Dünya

Almanya'dan notlar...

05 Nisan 2009 03:00
Gürsel Köksal bildiriyor

Almanya'da yine töre vahşeti

Duisburg'da öz kardeşi tarafından öldürülen Gülsüm Semin (20), büyük bir olasılıkla töre cinayeti kurbanı. Daha önce Türkler arasında yaşanan töre, namus ve kıskançlık cinayetlerinde olduğu gibi bu olay da Alman medyasında geniş yer buldu. Bild gazetesinde yer alan habere göre genç kız, evlilik dışı ilişkiden hamile kaldığı, gizlice kürtaj yaptırdığı ve ailesinin dayattığı bir damat adayıyla evlenmeyi reddettiği için öldürüldü. Konuyla ilgili haberler cinayetle ilgisi olmadığını ileri sürmesine rağmen, baba Yusuf Semin, bu doğrultuda oğluna talimat vermiş ve yardımcı olmuş olabileceği doğrultusunda. Tutuklanan cani kardeşin sorgusunda cinayeti itiraf ettiği ve bunu “aile namusu”yla gerekçelendirdiği belirtiliyor. Bu arada Almanya'da son yıllarda yaşanan benzer cinayetler de bu haber vesilesiyle “Töre cinayeti – Hemen hemen her zaman erkek kardeşler öldürüyor” vurgusuyla yine gündemde. Almanya'yı sarsan cinayetlerden bazıları şöyle: 7 Şubat 2005'te Berlin'de 19 yaşındaki Ayhan Sürücü, 23 yaşındaki ablası Hatun'u, özgür bir yaşam tarzını sürdürüp, aile namusunu çiğnediği gerekçesiyle, sokak ortasında tabancayla kafasına 3 kez ateş ederek öldürdü. 14 Haziran 2005'te Wiesbaden'da 25 yaşındaki Ali K., 20 yaşındaki kız kardeşi Gönül'ü “bir Alman'la birlikte olduğu için” tabancayla vurarak öldürdü. 15 Mayıs 2008'de Hamburg'da 24 yaşındaki Ahmad O., 16 yaşındaki kız kardeşi Morsal'ı “aile yaşamından uzaklaştığı” gerekçesiyle bıçaklayarak öldürdü.

Almanlar Obama'ya ve NATO'ya güveniyor

ABD Başkanı Barack Obama, Almanların gözünde “en iyi kriz yöneticisi”. Kamuoyu kuruluşu “Infratest Dimap”ın gerçekleştirdiği “Deutschlandtrend” araştırmasının sonuçlarına göre % 80, krizden çıkışta en önemli katkıyı Obama'nın yapabileceği görüşünde. Angela Merke'e bu rolü biçenlerin oranı ise % 58. Krizi çözebilme konusunda Avrupa Birliği'ne güvenenlerin oranı % 55 olarak tespit edilirken, G – 20 zirvesine güvenenler ise % 49'da kaldı. Almanya'da halkın küresel kriz, zirve, NATO üzerine yaklaşımları ve siyasal tercihleriyle ilgili eğilimlerini tespit etmek amacıyla, ARD televizyon kanalı ve Welt gazetesi için gerçekleştirilen araştırmada, krizle mücadele için en önemli görülen önlem de % 90'la “uluslararası mali piyasaların dünya çapında kontrolü” oldu. Haftasonunda Almanya'da gerçekleştilecek NATO'yu protesto gösterilerinin geniş çaplı olması beklenirken, anket sonuçlarıı ise Almanların büyük bir bölümünün ( % 84) NATO'yu “barışı koruyan güç” olarak gördüğüne işaret ediyor. Ancak buna karşılık % 61, NATO'nun Afganistan'da görevlendirilmesine karşı çıkıyor. Araştırmaya göre siyasal yelpazedeki dengelerde ise büyük değişikli yok. Bugün bir seçim olsa, tahminlere göre Hıristiyan demokrat partiler (CDU-CSU) % 34, sosyal demokratlar % 26, liberaller % 15, Yeşiller ve sosyalistler de % 11'er oranında oy alabilirler.

