Radikal yazarı Bağış Erten, İzmir Alsancak Stadı hakkında çıkarılan yıkım kararını eleştirdi. Erten, “Tam 85 yıldır ayakta, anıtsal bir yapı o. İzmir’in futbol tarihinin her adımında yeri var. Göztepe’nin Avrupa macerasının kalbi, Altay’ın evi. Pek çok dönem Karşıyaka’nın ve İzmirspor’un da… Yani bir ruh taşıyor, bir değeri var. Olimpiyat statlarının çoraklığına ve ruhsuzluğuna inat eski İzmir evleri gibi. Ve diyorlar ki çürümüş. Pöh!” dedi.
Bağış Erten’in “Alsancak anıttır, yıkılamaz” başlığıyla yayımlanan (22 Ağustos 2014) yazısı şöyle:
Alsancak anıttır, yıkılamaz
Birkaç senedir bu haberi duymaktan kurtulamıyoruz. Alsancak Stadı bir şekilde yıkılmak isteniyor. Bazen bahane açık açık AVM oluyor, bu aralar ise deprem. Dayanıksızmış Alsancak. Dökülüyormuş. 2005 yılında İzmir’deki Universiade’daki venülerden biriyken taş gibi olan ama şimdi tel tel dökülen bir yermiş. Açık konuşalım. Bunlara inanmıyorum, yalnız da olmadığıma eminim. Şehrin ortasında bu kadar rant kokan bir yerin üzerine üşüşmüş pek çok iştah olduğunu kimden saklayabilirsiniz ki?
Oysa Alsancak’ın bu memleket için farklı bir yeri var. Tam 85 yıldır ayakta, anıtsal bir yapı o. İzmir’in futbol tarihinin her adımında yeri var. Göztepe’nin Avrupa macerasının kalbi, Altay’ın evi. Pek çok dönem Karşıyaka’nın ve İzmirspor’un da… Yani bir ruh taşıyor, bir değeri var. Olimpiyat statlarının çoraklığına ve ruhsuzluğuna inat eski İzmir evleri gibi. Ve diyorlar ki çürümüş. Pöh!
Bu memleket tadilat adı altında yıkılmaya ve satılmaya yüz tutmuş anıt yapılar koleksiyonu yapıyor. Emek Sineması, AKM, Haydarpaşa Garı… Hepsi ya hepten yok oldu ya da ilk fırsatta başka bir şeye dönüşmek için kenarda bekletiliyor. Diyorlar ya, Haydarpaşa Garı, gar olarak kalacak. Görmeden inanmayalım derim.
İzmir’de hiç yaşamadım. Ama Atatürk Stadı’nda pek çok maç izledim. Nisan serinliğinde donduğumu bilirim. Atatürk Olimpiyat Stadı yapılıncaya kadar memleketin futbola en uzak statlarından biriydi. Ama Alsancak Stadı başkadır. Sahada oynan futbolu size hissettirir. Koşanla koşar, vuranla hoplarsınız. Televizyondan izleyenler için bile farklıdır izlemesi. Hatta radyoda “mikrofonlarımız İzmir Alsancak Stadı’nda” densin diye beklersiniz. Tamam, girişi bir derttir, çıkışı ayrı dert. Duvarları dökülmeye yüz tutmuştur. Koltuk moltuk hak getire. Ama kimse orada izlediği bir maçı unutmaz. Çünkü bu ülkede futbolun en müstesna mekânlarından biridir.
Böyle romantik romantik konuşunca anlamayanlar bir de şunu dinlesin. İngiltere'de stattan bol bir şey yok. Londra’da ise kapasitesi 5 binden fazla tam 19 stat var. Şanslı bir futbolsever olarak Premier Lig sakinlerinin statlarında maç izleme şansım oldu. Emirates büyüleyici, White Hart Lane Londralı, Stamford Bridge havalı. Ama bence hiçbirisi Fulham’ın stadı Craven Cottage gibi değil. Çinko damlı, minnacık, asimetrik… Ama yüzyıllık bir tarihin yükü var orada. Yapım tarihi 1896. Dünyanın en fazla seyirci ortalamasına sahip liglerinden birinde 25 bin kapasiteli bir biblo. Londra’nın hâlâ faal olan en eski kulübünün evi. Üşemedim araştırdım. Thames nehrinin kıyısındaki stadın çevresinde emlak fiyatları milyon paundlarla ifade ediliyor. Düşünsenize yıkılsa Craven Cottage (nehir kenarında, o yüzden temeli balçıktır kesin ve bence emniyetli değil)… Kaç milyon, hatta belki milyar paundluk bir rant çıkar ortaya. Ne var yani? Fulham’da gitsin Brentford’un stadında oynasın. Londra’da stat mı yok? Salak bu İngilizler, salak!