Spor

'Altın' kız Mizgin Ay: Tarlada çalıştım; akıllı telefon kullanmıyorum

"Antrenörüm sayesinde her türlü eşyam, kıyafetim var"

09 Eylül 2017 17:57

Dünya Yıldızlar Atletizm Şampiyonası'nda Türkiye adına yarışan ve 100 metrede altın madalya kazanan milli atlet Mizgin Ay, akıllı telefon kullanmadığını ve 13 yaşında harçlığını çıkarmak için okulun tatil olduğu zamanlarda mevsimlik tarım işçisi olan ailesiyle birlikte tarlada çalıştığını söyledi.

17 yaşındaki Mizgin Ay, akıllı telefon kullanmamasının sebebinin 'internette vakit geçirip zamanını harcamak istememesi' olduğunu söylüyor. Ay, ara sıra antrenörünün telefonundan Instagram hesabını kontrol ediyor... 

DW Türkçe'den Burcu Karakaş'ın haberi şöyle devam ediyor: Mizgin Ay, Temmuz ayında Kenya'da düzenlenen Dünya Yıldızlar Atletizm Şampiyonası'nda 100 metrede altın madalya kazandı. Yedi çocuklu bir ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya gelen 17 yaşındaki Mizgin, Batman doğumlu. Ailesi, onun doğduğu 2000 yılında kendi deyişiyle 'geçim sıkıntısı' nedeniyle Ankara'nın merkezine iki saat uzaklıktaki Beypazarı ilçesine göç etmiş. Anne ve babası burada mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmaya başlamış. Başlarda küçük olduğu için anne ve babası ailenin büyük çocuklarıyla çalışmaya gittiği zaman evde küçük kardeşiyle kalıyormuş. 13 yaşına bastığında ise harçlığını çıkarmak için okulun tatil olduğu günler kendisinin de tarlaya gittiğini anlatıyor:

"Buranın havucu meşhur. Onun dışında domates, ıspanak, soğan… Öyle işlere çok gittik."

"Öğretmenliği garanti olabilir"

Küçüklüğünden beri koşmayı çok severmiş. "Hep birinci geliyordum, fark da atıyordum" diyor. Çayırlıoğlu İlkokulu'nda ikinci sınıfta okurken şu an antrenörü olan beden eğitimi hocası Muhsin Soysal, okul genelinde seçmeler düzenlemiş. Henüz 10 yaşındayken ilçenin son yıllardaki en iyi derecesini yapınca kısa mesafeye yetenekli olduğu ortaya çıkmış. Eski öğrencileri arasında Türkiye ve dünya rekortmenleri de bulunan Muhsin Soysal seçmeler sonrası başarılı olan öğrencilerin velileriyle toplantı düzenlediğinde babası, Soysal'ın anlattıklarından çok etkilenmiş:

"Hoca, 'İleride çocuğunuz çok iyi bir sporcu olabilir. Gelecekleri iyi olabilir. Öğretmenlikleri garanti olabilir' demiş. Babam da bunu duyunca çok sevindi. Devam etme kararı aldım. Ben değil de, babam aslında…"

İlk zamanlar bazı antrenmanlardan kaçmış. Ya da örneğin, antrenörü saha etrafında birkaç tur daha atmasını söylediği zaman, "Yapmasam da olur" diye kaytarıyormuş. Ancak şimdi antrenmanların ne kadar önemli olduğunun farkında. "Keşke yapsaydım, daha iyi olurdum belki" diye hayıflanıyor. Antrenmanlardan kaçtığı günler babası zorla götürüyormuş. Babası hep destek olmuş. Babasının desteğinden bu kadar söz ettikten sonra, "Normalde bizim ailelerde böyle şeylere izin vermezler ama kendisine çok teşekkür ediyorum" diyor.

"Akıllı telefon kullanmıyorum"

Yaşıtı olan kız çocuklarına baktığı zaman kendisini şanslı hissedip hissetmediğini sorunca duraksamadan, "Tabii ki" diyor. Antrenörü Muhsin Soysal için ise 'hayatımı değiştiren adam'... İyi anlaştıkları her hallerinden belli:

"Antrenörüm sayesinde her türlü eşyam, kıyafetim var. Eskiden o kadar yoktu işte."

Okul ve antrenmanlar dışında televizyon izlemeyi ve tablette oyun oynamayı seviyor. İnternette zaman kaybetmemek için akıllı telefon kullanmıyor. Arada antrenörünün telefonundan Instagram hesabını kontrol ediyor.

Şehir merkezine gittiğinde çok çabuk sıkıldığından, Beypazarı'nı ise ne kadar sevdiğinden bahsediyor. Batman'a hiç gitmemiş ama merak ediyor.