Irkçı partilerden birinin sonu yaklaştı

Almanya'nın en dinamik ve güçlü aşırı sağcı partilerinden NPD (Almanya Nasyonal Demokrat Partisi), ağır para cezası nedeniyle iflasın eşiğinde. Usülsüz muhasebe işlemleri ve harcamaların nedeniyle Federal Meclis yönetimi son yıllarda çok sayıda militan ırkçı ve neo-nazi grupların çatı örgütü konumuna giren NPD'ye 2.5 milyon euro para cezası kesti ve bunun 1 Mayıs'a kadar ödenmesi için ültimatom verdi. Yıllardır Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması için sürekli çağrı yapılan parti, cezanın haksız olduğunu ve ödemeyeceklerini, iptal edilmesi için yargı yoluna gideceklerini açıkladı. Parti içinde de ağır çatışmalara neden olan bu cezanın NPD'nin sonunu getireceğini savunanlar var. Bu arada partinin Berlin'de 4-5 nisan tarihlerinde gerçekleştireceği kongesine karşı protesto hazırlıkları sürüyor. Bu arada kongreyi Berlin'in Reinickendorf ilçesi belediye meclis binasında gerçekleştirmek üzere başvuruda bulunan NPD'yi önlemek mahkemeye giden Belediye Başkanı, davadan NPD lehine bir karar çıkması halinde, oldukça ilginç bir diğer yöntemi devreye sokmayı planlıyor. Buna göre NPD eğer belediye meclis binasında kurultay yapma hakkını kazanırsa, kendilerinden alınacak salon kirasıyla Hitler dönemi kurbanlarını anmak üzere kurulacak anıtın masraflarına katkıda bulunulacak.

Türkiye'yi anlamakta zorlanan Alman gazeteci

Süddeutsche Zeitung'da yayınlanan “Ölü bozkurt / Kazada ölen bir faşist için Türkiye çapında yas” başlıklı yazıda Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün ardından Türkiye'deki gelişmeler yorumlanıyor. Yazı, “Bazı günler vardır, İstanbul'da uyanırsınız ve bu ülkeyi her zamankinden daha az anlayabildiğinizi farkedersiniz” sözleriyle başlıyor. Yazıcıoğlu için düzenlenen cenaze törenine kalabalık katılıma, hükümet yanlısı gazetelerin “Türkiye kahramanıyla vedalaşıyor” başlıklarıyla verilen haberlerine ve bu duruma yakıştırılan “Prenses Diana efekti”ne işaret edildikten sonra da “Ama Prenses Diana güzeldi, saftı, yetim çocuklara ve AİDS hastalarına anlayışlı davranılması için çabalıyordu. Yazıcıoğlu ise Tanrı ve vatan için mücadele ediyordu, yurtsever ve Müslüman olarak kabul etmediği herkese karşı kışkırtıcılık yapıyordu” deniliyor. Cenazeye “90'lı yıllar Türkiyesi'nde sola ve Kürtlere karşı 'derin devlet'in kirli savaşının önde gelen isimleri” olarak tanımlanan eski Başbakan Tansu Çiller ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'la, Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a üst düzey katılım olduğu, Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu'nun onun ardından “Kardeşimiz Muhsin bir vatanseverdi” dediği ve Fetullah Gülen'in onu “iyi bir karakter ve cesur bir Anadolu çocuğu” olarak tanımladığı belirtiliyor. Yazıcıoğlu hakkında gazetelerde tek bir olumsuz şeyin bile çıkmadığı vurgulanıyor. Yazı Yazıcoğlu'nun Mamak'ta yazdığı belirtilen “üşüyorum” şiirine gönderme bulunduktan sonra “Beton soğuk / Üşüyorum” dizelerine yer veriliyor ve “Biz de” sözleriyle noktalanıyor.

