Gündem

Altı yıl önce İran’dan Türkiye’ye kaçan L.M. T24’e konuştu: Başı açık fotoğraflarımız devlete bildiriliyor

L.M.; İran’daki rejimi, şeriat düzeninin kadınlar üstündeki etkisini ve “başı açık bir fotoğrafın” nelere yol açabileceğini anlattı

12 Mart 2024 15:44
Ceren Bala Teke

İran’da kadınlar özellikle toplu taşıma ve kamu kuruluşlarında başörtüsü takmayarak rejimi protesto ediyor. Altı yıl önce İran’dan kaçarak Türkiye’ye gelen ve güvenlik gerekçesiyle adını vermek istemeyen L.M., İran’da yaşananlarla ilgili olarak T24’e konuştu. Kadın, gündeme gelen videoyla ilgili “Basit bir fotoğraf gibi görünebilir ama İran’da bir kadının hayatını karartmak için başı açık fotoğrafının devlete iletilmesi yeterli. Maddi ceza iyimser kalıyor böyle bir senaryoda. Bu bir suç olduğundan sicilinize işlenir ve zaten sınırlı olan alanınızda iş dahi bulamazsınız” dedi.

 İran’da başörtüsü takmadığı gerekçesiyle katledilen Mahsa Amini‘nin ardından başlayan kadın direnişi devam ediyor. Bir hastanede çekilen görüntülerde, bir molla başörtüsü takmayan kadının fotoğrafını gizlice çekti. Kadının tepkisine aldırış etmeyen mollaya diğer kadınlar da tepki gösterdi. Bir kadın mollanın yanına yaklaşarak telefonu alıp fotoğrafı sildi. Diğer kadınlar da tepki gösterince molla cübbesini de bırakıp kaçtı.

 Altı yıl önce İran’dan kaçarak Türkiye’ye gelen, güvenlik gerekçesiyle adını vermek istemeyen L.M.; İran’daki rejimi, şeriat düzeninin kadınlar üstündeki etkisini ve “başı açık bir fotoğrafın” nelere yol açabileceğini T24’e anlattı.

 “Hali hazırda kararmış hayatınıza bir darbe daha vurulsun istemezsiniz” diyen L.M., “O fotoğrafın devlete verilmesi demek sizi devlet nezdinde adeta azılı bir suçluya dönüştürecek bir kanıt anlamına geliyor. Basit bir fotoğraf gibi görünebilir ama İran’da bir kadının hayatını karartmak için başı açık fotoğrafının devlete iletilmesi yeterli. Maddi ceza iyimser kalıyor böyle bir senaryoda. Bu bir suç olduğundan sicilinize işlenir ve zaten sınırlı olan alanınızda iş dahi bulamazsınız. Zaten iş imkanları sınırlı hele ki evliyseniz ‘erkeğiniz’ söz sahibi her şeyde… Boşanmak çok zor. erkek boşanır, kadının söz hakkı yoktur. Şeri düzen işte… Sonra da bekarlık belgesi falan lazım. ‘Erkek devlet’ kendi yetmezmiş gibi bir erkek daha atıyor yani başınıza” ifadelerini kullandı.

 “Güç kimdeyse o maalesef herkesin ve her şeyin karşısında durabiliyor”

Mollanın fotoğrafını çekmesine tepki gösteren kadının yanı sıra orada bulunan diğer kadınların da desteğine dikkat çeken L.M., “İran’da müthiş bir dayanışma var. Hep denir ya ‘Örgütlü bir halkın karşısında kimse duramaz’ falan… Durabiliyor. Güç kimdeyse o maalesef herkesin ve her şeyin karşısında durabiliyor. En fazla bazı yasakları deliyorsunuz. Hastanede yaşanan bu olay çok basit bir örnek ama çok değerli… Bunun yanında İran’da alkol yasağı da var ama bazı restoranlarda insanlar kendi içkisinin yanında götürüyor ve içiyor. Bir yaptırımı yok şimdilik. Fakat dikkatinizi çekerim şimdilik diyorum. Her an olabilir” dedi.

 “Bir gecede böyle olmadık”

 İran’daki rejimi eleştiren L.M., şunları söyledi:

 “Biz bir gecede ‘böyle’ olmadık. Bu bir süreç. Dikta rejimi ve bunun İslam ile birleşmesi ki bu sürecin radikalleşmesi durumu buraya getirebilir. İran ve nice örneklerine bakınca da durum açıkça görülüyor. Mevcut haklarınızı korumak için bazen canınız pahasına savaşmanız gerekiyor. Savaşın, haklarınız hiçbir şeyden değerli değil.

 “Destekler değerli ancak ne yaşandığını bilmek gerek”

 Yürüyüşlerde, eylemlerde Mahsa Amini fotoğrafları görüyorum sıkça. Evet, bu çok değerli ancak biraz da İran’da kadınların verdiği mücadelenin için boşaltıyor. Akıl verici bir tarafı var. Ben de altı yıldır orada değilim, ailem orada. Yorum yapmaktan ben bile geri duruyorum. Bunun nedeni şu; orada insanlar, kadınlar canları pahasına mücadele ediyor. Avrupa’da, Türkiye’de olduğu gibi yılın belli günleri verilen bir mücadele değil bakın. Kimsenin verdiği mücadelenin değersiz olduğundan falan bahsetmiyorum ancak akıl veren makaleler, yürüyüşlerde hatırlanan İranlı, Filistinli kadınlar hikayesine baktığınızda burada bir tezat var. Avrupa’da doğan, büyüyen ve yaşayan bir kadının İranlı bir kadın için verdiği mücadelede bir mantık maalesef bulamıyorum. Gitsin bir gün öyle yaşamaya çalışsın. Yapamaz, mümkün değil. Alıştığı konfor alanından çıkamaz, delirir. Destek çok değerli ama dozunda kalmalı. Tavır haddini aşmamalı. İranlı kadının ne yaşadığını maalesef şeriatı görmüş kadın bilir. Gerisi de günlük bir destek olarak kalır.”