Handelsblatt: “Türkiye Doğan'ı köşeye sıkıştırıyor”
“Doğan Grubu'nun ortakları OMV ve Axel Springer, Erdoğan'ın siyasi baskılarına yüz vermiyor ve Türkiye'deki angajmanlarında direniyorlar”
Almanya'nın önde gelen günlük ekonomi gazetelerinden Handelsblatt, Türkiye'de hükümetle Doğan Grubu arasındaki gerilime geniş yer verdi.
Gazetenin bugünkü sayısında, “Şirketler ve Piyasalar” sayfasının manşeti olarak yayınlanan “Türkiye, Doğan'ı köşeye sıkıştırıyor” başlıklı haberde Enerji Bakanlığı'nca Petrol Ofisi için alınan kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılma yasağını geniş yer verildi.
“Türkiye'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İslamcı tutucu hükümetiyle işadamı Aydın Doğan arasındaki ihtilaf giderek daha da keskinleşiyor” sözleriyle başlayan haberde, önce Petro Ofisi'ne ihale yasağı, sonra da Doğan Yayın Holding'e yönelik vergi cezalarıyla ilgili gelişmeler aktarıldıktan sonra, gruba ait yayın organlarının AKP hükümetiyle ilgili eleştirel yayın yaptığına belirtildi.
Haberde Aydın Doğan'ın bu gelişmelerle ilgili görüşlerine de yer verildi ve “Grubun Başkanı Aydın Doğan'a göre Erdoğan, Doğan Grubu'nu ona biat etmediği için yıkmak istiyor” denildi.
Daha sonra da Doğan Grubu'ndan yapılan “Doğan Grubu'nu devreden çıkarmaya yönelik kampanya artık endişe verici boyutlar aldı. Amacı Doğan medyalarının basın özgürlüğünü gerçekleştirmesine engel olmak olduğu açıkça görülüyor” açıklamasına ve ardından Petrol Ofisi Başkanı Melih Türker'in görüşlerine yer verildi.
Doğan Grubu'nun ayrıntılı bilgiler tanıtıldığı ve İstanbul'da “hükümete eleştirel gazete” Hürriyet okuyan bir sokak satıcısı fotoğrafı eşliğinde verilen haberde, “Doğan Grubu'nun ortakları OMV ve Axel Springer, Erdoğan'ın siyasi baskılarına yüz vermiyor ve Türkiye'deki angajmanlarında direniyorlar” sözleri yer aldı.
Haberin bu bölümü şöyle devam ediyor::
“Springer'den dün yapılan bir açıklamada 'Bizim için Türkiye eskiden olduğu gibi şimdi de ileri derecede çekici bir pazar' denildi. Onlara göre orta ve uzun vadedede büyüme potansiyeli var. Grubun bir sözcüsü 'Geleceğe güvenle bakıyoruz' dedi. Türkiye'deki mali mahkemelerin bağımsızlığına güvenildiğini açıklayan sözcü, 'Ancak demokratik işleyişin ortadan kaldırılmasına karşı hiçbir işveren tedbir alamaz' dedi.”
“Avusturya merkezli enerji grubu OMV de ortaklığını sürdürmekte kararlı. Grubun bir sözcüsü 'Türkiye'de kalıyoruz' dedi. Akaryakıt ve gaz grubun halen birçok ülkede faaliyet gösterdiği ve bu nedenle siyasal ihtilaflar açısından deneyimli olduğu belirtildi. OMV'nin 'uzun soluklu' olduğu vurgulandıktan sonra Türkiy'deki yatırımlarını kararlı olduğu kaydedildi.”
İslamcı terör zanlıları yargı önünde
İkisi Türk kökenli 4 İslamcı terör zanlısı “Sauerland Grubu”na karşı açılan davanın başlamasıyla “İslamcı terör” konusu yine Almanya gündeminin başına yerleşti. Günlerdir davayla üzerine yayın yapan gazeteler, ilk duruşmayla ilgili haberlere de geniş yer verdiler. Gazeteler ağırlıkla sanıkların duruşmadaki tavırlarını öne çıkarıp, davayla ilgili bilgileri arka planda verirken, bazıları ise iddia makamının suçlamalarına ağırlık vermeyi tercih etti. Kimi de Frankfurter Allgemeine Zeitung gibi her iki boyutu da öne çıkardı. Haberi önce birinci sayfa manşetten verirken “Olabildiğince çok fazla öldürmek hedefiyle” başlığını seçti.