Münih'te cami inşaatı hala tartışılıyor

Münih'te Dinayet İşleri Türk İslam Merkezi (DİTİM) isimli derneğin girişimleri sonucu gündeme gelen çifte minareli cami projesi için kent belediyesinden imar izni çıktı. Yoğun tartışmalara neden olan büyük caminin inşaatının 15 milyonu euroyu bulması bekleniyor. DİTİM'in bağlı olduğu Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DİTİB) bu yükün altına girmemek içip projeden vazgeçtiği belirtiliyor. Duisburg'da büyük bir cami inşaatını tamaladıktan sonra, şimdi Köln'de benzer bir projeyi gerçekleştirmeye hazırlanan DİTİB'in parasal nedenlerle Münih'teki cami inşaatına karşı olduğu öğrenildi. Hem Köln'de, hem de Münih'teki cami tartışmalarında her iki kentin büyük şehir belediye başkanları başından itibaren minareli ve gösterişli camilerin yapılmasından yana tavır almışlardı. Almanya'da halen yüzlerce yerleşim biriminde 110'u minareli ve kubeli olmak üzere, sayıları 1.500'ü bulan camiyle mescit bulunuyor. Genellikle kentlerin kenar mahallerinde ve eski fabrika binaları içindeki bu ibadethaneler, kontrolleri zor olduğu için Alman makamlarınca büyük sorun olarak görülüyor.

“Alman korkaklığına artık bir son verilsin!”

Gazeteci-yazar Ralph Giordano, misafir yazar olarak Frankfurter Allgemeine Zeitung'da yayınlanan “Alman korkaklığına artık son bir son verilsin” başlıklı yazısında İslamcı örgütler Milli Görüş ve Almanya İslam Toplumu'nun yöneticilerine yönelik yolsuzluk ve suç örgütü oluşturmak gibi suçlamalarla başlatılan soruşturmalardan hareketle, artık İslam'a ve “büyük cami inşaatları enflasyonu”na karşı eleştirilerin başlatılması gerektiğini savundu. Almanya'da bu alanda halen bir “korkaklık” yaşandığını ileri süren Giordano, İslam'a yönelik eleştirel konuşanların hemen ırkçı ve Nazi olarak damgalandığını ileri sürerek, buna karşı çıkılmasını istedi. Nazi döneminde toplama kamplarında kalan ve ailesinden çok sayıda insan naziler tarafından öldürülen Giordano, Almanya'daki tüm siyasilerin bu konudaki tutukluğunun Nazi döneminde işlenen suçların baskısından kaynaklandığını savundu. Bu tartışmada kendi yerinin “eleştirel Müslümanlar'ın yanı” olduğunu belirten ünlü yazarın “ulusun onuru” için önerdiği çizgi de şöyle: “Her göçmeni ya da yabancıyı Alman aşırı sağ vebasından ve bunun sempatizanlarından, ama aynı zamanda kendisini de bunların Müslüman eşitinden korumak.”

Alevilik tarihinde ilk kez / Alevilik müfredat planı yayınlandı


Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaleti Eğitim Bakanlığı, 1 Ağustos 2008'de yürürlüğe giren ilkokullar için Alevilik ders programını kitap formatında yayınlattı. Bakanlık ile Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun (AABF) birlikte oluşturduğu karma komisyonun 2005 yılından bu yana sürdüğü çalışmalar sırasında ortaya çıkan taslak, katkı ve eleştirileri almak üzere, bir yandan AABF'nin ilgili organları ve Almanya çapına yayılmış derneklere, bir yandan da sendikalar, kiliseler, öğretmen ve veli kuruluşlarına gönderilmişti. AABF Eğitim Sorumlusu İsmail Kaplan, “Alevilerin Sesi” dergisindeki yazısında bu dersin amacını şöyle anlatıyor: “Alevilik dersi Alevi çocuklarına kendi inanç ve dinlerini öğretmet amacındadır. Dersin odağında temel dini bilgilerin öğrenilmesi yer alıyor. Bu aynı zamanda bir dinin bir başka ülkede (göç edilen ülkede) nasıl kendini kanıtlayacağı konusunda eleştirel olarak değerlendirilmesini de amaçlamaktadır. Alevilik dersi, öğrencilerin Alevi geleneklerini ve değerlerini öğrenmelerini destekler. Bu ders öğrencilere doğa, diğer insanlar, kendisi ve Tanrı'yla olan rızalık ve barışıklık konusunda Alevi öğretisi ışığında cevap vermeyi amaçlar.”

