Gündem

Antalya’da tarihi zirve: Perde arkası, semboller ve Rusya-Ukrayna toplantısından geriye kalanlar

10 Mart 2022 21:31
Metin Kaan Kurtuluş

Belek, Antalya

Antalya, bugün yakın tarihin önemli görüşmelerinden birine sahne oldu. Savaşan iki tarafın dışişleri bakanları Akdeniz kıyısında masaya oturdu. Toplantı, önceden de birçok kişinin beklediği üzere kayda değer bir sonuç vermedi; ateşkes ve diğer insani konularda bir anlaşma sağlanamadı. Ancak yine de 24 Şubat'taki işgal emrinden bu yana Ukrayna ve Rusya’nın ilk kez bakanlar seviyesinde masaya oturmuş olması, onlarla Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun masayı paylaşmış olması ve bu toplantının Türkiye’nin organizasyonu ve ev sahipliğinde yapılmış olması dış politikada son yıllarda yara üstüne yara alan Türkiye için kıymetli.

Antalya’da çarşamba gününden bu yana, savaşan iki tarafın bakanlarının şehre geleceğini hissettiren  bir ciddiyet vardı. Havalimanından şehre bağlanan yola adım başı polis yerleştirilmişti. Toplantının yapılacağı Belek bölgesinde de çok yoğun güvenlik önlemleri alınmıştı. Tabii tüm dünyanın gözü de kulağı da bu toplantıdaydı, dolayısıyla Japonya’dan Polonya’ya birçok farklı ülkeden gazeteci de görmek mümkündü. Bütün bu kalabalığa ve kaosa rağmen, toplantının yapıldığı binaya ağır bir hava hakimdi. Gergin diplomatlar, kapıdan dışarıya çıkmasına izin verilmeyen gazeteciler. Birkaç adım ötemizde, işgal altındaki bir ülke; işgalcisinin baş diplomatını ülkesinden çekilmeye çaresizce ikna etmeye çalışıyordu.

Perşembe sabah saatlerinde basından kısa süre sonra bakanlar görüşmelerin yapılacağı otele gelirken genel kanı toplantıda bir ilerleme kaydedilmeyeceğiydi. Çavuşoğlu, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba'yı da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'u da kapıda karşıladı.

Toplantının yapıldığı otelin konferans salonunun lobisinde iki ekran, iki ayrı yöndeki Rusya ve Ukrayna’nın kullanacağı konferans salonlarına işaret ediyor; yan yana görüntü vermekten kaçınan bakanların konuşma yaptıkları odanın arasında basına ayrılan büyük oda bulunuyordu. Görüşmelerin yapıldığı bölge ise yoğun olarak korunuyordu.

Görüşmenin yapıldığı bölüm ile lobiyi ayıran perde ve önünde korumalar/ Fotoğraf: T24

Dönüp baktığımızda görüşmeler beklenenden uzun sürdü. Üçlü görüşmenin saat 11.15’te başladığı açıklanırken, Kuleba 12.50; Lavrov ise 12.58 sularında açıklama yapmak için kendilerine ayrılan salonlara girdi. Kuleba ve Lavrov aynı anda aralarında birkaç metre bulunan salonlarda konuşurken, açıklamalar bekleneni doğruladı. Görüşmelerden değil sonuç, ileriye doğru bir adım bile çıkmamıştı. Ancak yine de savaş halindeki iki ülkenin bakanlarının masaya oturmuş olmasının önemli olduğunu vurgulayalım.

Lavrov sert, salon gergin

Toplantı kapalı kapılar ardında sürerken basından hangi basın açıklamasına katılacağını seçip o salona geçmeleri istendi; çünkü iki bakan da aynı anda açıklamada yapacaktı. Ben de kalabalığın büyük çoğunluğu gibi saldıran taraf olan Rusya’ya ayrılan salona geçtim. Gazeteciler, Lavrov’u salonda beklerken zaman zaman gerilimin yükseldiği oldu. Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zakharova, çevresinde büyük bir kalabalık oluştuğu sırada salondaki yabancı bir gazeteciyle Moskova’nın sivilleri hedef aldığıyla ilgili haberler üzerine tartıştı. Zakharova, bir kez daha Batı medyasında yer alan sivil hedef haberlerinin gerçeği yansıtmadığını öne sürdü; gazeteci ise fotoğrafları sözcüye gösterdi.

Salonda Ukraynalı gazeteciler de vardı. Bu gazetecilerden biri, Lavrov’un gelmesinden önce yine Zakharova ile kısa bir karşılıklı atışma yaşadı. 

