Gündem

Anayasa Mahkemesi'nden Ergenekon ve Balyoz'a emsal olabilecek karar

Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan olarak yaptığı yargılamada Balyoz, Ergenekon gibi büyük davalara emsal olabilecek değerlendirmelerde bulundu

24 Nisan 2013 11:43

Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan olarak yaptığı yargılamada, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Hasan Erdoğan, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İlhan Parseker’in de yargılandıkları davanın gerekçeli kararında Balyoz, Ergenekon gibi büyük davalara emsal olabilecek değerlendirmelerde bulundu. Değerlendirmede, “Deliller hukuka aykırı elde edildi. Özel hayatın gizliliğine, iletişim özgürlüğüne müdahale basit bir usul hatası değil. Adalet Müfettişi yetkisinin dışına çıktı. Kimi zaman dinleme yapıldı; daha sonra Mahkeme’den karar alındı. Tanık olarak dinlenen polislerin beyanı da hukuka aykırı delil kapsamındadır” ifadelerine yer verildi.

İstanbul Dış Ticaret Merkezi (İDTM) ile CNR Uluslararası Fuarcılık A.Ş. arasında süren davaların birinde, İDTM lehine karar çıkması için dönemin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Hasan Erdoğan’a rüşvet verildiği iddia edilmişti. Yüce Divan’da yürütülen davada, rüşvet verildiği iddiası beraatla sonuçlanmasının gerekçesi 183 sayfada açıklandı.

Dinçer Gökçe’nin Hürriyet gazetesindeki haberine göre, gerekçeli kararda, adalet müfettişlerinin, hâkim-savcılar ile bu kişilerin suçlarına katılan kişiler hakkında, dinleme kararı verme, teknik takip yaptırma yetkisinin bulunmadığı vurgulandı. Kararda, böyle bir yetkinin yönetmelikle verilmesinin ise anayasal olarak mümkün olmadığı kaydedildi. Kararda “Yetkisiz olarak resen verilen kararların sonradan hâkim tarafından onaylanmış olması, yapılan işlemleri hukuka uygun hâle getirmez. Hukuka aykırı olarak uygulanan iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirleri sonucu elde edilen delillerin hükme esas alınması mümkün değildir” denildi.

Başmüfettiş Kıvrıl’ın yetkisi olmadan dinleme ve teknik takip kararı verdiği anlatılan kararda “Adalet Başmüfettişi’nin, yetkisi olmadan, çeşitli mahkemelerden aldığı kararlara dayanılarak iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirlerine başvurularak delil toplanması basit bir usul hatası olarak kabul edilemez. Çünkü yetkisiz olarak bir işlemin yapılması, onun geçerliliğine etki eder. Yetkisiz olarak başvurulan söz konusu tedbirler ile kişilerin özel hayatlarının gizliliğine ve haberleşme özgürlüklerine müdahale edilmiş olması da, hukuka aykırılığın basit bir usul hatası olarak kabul edilmesine engeldir” denildi.

Yüce Divan, 10 Kasım akşamı Koza Sokak’ta verildiği iddia edilen rüşvet ile ilgili teknik takip yapan polis memurlarının tanıklıkları ile ilgili de çarpıcı bir değerlendirme yaptı:

“İlgili emniyet görevlileri de tanık olarak dinlenmiş iseler de, bu kabulün sonucu olarak, bunların beyanlarının da hukuka aykırı delil kapsamında değerlendirilmesi gerekir.”

Gerekçeli kararda, sokak ortasında bir karton poşet içinde gazete kâğıtlarına sarılı biçimde verildiği iddia edilen rüşvet parası için suçüstü işleminin de yapılmadığı hatırlatıldı.

Gerekçeli karara göre, Başmüfettiş Kıvrıl, dinleme ve teknik takibe ilişkin mahkemeden karar çıkarttığı gibi, kimi durumlarda önce kendiliğinden karar verdi, dinleme yapıldı; daha sonda mahkemeden karar çıkarıldı.

Örneğin sanıklar Resul Dalkıran, Murat Akbaş, Baki Bedir ve İlhan Balcı’nın 10 Kasım 2008’de İstanbul’da Ankara’ya, ‘rüşvet’ vermek için gelecekleri öğrenildi. Bu sürecin takibi için Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden karar alındı. Yapılan takip sonrası söz konusu kişilerin Ankara’da bulunan avukat Necdet Okçu’nun bürosuna gittikleri ve içinde para olduğu iddia edilen bir poşet bırakıldığı gerekçesi ile Okçu’nun telefonlarının da dinlenmesine karar verildi. Ancak anılan işlem için mahkemece verilen bir karar yoktu. Karar uygulandı dinleme yapıldı; 11 Kasım günü ise yine Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden ‘dinleme’ kararı alındı.