünkü Türkiye'nin bunu yapabilecek gücü, kapasitesi vardır. Yani bunu AB üyeliği ile değil başka şekilde de yapabileceğimize inanıyorum."

Hür Demokrat siyasetçi, Avrupa Parlamentosu'nda göçmenlerin ve mültecilerin hakları için çalışmayı istediğini belirterek, Avrupa'nın bu konuda daha esnek bir politikaya ulaşması gerektiğini kaydediyor:

"Avrupa'da yeterince yerimiz var. İnsanlar hayatlarını hiçe sayarak, Avrupa'ya gelmeye çalışıyorlar. Yapılacak doğru çalışmalarla bu insanlara yaşam alanları açılabilir. Mesela Almanya’nın bazı yerlerinde beş bin kişi bile yaşamıyor. O yerleri canlandırabilirsek, istihdama açabilirsek, daha çok mülteciye kucak açabiliriz. Hiçbir problem olmaz."