Zakharova ve çevresinde ondan açıklama bekleyen gazeteciler/ Fotoğraf: T24

Konuşmalara baktığımızda Lavrov’un tonunun daha sert olduğunu görüyoruz. Lavrov, zaman zaman yükselen ses tonu, Rusya’yı eleştiren sorular soran gazetecilere attığı bakış veya yüzünün aldığı şekil; ağzından çıkan cevaplarla  Kremlin’in geri adım atmayı planlamadığının sinyallerini verdi. Lavrov’un konuşmasından en akılda kalan ifade ise, ‘’Biz Ukrayna’ya saldırmadık’’ oldu. Tüm dünya basını patlamaların ve tankları görüntülerini günlerdir geçerken, Lavrov’un bu açıklamasını kim ciddiye alabilir bilmiyorum. Lavrov ayrıca dün vurulan doğum evinde uzun süredir Ukraynalı neo-Nazilerin kaldığını iddia etti. Özetle Moskova kendi şartlarında direteceğini, kendi şartlarına uyulmadığı takdirde birkaç saatlik geçici ateşkeslerin ötesine geçilmesine izin vermeyeceğini gösterdi. Şunu da not düşeyim; Batılı gazeteciler Lavrov’a yönelik gerçekten sert sorular sordu, kayda geçen birçok ihlali Lavrov’un yüzüne karşı tekrar gündeme getirdi. İlk soruyu soran Anadolu Ajansı’nın ise insani gündem ve diplomasi bu kadar yoğunken ‘savaşın mali bedelini’ sorması dikkat çekti. Salondaki neredeyse bütün kurumlar soru hakkı istedi, Rus tarafı, her talebe soru hakkı tanıyamadı. Açıklamalardan bu toplantıya gelirken Lavrov’a çok fazla yetki verilmediğini de anlamak mümkün, görünen o ki Ukrayna işgaliyle ilgili alınacak bütün kararlar Putin’in iki dudağının arasında.

Zakharova ve Lavrov/ Fotoğraf: T24

Kuleba’nın tonu ise daha sitemkar ve yumuşaktı. Müzakerelerin devam etmesi yönünde mutabık kaldıklarını belirten Ukrayna Dışişleri Bakanı, Lavrov’un toplantıda çok konuşmadığını ima ederek Rus bakanın masaya yeni bir şeyler getirmediğinin sinyallerini bir kez daha verdi. Kuleba, Rusya’nın taleplerinin Ukrayna için ‘teslimiyet’ anlamına geldiğini belirtti. Kuleba bu talepleri sıralamadı, ancak Kremlin’in önceki açıklamalarından yola çıkarak şunlar olduğunu tahmin edebiliriz;

- Ukrayna'nın tarafsız kalması
- Rusya'nın ilhak ettiği Kırım'da egemenliğinin tanınması; Donbas’taki ayrılıkçı yapıların bağımsızlığının tanınması.
- Ukrayna'nın silahsızlanması ve 'Nazi'lerden arınması"

Kiev son günlerde, çeşitli taahhütler verebileceğinin sinyallerini vermeye başlasa da toprak bütünlüğünden vazgeçme niyeti olmadığını vurguluyor.

Son açıklamayı ev sahibi Çavuşoğlu, iki bakanın konuşmaları bitince yaptı. Çavuşoğlu da görüşmelerde büyük yol alınmadığına işaret ederek, "Bu toplantı başlangıç, mucize beklenmemeli" dedi. 

Çavuşoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bir bölüme burada dikkat çekmek isterim: 

‘’Rusya'yla Ukrayna arasında tarafsızlık dahil, birçok müzakere ettikleri unsurlar var. Kapsamlı bir barış anlaşmasının da imzalanması masada. Böyle bir durumda Ukrayna'nın bazı ülkelerin garantör olarak burada olmasını istediğini biliyorsunuz. Bir tanesi de Türkiye'dir. Bugün ikili yaptığımız görüşmede Kuleba bunu bir kez daha teyit etmiştir."

Bu satırlardan Rusya’nın Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağına dair taahhüt vermesini istediğini bir kez daha anlayabiliriz. Çavuşoğlu, olası bir barış anlaşmasında Ukrayna’nın Türkiye’den garantör olmasını istediğini de açıklamış oldu. Çavuşoğlu, Ukrayna lideri Zelenski’nin Putin’le masaya oturmaya hazır olduğunu; Putin’in de prensipte bunu kabul ettiğini dile getirdi. Lavrov’un da Putin’in herkesle görüşebileceğini, ‘’ancak görüşmek için görüşmeyeceğini’’ söylemesinden Putin’le Zelenski’nin henüz değil, ancak gelecekte oluşacak şartlara göre görüşebileceğini anlayabiliriz.

Çavuşoğlu Belarus’taki teknik görüşmelerin süreceğini belirtirken, Ukrayna’nın bu görüşmelerin aslında Türkiye’de yapılmasını istediğini ifade etti. Çavuşoğlu, üçlü format devam ederse toplantılara ev sahipliği yapmak isteyeceklerini vurguladı; başka ülkede yapılırsa da destek vermeye hazır olduklarını belirli.

Biraz da semboller

Diplomaside sembollerin rolü önemlidir. Üç dışişleri bakanı da ikili görüşmelere kravatsız katıldı. Daha sonra yapılan üçlü toplantıya ise Lavrov ve Çavuşoğlu kravat takarak katılırken, Kuleba kravatsız katılmayı tercih etti.  