Bu konuyla ilgili 3'ncü sayfadaki haberin başlığı ise “Sadece Allah için ayağa kalkarım” oldu. Bild gazetesi haberine “Sadece Allah için ayağa kalkarım / İslam teröristleri Alman mahkemesiyle alay ediyorlar” başlığıyla verdi. Die Welt'in “ABD'ye karşı çok derin bir kinle doldurulmuş halde” başlıklı haberde sanıkların Almanya'da mümkün olduğunca çok Amerikalı'yı ve bu arada Almanlar'ı da öldürmeyi hedefledikleri vurgulandı. Süddeutsche Zeitung'un “Dünyaya karşı komplo” başlıklı haberde duruşma ve suçlamalarla ilgili ayrıntılar verildikten sonra “sanıkların suçu halen kanıtlanmış değil” uyarısı yapıldı. Daha önemlisi sanıkların avukatların davanın dayandığı takibatların, delillerin hukuk dışı olduğu yolundaki itirazlarına dikkat çekilip, terör örgütü kurma ya da terör örgütüne üye olma suçlamalarına bile itiraz ettikleri vurgulandı.
Frankfurter Rundschau'nun “Hareketsizce sanık sandalyesinde” başlıklı haberinde de sanık avukatlarının itirazları öne çıkarıldı. Davanın en erken ağustos ayında sonuçlandırılabileceği, ancak büyük bir olasılıkla çok daha uzun sürebileceği belirtiliyor. Bu arada Almanya'nın çeşitli kentlerinde Amerikan askerlerinin toplu olarak bulunduğu mekanları bombalama hazırlığı içindeyken yargılanan sanıklara yönelik takibatlarla ilgili çok ilginç ayrıntılar da “ortaya çıkmaya” devam ediliyor. Örneğin sanıklar çok uzun süredir çeşitli istihbarat örgütlerince yakından takip edilmiş, onlar da bunun farkındaymışlar, hatta içlerinden biri bir keresinde kendilerini takip eden istihbaratçılarının otomobillerine vurarak, onları farkettiği mesajını vermiş. Sanık avukatları oldukça uzun süren bu takibatı hukuksal açıdan tartışıp, geçersiz saydırmayı hedefliyorlar.
Almanya'da laik ve dindar tartışması
Almanya'nın başkenti Berlin'de okullarda din ve ahlak dersiyle ilgili olarak pazar günü yapılacak halk oylaması öncesinde taraflar arasındaki uçurum iyice belirginleşti. Özellikle son günlerde gerçekleştirilen toplantılardaki tartışmalarda “okullarda din ve din kültürü dersleri nasıl verilmelidir?” sorusu karşısında ortaya çıkan pozisyonlar, tavırlar, uzlaşmalar sadece Berlin için değil, tüm Almanya için önemli boyutlar içerdiğinden medyada geniş yer buluyor.
Halk oylaması, Berlin'de birkaç yıldır uygulanan laik anlayışa dayanan sisteme karşı kiliselerin itirazlarıyla ve başta CDU ve FDP olmak üzere, SPD'nin de kısmen katılımıyla iyice güçlenen “zorunlu din dersi taraftarları”nın (Pro Reli / Dinden yana) girişiminin halktan onbinlerce imza toplamasıyla kararlaştırılmıştı. SPD-Sol Parti koalisyonun 2006 yılından itibaren uyguladığı, muhalefetteki Yeşiller'in ve Eğitim Emekçileri Sendikası (GEW) tarafından desteklenen sisteme göre okulların 7, 8, 9 ve 10'ncu sınıflarındaki tüm öğrenciler için ahlak dersi zorunlu. Öğrenciler ayrıca kiliseler tarafından organize edilen din derslerine de isteyenler katılabiliyor. Ahlak dersleri, tüm öğrencilerin birlikte katılması ve dinler hakkında temel bilgileri, din kültürü bilgilerini içermesi açısından özellikle sosyal ve siyasal alanda aktif Türkler tarafından destekleniyor.
Bu uygulamaya karşı olan kesim ise din derslerinin yeniden müfredat dersi konumuna getirilmesini istiyorlar. Aylardır yaptıkları propogandayla sanki şu anda din dersi ve kültürü verilmiyormuş havası yaratan “Pro Reli” girişimi, politika, medya ve kültür-sanat dünyasından önemli isimlerin desteğiyle kampanyalarını sürdürüyorlar. İslamcı örgütler de bu girişimi destekliyorlar. SPD'nin büyük bölümü, Sol Parti ve eğitimci örgütlerinin “Bırakın çocuklar birlikte öğrensin!” çağrısıyla bu tartışmaya katılan kesim ise Berlin okullarında 180 ayrı ulustan 100'ü aşkın dini inanca bağlı öğrencinin bulunduğuna dikkat çekerek, Pro Reli'nin talebinin desteklenmesi halinde öğrencilerin dini inançlarına göre bölünmelerin karşı çıkıyorlar. Bu arada Berlin'de yaşayan çok sayıda Türk'ün Alman vatandaşı olmadıkları için, çocukları için çok önemli bir halk oylamasına katılma hakkında yoksun olmalarına yoğun tepki var.
