Gündem

Ankara katliamından önce hangi 3 saldırı engellendi?

Milliyet Ankara Temsilcisi: Davutoğlu’nun, İçişleri Bakanı Altınok’un "Güvenlik zafiyeti yok" açıklamasına karşın ilk andan itibaren zafiyet olup olmadığını sorguladığı öğrenildi

13 Ekim 2015 13:31

Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, bugüne kadar önlenen üç eylemi kaleme aldı. Çevikcan, "Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugüne kadar önlenmiş olmasına rağmen kamuoyuna neden bunların duyurulmadığını, güvenlik bürokrasisine sorduğunu" aktardı. Ankara temsilcisi, "Ankara’da Yargıtay’a, İstanbul’da Vatan Caddesi’ndeki emniyet binasına ve Edirnekapı Şehitliği’ne bomba ile eylem yapmaya hazırlanan PKK’lı bir grubun" ele geçirildiğini yazdı.

Ankara'da meydana gelen katliamda en 97 kişi can vermiş, olay sonrası açıklama yapan İçişleri Bakanı Selami Altınok'un "Güvenlik zafiyeti yok" sözleri tartışılmıştı. Çevikcan, "Başbakan Davutoğlu’nun, İçişleri Bakanı Altınok’un 'Güvenlik zafiyeti yok' açıklamasına karşın ilk andan itibaren zafiyet olup olmadığını sorguladığı öğrenildi" söyledi.

Çevikcan'ın Milliyet'te, "Önlenen üç eylem ve Ankara Manzarası" başlığıyla yayımlanan (13 Ekim 2015) yazısı şöyle: 

Başbakan Davutoğlu’nun, İçişleri Bakanı Altınok’un “Güvenlik zafiyeti yok” açıklamasına karşın ilk andan itibaren zafiyet olup olmadığını sorguladığı öğrenildi. İdari soruşturma sonunda mitingin ve başkentin güvenliğinden doğrudan sorumlu olan tepe noktadaki iki isimle, Ankara’da istihbarattan sorumlu ismin görevden alınmaları sürpriz olmayacak

Ankara’nın kalbinde patlayan bombaların yarattığı acı, bütün Türkiye’nin üzerini kapladı. 97 kişinin yaşamını çalan terör eyleminin yarattığı bu puslu atmosferde siyaset yapmak da sorulara doğru yanıtları bulabilmek de çok kolay değil. 
Vatandaşın zihninde oluşan, “Her an her şey olabilir” algısını yıkmak da öyle. Bu nedenle başkentte bütün çabalar bu çoklu denklemin içinden salimen çıkılmasına yönelik.

Failler aynı odaktan


Devam eden soruşturmalardan yansıyan bilgiler, Ankara’daki terör saldırısının failleri ileDiyarbakır, Suruç ve hatta öncesinde Reyhanlı saldırılarının faillerinin aynı odaktan yönetildiği yönünde.

Somut kanıtların da işaret ettiği olağan şüpheli IŞİD ve IŞİD’in odağında olduğu bir konsorsiyum.

“Mühendislik işi” olarak görülen, çok profesyonelce hazırlanmış saldırıların yapılış biçimi, zamanlaması, sonuçları ayrı ayrı masaya yatırılıyor.

İşin başında PKK’nın da olası şüpheliler arasına konulmuş olması bu değerlendirmelerden kaynaklanıyor.

Örgütü yöneten Murat Karayılan ve Cemil Bayık gibi isimlerin bir süredir eylemlerin batıya kaydırılabileceğine, fedai timlerinin batıya gitmeye hazır olduğuna yönelik tehditkâr açıklamaları, saldırının PKK’nın tek taraflı ateşkes ilanıyla denk düşmesi, faturanın hem örgüt hem de HDP tarafından alelacele hükümete kesilmeye çalışılması not edilmiş durumda.

Eylül ayından itibaren gelen istihbaratların, son dönemde ele geçirilen bombaların PKK’nın bu tip eylemlere yöneleceğini gösterdiği de belirtiliyor. 

Bu noktada hükümet cephesinde not edilen bir diğer yaklaşım, HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları.

Demirtaş’ın sıcağı sıcağına “serhildan” çağrısı yaptığı, olayı politize ettiği, seçimi ve sandığı gündeme getirdiği tezi öne sürülüyor.


Böylece son dönemde umduğu kitlesel desteği bulamadığı ifade edilen HDP’nin yaşanılan gerilemeyi saldırı üzerinden gidermeyi amaçladığı ancak bu hedefini fazlaca açık ettiği yorumu yapılıyor.

Görevden almalar yaşanabilir


Saldırının aydınlatılması konusundaki çalışmalara gelince. 
2 erkek canlı bomba olduğu tespit edilen teröristlerden birinin kimliğini belirleme noktasında mesafe alınmış durumda.
Ancak Suruç bombacısının kayıp ağabeyinin canlı bomba olduğuna yönelik iddialar doğrulanmış değil.


Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dün canlı yayında da belirttiği gibi tablo DNA eşleştirmeleri sonunda netleşecek.
İçişleri Bakanı Selami Altınok’un “Güvenlik zafiyeti yok” açıklamasına karşılık, Davutoğlu’nun ilk andan itibaren zafiyet olup olmadığını sorguladığını da belirtelim.


