Gündem

Amedsporlu Deniz Naki: 'Barış' demek teröristlikse en büyük terörist olmayı kabul ediyorum

"Barış demekten başka çaremiz yok"

03 Şubat 2016 13:34

Ziraat Türkiye Kupası'nda Bursaspor'u deplasmanda 2-1 yenerek çeyrek finale yükselen ve güvenlik gerekçe gösterilerek taraftarlarının maça alınmadığı Amedspor’da top koşturan Deniz Naki, “’Barış’ diyebilmek bir ülkede bu kadar anlaşılmaz olmamalıdır. ‘Barış’ demek teröristlikse en büyük terörist olmayı kabul ediyorum” dedi.

Evrensel’den Hasan Akbaş’a konuşan Naki, Bursaspor ile olan karşılaşma ilişkin de, “Her şeye rağmen kendimizi maça motive ettik ve yapılanları görmezden geldik. Eğer biz seyircilere odaklansaydık, yapılanlara baksaydık bu maçı alamazdık. O yüzden maçı alabilmek için katlandık ve başardık” ifadelerini kullandı.

Öncelikle Deniz Naki kimdir, Amedspor’la buluşması nasıl oldu ve kendisini nasıl tarif eder?

Deniz Naki Dersimli. Dört çocuklu bir ailenin çocuğuyum. Yardım etmeyi çok severim. Hangi inançtan, kültürden olursa olsun insanları seviyorum. Dersim aşığı bir insanım. Yani çok uzatmayım ve herkes gibi birisiyim aslında. Amedspor ile buluşmam ise şöyle oldu; Gençlerbirliği’nde oynadım bir süre  ve Gençlerbirliği’nden ayrıldıktan sonra sekiz dokuz ay futbolu bırakmıştım. Bazı kulüplerle görüşmüştüm yerli, yabancı olmadı. Daha sonra Amedspor ile görüştüm ve burada olmaya karar verdim. Bu olumlu karar sonrası Türkiye’ye dönüş yapmaya karar verdim. Amedspor’da oynamak benim için gurur verici oldu.

Amedspor’da olmak neden gurur verici?

Amedspor taraftarı sevinmeyi hak eden bir topluluk. Ben de bu taraftarı sevindirmek için bir karar aldım. Tüm yaşananlar içerisinde insanları sevindirmek gurur verici bir durum. Takımımda buna hizmet edebiliyorsam şayet ne mutlu. Amedspor’un daha iyi yerlere gelmesinin bir parçası olmak gurur verir.

 

“Barış isteyenlerin sesine kayıtsız kalamayız”

 

Bölge’ye ilişkin söylediklerinizden övgüyle bahsediliyor ama öte taraftan hedef de gösteriliyorsunuz. Naki neler söylüyor, neler anlatmak istiyor?

Öncelikle şunu belirtmek isterim; kullandığım hiçbir sözde ayrımcılık gibi bir husus söz konusu değil. Üstünü çizerek söylüyorum; Türk, Kürt, Laz gibi bir ayrım yapmak benim doğamda yoktur. Herkese insan temelinde yaklaşıyorum. Diyarbakır’da ve bu coğrafya içerisindeki başka kentlerde sokağa çıkma yasakları söz konusu. Mesela üç, dört ay önce Cizre’ye gitmiştim. Oradaki bazı ailelerle görüşmüştüm. İnsani olarak orada yaşayan ve durumları kötü olan insanlara maddi ve manevi yardımcı olmak istedim. Bu ziyaret beni çok etkilemiştir. Yaklaşık 15 aile ile görüştüm ve benim gelmemden dolayı çok sevindiler. Başta da söylediğim gibi sevinmesini istediğim insanlar için bu takımdayım. Futbolcu kimliğimi bir kenara bıraksam bile insani ve vicdani olarak insanların yaşadıkları çok etkiliyor. Biz şimdi konuşurken bile insanlar ölüyor burada. Kim olursa olsun, insanlar ölüyor. İnsanların ölmemesini istiyorum. Barış olsun istiyorum. Bu nedenle barış demekten başka çaremiz yok ve burada barış isteyenlerin seslerine ses olabilme konusunda kayıtsız kalamayız. Burada insanlar barış diyor ısrarla ve ben de bunu söylüyorum; Barış...

Cizre ziyaretlerinin seni çok etkilediğini söyledin, ailelerle görüşmeleriniz de oldu. Sizi etkileyen detaylar nelerdi?