Hıristiyan demokratlar liderliği koruyor
Almanya'da siyasi barometre, bu pazar günü bir seçim olsa Hıristiyan demokrat partilerle (CDU ile CSU) ve liberal ortakları FDP'nin yıllar süren rüyasının gerçekleşebileceğini gösteriyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung için “Allensbach Demoskopi Enstitüsü” tarafından yapılan araştırmaya göre CDU/CSU'nun oy oranı % 37.5, FDP'ninki ise % 13.5. Son haftalarda sürekli oy kaybeden SPD'nin oy oranı ise % 24.5'a düştü. Yeşiller'le (% 10.5) ve Sol Parti'nin (% 10) açısından ise oldukça istikrarlı bir durum var. Bu arada yine aynı araştırmaya göre CDU-CSU'nun Federal Şansölye adayı Angela Merkel'in popülaritesi, SPD'li rakibi Franz-Walter Steinmeier'e göre hala çok yüksek. Ekonomik kriz nedeniyle aslında oy kaybetmesi beklenen Federal Başbakan ve CDU Genel Başkanı Merkel'i bu göreve doğrudan seçmeye hazır olanların oranı % 44 iken, halk arasında oldukça sevilen ve güvenilen bir politikacı olmasına rağmen Dışişleri Bakanı – Federal Başbakan Yardımcısı Steinmeier'i hükümetin başında görmek isteyenlerin oranı ise % 21'de kaldı.
Klinsmann'ı çarmığa germek serbest!
Bayern Münih futbol takımının Teknik Direktörü Jürgen Klinsmann, sol-yeşil eğilimli gazete TAZ'a (Tageszeitung) karşı açtığı davayı kaybetti. Gazete, son zamanlarda takımın sık sık başarısız sonuçlar almasının ardından hem taraftarların ve bu arada hem de klüp yöneticilerinin tepkileriyle karşı karşıya kalan, medyada da “gidici” yoğun olarak söylentilerine hedef olan Klinsmann'ın durumunu, onu çarmığa gerilmiş halde gösteren bir fotoğrafı birinci sayfada yayınlayarak ele almıştı.
Hristiyanlığın en önemli bayramı olan Paskalya Bayramı'nnda denk gelen bu yayın, Katolik Bavyera'da tepkiyle karşılaşmı, Bayern Münih klübünce sert bir açıklamayla eleştirilmişti. Klinsmann ise kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu ve dini açından da ileri derecede incitildiği gerekçeleriyle dava açmıştı. Kendisini dindar bir insan olarak tanımlayan ünlü spor adamının başvurusunu karara bağlayan Münih Bölge Mahkemesi sözkonusu yayının esas itibarıyla dini boyutunun olmadığını, bunun Klinsmann'ın mesleki başarısıyla ilgili mizahi bir düşünce açıklama biçimi olarak kabul edilmesi gerektiğini açıkladı. TAZ'ın yayınını “ucuz bir provakasyon olarak tanımlayan” tutucu FAZ'ın bu konuyla ilgili yorumu ise şöyle: “Zafer ucuz, yenilgisi ise kaçınılmazdı.” Öte yandan Klinsmann'la ilgili görevden alınacağı yolundaki söylentiler, Bayern Münih'in bu haftaki deplasman galibiyetiyle gerilemiş durumda.
gursel.koksal@dogan-media.com
Dogan Media International / Frankfurt
24 Nisan 2009
22 Nisan 2009
21 Nisan 2009
17 Nisan 2009
5 Nisan 2009
2 Nisan 2009
1 Nisan 2009
28 Mart 2009
26 Mart 2009
25 Mart 2009
24 Mart 2009
23 Mart 2009
21 Mart 2009
20 Mart 2009
18 Mart 2009
17 Mart 2009
12 Mart 2009
11 Mart 2009
10 Mart 2009
6 Mart 2009
5 Mart 2009
27 Şubat 2009
25 Şubat 2009
24 Şubat 2009
20 Şubat 2009
19 Şubat 2009
18 Şubat 2009
17 Şubat 2009