Aldığımız bilgiler, saldırıdan sonraki güvenlik zirvesinde Davutoğlu’nun bakanlar ve güvenlik bürokrasisine oldukça detaylı ve ağır sorgulayıcı sorular yönelttiği yönünde.
Ancak Davutoğlu’nun, Altınok ya da Adalet Bakanı Kenan İpek’in görevden alınması yönünde bir düşüncesinin olmadığı belirtiliyor.


Buna karşılık, idari soruşturma sonunda Ankara’daki mitingin ve başkentin güvenliğinden ve idaresinden doğrudan sorumlu olan tepe noktadaki iki isimle, Ankara’da istihbarattan sorumlu ismin görevden alınmalarının sürpriz olmayacağı konuşuluyor.

Mitinglere özel çalışma


Davutoğlu, özgürlük-güvenlik dengesine özen gösterilerek saldırıdan ders çıkarılması ve ilave tedbirler alınması talimatı da vermiş durumda. İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, bu doğrultuda harıl harıl çalışıyor.


Üzerinde durulan önlemler; sadece miting alanının değil toplanma alanın da denetiminin sağlanması ve bu alanlarda miting alanı gibi arama vb. uygulamalar yapılması, gerekirse toplanma yeri uygulamasına son verilmesi, kent girişlerinde önlemlerin artırılması, araçların güvenliğinin sağlanması ve tertip komitesi ile eşgüdümlü çalışılması gibi konularında hazırlıklar yapılıyor.


Önlenen 3 saldırı


Hükümetin önündeki zorlu görevlerden biri de hem toplumdaki “güvenlik zaafı” algısını gidermek.
Başbakan, bu kapsamda birçok saldırının bugüne kadar önlenmiş olmasına rağmen kamuoyuna neden bunların duyurulmadığını da güvenlik bürokrasisine sormuş.
Bu noktada, dün Başbakan’ın NTV canlı yayınında detaylarını vermeden duyurduğu bazı önleme olayları çok ciddi.

Üç tanesini aktarayım.

Ankara’da kısa bir süre önce Yargıtay’da eylem yapmayı tasarlayan bir DHKP-C’li evinde sabaha karşı yakalanmış.
Yakalanan kişinin, uzun namlulu silahla Yargıtay’da İstanbul Adliyesi’ndekine benzer bir eyleme hazırlandığı düşünülüyor. Aynı günlerde İstanbul’da Vatan Caddesi’ndeki emniyet binasına yönelik keşif yapan aynı örgütten bir kadının yakalandığı belirtiliyor. Üçüncü olay da dikkat çekici. İstanbul’da Edirnekapı Şehitliği’nde düdüklü tencereye yerleştirilen bomba ile eylem yapmaya hazırlanan PKK’lı bir grup da ele geçirilmiş.PKK’nın bölgede cephanelik haline getirdiği mezarlıklarına yönelik operasyonlara karşılık, bu ekibin bir şehit merasimi sırasında bombalı bir misilleme eylemi yapmayı tasarladığı anlaşılmış. 


Fidan yetişememiş


Başbakan, saldırıya uğrayan grupların hükümet karşıtı kimliklerine rağmen devletin yaklaşım farkının olmadığını göstermek için de çaba harcıyor.
Saldırının olduğu gün hastaneye yaptığı ziyaret, mitingi tertip eden sivil toplum örgütlerinin başkanlarını araması, mağdurlara yönelik yakın ilgisi hükümetin acıyı sahiplendiği ve kendi acısı olarak gördüğünü gösterme amacı da taşıyor.
Bu yaklaşım, gelişebilecek toplumsal tepkilerin önüne hemen geçilmesi açısından da önemli.
Başbakan’ın, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yaptığı görüşme çağrısı da aynı hassasiyetin sonucu.
Kılıçdaroğlu, görüşmede Davutoğlu’na yönelttiği soruları kamuoyuna açıkladı.
Bu noktada CHP liderinin Ak Partili Aydın Ünal ile Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Burhan Kuzu’nun tweet’lerini gündeme getirdiği görüşmede, Davutoğlu’nun da CHP’li Musa Çam ve Ali Haydar Hakverdi’nin sert Twitter mesajlarıyla yanıt verdiği ifade edildi.
Kılıçdaroğlu’nun istihbarat zafiyetini gündeme getirmesi üzerine ilk ağızdan bilgi alması için Davutoğlu’nun MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’i çağırdığı biliniyor. 
Genelkurmay’da önceden planlanan bir toplantıda olan Fidan’ın görüşmenin sonuna yetişebildiği ve Kılıçdaroğlu ile bir araya gelmediği de belirtildi. 
Merkezdeki iki parti
Başbakan’ın, bütün bakanları muhalefet liderlerinin araması halinde yanıt ve bilgi verilmesi konusunda talimatlandırıldığını, CHP liderinin İçişleri Bakanı’ndan iki kez bilgi aldığını da öğrendik.
Davutoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nun, Demirtaş’ın yok sayılmaması yönündeki çağrısına karşılık, kategorik olarak “Görüşmem” düşüncesini taşımadığını ancak bu kadar can kaybı ve bu kayıplarla ilgili yapılan sert açıklamalar ortadayken görüşmeyeceğini aktardığını da not edelim. 
7 Haziran’dan bu yana diyalog kanallarını açık tutan Kılıçdaroğlu ile ortak dil yaratma çabasını her fırsatta dillendiren Davutoğlu’nun tutumları 1 Kasım sonrasındaki olası senaryolar için de bir fırsatpenceresi açıyor.