Mesela çocuğu Cemile’nin cenazesini günlerce buzdolabında saklayan anne beni çok etkiledi. Çok kötü şeyler yaşamış. O kadar acıya rağmen benimle konuşurken, barışa dair inancından bahsediyordu. Beni motive edecek kadar inançlı konuşuyordu. Her şeye rağmen barış diyebilmesi ve umutlu olabilmesi beni çok etkiledi. Ben, o ailelerden yaşananları dinlerken empati kurmaya çalıştım ve düşündüm ‘onların yerinde olsam hala barış diyebilir, umutlu olabilir miydim’ diye. Bilemiyorum. Ben zaten barış isteyen birisiyim ama özellikle bütün bunları gördükçe insanın daha çok barış demesi kaçınılmaz oluyor. O nedenle insanlar ölmesin ve barış olsun diyorum.

Çok tartışmalı bir Bursaspor maçını da geride bıraktınız. Bursaspor’u deplasmanda yendiniz. Bu başarıyı nasıl yorumluyorsun?

Öncelikle Bursaspor maçıyla başlayayım. Dikkat ederseniz orada 8-9 yabancı oyuncu sahadaydı. Biz hangi takım olursa olsun, kazanma isteğiyle maça çıkıyoruz. Son dönemde taraftarımızın sevinmeye ihtiyacı vardı ve hocamızın gayretli çabaları, bizim de mücadelemiz sonucu ortaya çıkan bir motivasyon oluştu. İyi bir performans ile bu maçı kazanmış olduk. Diyarbakır’da ve bizim yaşadığımız coğrafyada bir nebze de olsa insanları sevindirdiysek eğer bu bizim için büyük kazanımdır. Ve gücümüzü, başarımızı bu motivasyonun ortaya koyduğu çalışmalarla elde ediyoruz. Takım olarak tarih yazdık ve bu başarı insanlarımızı sevindirmek içindi. Bu gayret ve istekle daha çok başarıya imza atacağımıza inanıyorum.

Maç sırasında Amedspor oyuncularına pet şişeler, yabancı maddeler de atıldı. Bir baskı ortamı var mıydı?

Evet, baskı ve yoğun bir saldırı hali vardı. Binlerce Bursaspor taraftarı arasında kaldık. Bildiğiniz gibi bizim taraftarımız yoktu. Taraftarsız oynadık. Tek tarafın tezahürat yaptığı bir ortamda mücadele ediyorduk. Her şeye rağmen kendimizi maça motive ettik ve yapılanları görmezden geldik. Eğer biz seyircilere odaklansaydık, yapılanlara baksaydık bu maçı alamazdık. O yüzden maçı alabilmek için katlandık ve başardık.

Maçı yayınlayan A Spor kanalının spikeri Amedspor takımından ‘onlar’ diye bahsetti ve eleştirildi. Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsun?

Spikerin tavrını daha sonra gördüm. Amed ismini bile kullanmakta zorlandılar deniliyor. Futbol Federasyonu, Amed ismini kabul etti ama bazıları bunu kabul etmek istemiyorsa diyecek sözüm yok. Federasyon bu ismi kabul etmişse eğer herkesin bunu kabullenmesi gerekiyor. Biz bu yaklaşımları ciddiye almıyoruz ve daha çok oynadığımız futbolla gündeme gelmek istiyoruz. Bunu da başarıyoruz. Türkiye’de en iyi sekiz takım arasında kaldık ve bu başarıdan söz edilmesini bekliyoruz.

Amedspor’un başarısı hem Diyarbakır’da hem de memleketin Dersim’de kutlandı. Başka kentlerden de destekleyenler oldu. Takımında oynadığın kenti aşan bir destek var, bu sana ne hissettiriyor?

Amedspor yaşadığımız coğrafya özelinden değerlendirilirse büyük bir yeri kapsıyor. Bölgede en üst ligde oynaması bakımından birçok yeri temsil ediyor. Bugün bizim konumumuzda Dersimspor olsaydı biz de Dersimspor’a bu denli destek verirdik. Örneğin bizim İstanbul maçımızda taraftarlar arasında Dersimli, Batmanlı, Vanlı, Cizreli, Hakkârili gibi birçok memleketten taraftarlar olduğunu gördük. Güzel bir duygu. Bizi seven, destekleyen herkese teşekkür ederiz. Bizler insanların bize verdiği değeri boşa çıkarmayacağız.

Lige dönecek olursak, şimdiki hedefleriniz neler?