Mizgin, Kürtçe'de 'müjde' demek. Adının anlamını soran çok oluyormuş. Bazen birden fazla kez tekrarlamadan karşısındakinin ismini söyleyemediğini, Kürtçe bildiğini ama bazen karıştırdığını, evde genelde annesiyle Kürtçe konuştuklarını anlatıyor:

"Beypazarı'nda tek Mizgin benim. Okula öğretmenler atanıyor mesela. Sıra bana gelince sınıftakiler 'İsminin anlamı ne' diyor bir ağızdan. Hoca da, 'Ben de tam bunu soracaktım' diyor."

"Normal bir şeymiş gibi geliyor"

Profesyonel spor hayatı 12 yaşında başlamış. Bir süre sonra Fenerbahçe için koşmaya başlayınca anne ve babası tarlada çalışmayı bırakmış. Şimdilik evini geçindirebiliyor. Bugüne kadar kazandığı başarılar hakkında ne düşündüğünü sorduğumda, yüzünde dünyanın en naif ifadesi beliriyor:

"Normal bir şeymiş gibi geliyor çünkü beni antrenörüm böyle eğitti. Daha hiç hayal kurmadım çünkü ne yaptığımın farkında değildim."

Hayatında ilk kez 15 yaşında yurtdışına çıkmış ve bugüne kadar yarışmalar dolayısıyla 10 ülkeye gitme fırsatı yakalamış. Aralarından en çok Çin'i sevmiş, çünkü insanlarını çok sıcakkanlı bulmuş. Finlandiya'da havanın hiç kararmadığını görünce çok üzülmüş. Evde, "Beni de bavula koyup götürür müsün" diye espriler yapıldığını söylüyor.

Kenya'da düzenlenen Dünya Yıldızlar Atletizm Şampiyonası'nda seçmelerin yapılacağı gün, güneşli havada birdenbire yağmur yağınca çorapları sırılsıklam olmuş. Yanında yedek çorap götürmediği için koordinatörünün çoraplarını giyerek koştuğu seride birinci olmuş.

"İstemsizce çok rahattım"

Dünya şampiyonasına antrenörü gelememiş. Bu nedenle çok ağladığını, o zamana kadar hocası Muhsin Soysal olmadan hiç yarışa gitmediğini anlatıyor. Kötü koşacağını düşünmüş ama arkadaşlarının motivasyonuyla yarışa hazırlanmış. Final gününde hiç olmadığı kadar rahat hissettiğini söylüyor:

"Ankara'daki yarışmalara katılırken çok heyecanlanıyorum. Elim ayağım titriyor. Ama dünya şampiyonasında, bilmiyorum, istemsizce çok rahattım."

Finalde beraber yarıştığı Jamaikalı rakibini yarış boyunca önünde koşarken görmüş. Daha da doğrusu, ona öyle gelmiş. Öyle ki onu gözünde çok büyüttüğünü, sonuçlar açıklanınca bile inanmadığını dile getiriyor. Tur atması için bayrağı eline alınca birinciliğin farkına varmış. Doping kontrolüne gittiği sırada kendisini tebrik etmek için arayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a telefonda heyecandan "Hocam" diye hitap etmiş.

"Thank you, thank you!"

Mizgin, sabahları 7'de kalkıyor. Okul ile evi yakın, 'hızlı hızlı' yürüyünce beş dakika sürüyor. Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'na (BESYO) girmek istiyor:

"Antrenmanlara Beypazarı'na gelebilirim, bir de Gazi'nin de stadı var."

Okulu ihmal etmiyor. Matematikle arası kötü ama sözel derslerle iyiymiş. İngilizcesinin iyi olmadığını dünya şampiyonasına gittiğinde fark etmiş. Gülerek anlatıyor:

"Hazırlıklı değildim, 'Konuşma yapacaksın' dediler. Türkçe de olurmuş ama o sıra İngilizce konuşmam gerekiyor diye anladım. 'Thank you my coach. Thank you Turkey. Thank you, thank you' dedim. Başka bir şey diyemedim! Bir de, 'I am happy!"

Kenya'dan döndükten sonra belediye başkanı ne istediğini sorunca, "Billboardlara fotoğrafımın asılmasını istiyorum" demiş. Asılmış ve daha yeni kaldırılmış. Antrenman yaptığı stadın girişinde ise hala bir tane var. Gözlerinin içi gülerek, "Her gördüğümde mutlu oluyorum" diyor. Şimdi o mutlulukla, önündeki yarışlara hazırlanıyor.