AABF'nin sürdürdüğü çalışmalar sonucu başta Kuzey Ren Vestfalya olmak üzere halen Almanya'nın 4 eyaletinde daha veriliyor. Alevilik dersleri ilk kez 2002'de Berlin'de başlamıştı. Şu anda Hessen, Bavyera ve Baden Württemberg'de veriliyor.

Alevilerin genel kurulu / Turgut Öker yine aday

Kısa bir süre önce Berlin'de büyük bir katılımla 20'nci kuruluş yıldönümünü kutlayan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun (AABF) genel kurulu 4-5 Nisan tarihlerinde, örgütün merkezinin bulunduğu Köln'de gerçekleştirilecek. Federal Hükümet'den Çalışma Bakanı Olaf Scholz'la (SPD) Kuzey Ren Vestfalya eyaleti Entegrasyon Bakanı Armin Laschet (CDU) başta olmak üzere çok sayıda Alman devlet adamı ve siyasetçinin de katılacağı açıklanan 11'nci genel kurula katılımın da Berlin'deki resepsiyon gibi büyük ilgi görmesi bekleniyor. Genel Kurul'da delegelerin seçtiği 12 kişilik Yönetim Kurulu üyeleri, kendi aralarında oylamayla genel başkanı seçecekler. 2000 yılından bu yana AABF Genel Başkanlığı'nı yürüten ve iki yıl önce dönem sonunda aday olmayacağını açıklayan Turgut Öker'in yeniden seçilmesi bekleniyor. Aynı zamanda Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkanlığı'nı (2002'den beri) yürüten Öker, bunun nedenini şöyle açıklamıştı: “Alevi kültür merkezlerinin yaklaşık % 90'ının bu görevi sürdürmem için imzalı talepleri var. Ömrünün üçte birini bu mücadelede geçirmiş biri olarak kendi kararını toplumun iradesinden üstün tutmak gibi bir yaklaşım örgütlü yaşamı inkar eder.”

Alman Haber Ajansı'nın Türkçe yayınları başladı

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) esas olarak Almanya'daki Türkçe medyaya haber servisinde bulunmak amacıyla kurulan ve test yayınları bir süredir devam eden “DPA Türkçe haber servisi” sonunda başladı. Berlin'de oluşturulan yeni bölümün sorumlusu Dr. Heinz Rudolf Othmerding konuyla ilgili olarak daha önce “Alman medyalarının önde gelen haber ajansı olarak, bu projenin Türk kökenli göçmenlerin medya kullanımını arttırmaları ve böylece daha iyi entegre olabilmelerine önemli bir katkı olacağını düşünüyoruz” demişti. Türkiye'de DPA muhabiri olarak görev yapan Ingo Bierschwale tarafından yönetilen serviste hem kadrolu, hem de Almanya'nın çeşitli bölgelerinden serbest muhabir olarak çalışmak üzere Türkçe ve Almanca'ya ileri derecede vakıf genç gazeteciler görevlendirildi. Servis, abonelerine siyasetten, spora, kültürden ekonomiye her alanda günde 50 haber vermeyi hedefliyor. Aynı haberlerin Almancası da aynı anda Almanca medyanın kullanımına sunuluyor.