Öncelikle ligde ilk beş takım arasına girmemiz lazım. Bunu çabası içerisindeyiz. Daha sonra play-off ve şampiyonluğa kadar gitmeye çabalayacağız. Buradan da PTT 1. Lig’e kadar gitmeyi hedefliyoruz ilk aşamada. Buna inancımız var. Bir tarih yazdık ve bunu ilerletme hedefimiz büyüyor.

 

“Düşlediğim simgeleri dövme yaptırdım”

 

Tüm bunlar kadar dövmelerinde konuşuluyor, tartışılıyor. Dövmelerinden bahseder misin?

Dövmelerim de anne, baba, abla ve kardeşlerimin adları var. Che Guevara, Berxwedan Jiyane, Azadî yazıları ve Dersim’in haritası var. Dövmelerim de sevdiklerim ve istediğim düşlediğim simgeler var. Ama şimdi bazı cahil insanlar bu sözleri ve simgeleri anlamadan kolayca ‘terörist’ damgası yerleştiriyor. Azadî yazılı dövmemle hedef gösteriliyorum ama bunun anlamı özgürlük demektir. İngilizce freedom yazsaydı kimsenin umurunda olmazdı ama bazı kesimler sırf Kürtçe olduğu için rahatsızlık duyuyor. Burada kendi dilimle herkes için bir özgürlükten bahsediyorum. Bu böyle anlaşılmalıdır. Nasıl ki birçok futbolcu bir kendi dilinde mesajlar veriyorsa ben de ayrımcı, ırkçı bir yaklaşımda bulunmadan aksine güzel sözlerle bir şeyleri ifade ediyorum.

Dövmelerin üzerinden özellikle sosyal medyada hedef gösterildiğine şahit oluyoruz. Maçlarda da zaman zaman sert müdahaleler ile karşılaşıyorsun. Dövmelerinin bunda etkisi var mı sence?

Bursaspor maçında bunu hissettim aslında. Özellikle bana karşı sert bir tavır vardı. Ama bu oyuncularla mı alakalı, hocalarının talimatı mı bilemiyorum. Mesela birden ayağıma basıldı. Ben de refleks ile ayağıma basanı ittim ve sarı kart gören ben oldum. Bu durum sonrası birçok oyuncunun bana yönelik sert girişimlerini arttırmaya başladı. Sanki kırmızı kart almam için çabalıyorlardı. Kaptanımız Şeyhmus da fark etti durumu ve ‘dikkat et, oyuna gelme, bunlar seni gözüne kestirdi’ diyerek uyardı. Ben de zaten o oyuna gelmedim ve performansımı maçtaki galibiyetimiz için kullandım.

 

“Suriçi’nde taş üstünde taş kalmadı”

 

Röportajı bitirirken Bölge’de bir savaş hali devam ediyor ve sen her fırsatta barış çağrısı yapan birisisin. Son olarak neler söylemek istersin?

Benim en çok istediğim şey Türkiye’ye barış gelsin, insanlar ölmesindir. Futbolcu olmamdan kaynaklı benim sesim daha çok çıkabilir. Daha doğrusu daha görünür ve duyulur olabilir. Bu nedenle ben de gündeme barış gelsin diyorum. Burada yaşıyoruz ve görüyoruz, her yerde insanlar ölüyor. Biz kimse ölmesin istiyoruz. Bugün Suriçi’ne bakıyoruz. Orada taş üstünde taş kalmadı. İnsanlara geçtiğimiz gün ‘çıkın buradan, yasak gelecek’ dendi. İnsanlar apar topar ne varsa alıp çıkmaya başladı ama nereye gideceğini bilemediler. Şimdi ev arıyorlar, bulamıyorlar, çile üstüne çile. Buradaki insanlar zaten yoksul kişiler, biz bunları nasıl dillendirmeyelim. Cizre’de de gördüm aynı manzarayı. Gördüklerim buranın gerçekleri ve bunları söylemeden edemeyiz. Bunlar terör söylemi olarak algılanıyor ama bunu aklım almıyor. Barış diyebilmek bir ülkede bu kadar anlaşılmaz olmamalıdır. Beyaz Show’da Ayşe Öğretmen barış dedi, çocuklar ölmesin dedi diye neler oldu gördük. Ne yapalım barış demek teröristlikse en büyük terörist olmayı kabul ediyorum.  Ve herkese barış demekten başka çaremiz olmadığını hatırlatmak istiyorum. Bizi destekleyen seven herkese de selamlarımı iletiyorum.