Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Alman hükümetine bağlı bir yüksek öğrenim kuruluşu olan Federal Güvenlik Politikası Akademisi'nin düzenlediği 2018 Alman Güvenlik Politikası Forumu’nda bir konuşma yaptı.
"Yeni bir dünya düzeninde Almanya ve Avrupa'nın daha fazla sorumluluk alması gerekiyor" diyen Maas, "Bizden beklentiler yüksek" diye konuştu. Almanya'nın bu sorumluluğun gerektirdiği sivil ve askeri enstrümanları Avrupalı ortaklarıyla birlikte daha da geliştirmesi gerektiğini savunan Maas, ortak bir Avrupa Birliği (AB) dış politikası için bir "Avrupa Güvenlik Konseyi" oluşturulmasını önerdi.
Maas, "Bu tarz bir formatta, rotasyonla değişen üyelerden oluşan, AB'nin tümünü temsil edebilecek, daha küçük bir çevrede güncel krizlerin çözümü için daha hızlı ve daha yoğun çalışabiliriz" dedi. "Ancak bu tarz bir kurum oybirliği prensibinden vazgeçmeden sahip olduğumuz sorunları çözemez" diyen Maas, söz konusu konseyin oy çokluğu karar alabilmesi gerektiğini belirtti.
"AB'yi dış politika yapabilir hale getirmek zorundayız"
Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker daha önce AB dış politikasında oybirliği prensibinin sona ermesi gerektiğini belirtmiş ve oy çokluğu ile karar alınabilmesini savunmuştu. Konuşmasında Juncker'in bu önerisine destek veren Maas, Brüksel'de konuyla ilgili yapılacak tartışmayı hızlandırmak istediğini kaydederek, "AB'yi nihayet dış politika yapabilir hale getirmek zorundayız" dedi.
Almanya’nın 2019 ve 2020 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak görev yapacağını da hatırlatan Maas, "Birçok krizde etkimiz özünde AB'nin bütünlüğüne bağlı" diye konuştu. Maas, Almanya'nın başta Fransa olmak üzere diğer AB ortakları ile istişare halinde bu görevi sürdüreceğini kaydetti.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Eylül ayı sonunda katıldığı bir etkinlikte "Avrupa Güvenlik Konseyi" önerisini gündeme getirmişti. Merkel söz konusu konseyin "dönüşümlü üyelerden oluşması gerektiğini" savunmuş ancak tasarısıyla ilgili ayrıntı vermemişti. Almanya Başbakanı, oybirliğine dayalı bir Avrupa dış politikasının gelecek açısından anlamlı bir çözüm olmayacağını savunmuştu.