Berlin'de Türkçe reklam panoları tartışılıyor

Berlin'in yoğun Türk nüfusu bulunan ilçelerinden Neukölln'ün sosyal demokrat Belediye Başkanı Heinz Buschkowsy, kentin birçok yerinde görülen Türkçe reklam panolarını eleştirdi. Berlin'de yerel medyanın “kentteki Türk reklamlar çok fazla” havasıyla ve “Berlinlilerin bunları anlamadığı” şikayetiyle gündeme getirdiği konuyla ilgili bir açıklama yapan Buschkowsy, “kamuya açık alanlardaki reklamların dilinin Almanca olması gerektiği”ni ve Türkçe reklamların yasaklanabileceğini belirtmişti. Başkan'ın tavrına karşı bir açıklama yayınlayarak tepki gösteren Berlin Eyalet Meclisi'ndeki Türk kökenli milletvekillerinden Bilkay Öney (Yeşiller), “Belediye başkanı Türkçe reklamın uyumu engellediğini ileri sürüyor. Bu tamamen saçmadır... Ayrıca Türkçe reklamdan da kimse rahatsız olmamalıdır. Çünkü bu reklam yıllardan beri başarılı bir bir şekilde yapılmaktadır ve bundan böyle de yapılacaktır. Türkçe çok güzel bir dildir ve Türkçe reklam da bu yüzden insanlara daha çok hitap eder” dedi. Öte yandan sözkonusu Türkçe reklamları hazırlayan kuruluşlar da medyaya yansıyan açıklamalarında “Göçmen kökenli insanlar ana dilleriyle yapılan ilanları doğrudan kendilerine seslenildiği izlenimiyle algılıyorlar” diyerek, kent yaşamının bir parçası olmuş göçmenlere bu yolla daha başarıyla yöneldiklerini savunudular, Almanca bilmeyen Türkleri ise esas hedef kitlesi olarak görmediklerini kaydettiler.

Tüm Türkiye'nin en temiz tuvaletleri

“Financial Times Deutschland” gazetesinde yayınlanan “Türk benzinciler hizmetinizde” başlıklı haberde İstanbul'daki “TÜV Süd TGK” (Teknik, Güvenlik ve Kaliteli Denetim) çerçevesindeki “TÜV Süd Akademie”nin Petrol Ofisi bayilerinin mesleki eğitimiyle ilgili projesi anlatıldı. Türkiye'deki benzin istasyonlarındaki tuvaletlerin temizliğinin büyük olduğu vurgusuyla başlayan haberde, Münih merkezli TÜV Süd AG'ye bağlı olarak İstanbul'da 1987'den beri faaliyet gösteren şubenin benzin istasyonlarındaki hizmet kalitesini, güvenliği ve sonuç itibarıyla kazancı artırmak amacıyla başlatılan ve halen devam eden meslek eğitimi projesi kapsamında bir yıl içinde 15.000 benzincinin eğitildiği vurgulandı. Ve standartları yakalayan benzin istasyonlarının madalyayla ödüllendirildiği. TÜV Süd Akademie Genel Müdürü Tuğba Gürsoy'a göre onlar “Şimdi Türkiye'nin en temiz tuvaletlerine sahip.”

Kaptana tokat attı, ceza yok, sadece uyarıldı

Almanya'nın Cardiff'te Galler'i 2-0 yendiği Dünya Kupası eleme maçında kendisini eleştiren takım kaptanı Ballack'la saha ortasında tartışan ve bununla yetinmeyip, tokatlayan futbolcu Podolski uyarıyla kurtuldu. İki oyuncu arasındaki tartışmanın kavgaya dönüşmesi ancak araya giren oyuncular tarafından önlenebilmiş ve bütün bunlar televizyonlardan naklen yayınlanmıştı. Alman Futbol Federasyonu (DFB) 23 yaşındaki oyuncuya ceza verilmesine gerek görülmediğini açıkladı. Bu arada Alman milli takımının Türk kökenli oyuncularından Serdar Taşçı da tüm maç boyunca gösterdiği (90 dakika oynadı) başarılı performansıyla dikkat çekti.


gürsel.koksal@dogan-media.com
Dogan Media International / Frankfurt



2 Nisan 2009
1 Nisan 2009
28 Mart 2009
26 Mart 2009
25 Mart 2009
24 Mart 2009
23 Mart 2009
21 Mart 2009
20 Mart 2009
18 Mart 2009
17 Mart 2009
12 Mart 2009
11 Mart 2009
10 Mart 2009
6 Mart 2009
5 Mart 2009
27 Şubat 2009
25 Şubat 2009
24 Şubat 2009
20 Şubat 2009
19 Şubat 2009
18 Şubat 2009
17 Şubat 2009