Çavuşoğlu toplantıda mavi kravat takmayı tercih etti. Mavi renginin hem Rusya hem de Ukrayna bayrağında bulunduğuna dikkat çekelim. Çavuşoğlu bununla iki tarafa da aynı uzaklıkta bulunduğu mesajını vermek istemiş olabilir. Mavinin çoğu zaman barışı da sembolize ettiğini unutmayalım.

Antalya, Rus ve Ukrayna halklarının çok sevdiği bir şehir. Her yıl buraya iki ülkeden milyonlarca turist geliyor. Toplantının Antalya’da yapılmasında en büyük rol tabii ki 11 Mart’ta Antalya Diplomasi Forumu’nun yapılacak olması; ancak Rus ve Ukrayna halklarının Antalya’ya beslediği sevgi de tercihi kolaylaştırmış olabilir.

İktidar, Antalya Diplomasi Platformu’na büyük önem veriyor; ve Antalya’yı bir diplomasi kenti haline getirip Davos gibi bir noktada konumlandırmak istiyor.

Türkiye için önemi

Duruma Türkiye açısından bakacak olursak: Tekrar dile getirmek gerekiyor ki bu toplantının Türkiye’de yapılması önemli. Türkiye, özellikle Ahmet Davutoğlu bakanlığı ve başbakanlığında uygulanmaya başlayan ancak başarısız olan ‘Stratejik Derinlik’ tezinin bölgemizin ‘merkezinde’ Türkiye olması gerektiği görüşünden vazgeçmedi. Bu sebeple Afganistan’da Ankara aktif rol almak istedi; Rusya- Ukrayna gerilimi tırmanmaya başladığından bu yana arabulucu ülke olmak için mücadele verdi. Avrupa Birliği’nin siyasi liderliğini üstlenmek isteyen Fransa ve doğal gaz temelli nedenlerle Rusya ile ilişkilerin iyileşmesinde ciddi çıkarları olan Almanya da arabuluculuk girişiminde bulundu. Türkiye, bu sene İstanbul Arabuluculuk Konferansı’nın 8.’sini düzenliyor. Daha önce Ankara, İran ve ABD; Suriye ile İsrail arasında arabulucu rolü oynamıştı, yaklaşılsa da sonuç alınamamıştı.

TIKLAYIN - Hasan Göğüş yazdı: Arabulucu

Dediğimiz gibi Türkiye diplomasi arenasında saygınlık kaybederken Rusya ve Ukrayna’nın Türkiye’ye bu güveni duyması önemli bir sinyal olabilir, ancak son yıllarda yaşanan onlarca olumsuz olayı silmeyecektir. Öte yandan bu toplantı, perşembe günü tüm dünya basınının bir numaralı gündemiydi. Basın odasında sayısız dil duydum; Japonya’dan ABD’ye dünyanın dört bir tarafından gazeteciler Belek’te toplantıyı takip etti.

Burada, tecrübeli gazeteci Zeynep Gürcanlı’nın T24 Diplomasi Analisti Barçın Yinanç’a yaptığı değerlendirme de önemliydi: Bu toplantı, Türkiye’nin de NATO bağlarıyla bir parçası olduğu Batı İttifakı’nın Ankara’ya yaptırımlara katılması için baskı yapması durumunda elini rahatlatacaktır. Türkiye, Rusya’yla bağlantıyı koparmayarak diplomasiyi işletebildiğine dair somut bir kanıt sunmuş oldu. 

Öte yandan Türkiye diplomasisi için bu günler genel olarak önemli gelişmelere sahne oluyor. Çarşamba günü çok uzun yıllar sonra bir İsrail Cumhurbaşkanı, Türkiye'ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Perşembe akşamı Erdoğan ve Joe Biden telefonda görüştü, cuma günü NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Antalya Diplomasi Forumu'nda konuşacak; bu foruma Ermenistan Dışişleri Bakanı da katılacak. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis pazar, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, önümüzdeki pazartesi Ankara'ya gelecek. AKP iktidarı, dış politikasının çöküş sürecinde önemli rol oynayan 'Değerli Yalnızlık' duruşundan uzaklaşmaya başlamıştı; artık yıktığı köprüleri aktif olarak tekrar inşa etmeye çalışıyor.

Özetlemek gerekirse: Rusya-Ukrayna savaşında dün olduğumuzdan daha iyi bir noktada değiliz; toplantıdan olumlu bir sonuç çıkmadı. Ateşkes veya insani durumlar konusunda herhangi bir anlaşmaya varılmadı; maalesef yakın gelecekte de umut verici bir gelişme yaşanacağına dair bir sinyal görmedik. Türkiye’nin kendi ev sahipliğinde Rusya ve Ukrayna’nın baş diplomatlarını Antalya’da bir araya getirmeyi başarması ise, sonuç çıksın çıkmasın, Türk diplomasisi için önemli bir adım.