Almanya’da 8 Türk’ü öldüren neo-Nazi örgütünden Beate Zschaepe’nin yargılanacağı davaya Türk medya kurumlarının akredite edilmemesi tepki yarattı. Almanya’nın ombudsmanı mahkemeyi uyardı.
Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldüren neo-Nazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünün davası öncesinde ‘Türk medyasına akreditasyon’ krizi yaşanıyor.
NSU’nun üç üyesinden hayatta kalan tek isim olan Beate Zschaepe’nin yargılanacağı dava 17 Nisan tarihinde Münih kentinde görülmeye başlanacak. Fakat Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin duruşmayı izleyebilecek gazeteciler listesinde Türkiye’den hiçbir ismin yer almaması tartışma başlattı.
Duruşmaların küçük bir salonda görüleceği gerekçesiyle basın için ayrılan 50 kişilik yere, dünyanın dört bir yanındaki medya kuruluşlarından 123 başvuru geldi. Anadolu Ajansı dahil Türkiye’den 8 medya kuruluşu da akreditasyon başvurusunda bulundu. Fakat liste sadece BR, NDR, MDR, WDR ve ZDF gibi Alman yayın kuruluşları ve iki Hollanda gazetesiyle bir televizyon kanalından oluştu.
İlk gelen yeri kaptı
ABD’den New York Times gazetesi ve İngiltere’nin özerk yayın kurumu BBC’nin bile yedek listede olduğu uygulamaya Almanya’nın federal ombudsmanı Türk medyası adına da tepki gösterdi.
Mitteldeutsche Zeitung gazetesine demeç veren Ombudsman Barbara John “Süreç sadece Türkiye’de takip edilmekle kalmadı, Almanya’da yaşayan birçok Türk de halen Türk gazetelerini okuyor ve Türk televizyonunu izliyor. Bu yüzden erişimin sağlanması sadece arzu edilecek bir şey değil aynı zamanda önemli de” diyerek uygulamanın gözden geçirilmesini talep etti. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi Sözcüsü Margarete Nötzel akreditasyonların başvuru sırasına göre verildiğini öne sürerek ‘tek alternatifin kura çekmek’ olacağını iddia etti.
‘Türk medyasına imtiyaz tanınmalıydı’
Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU’dan, Federal Meclis’in Dışişleri Komitesi Başkanı Ruprecht Polenz, “Mağdurların kökenlerinden dolayı Türk medyasına da yeri garantilenmiş bir şekilde haber yapılmasının sağlanmasını daha iyi bulurdum” açıklamasını yaptı. Sosyal Demokrat Parti(SPD) Başkanı Sigmar Gabriel, bu davayla özellikle Türk asıllı vatandaşların Alman devletine güveninin geri kazanılması gerektiğini belirti. Gabriel “Mahkeme resmi açıklamalara sığınmaktan vazgeçmeli”dedi. Yeşiller partisinin Eşbaşkanı Cem Özdemir de süreci ‘esneklik ve duyarlılıktan uzak’ diyerek eleştirdi.
Üç milyon Türk’e güvence verilmeli
Faruk Şen Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü: Yaşananlar Almanya’nın ciddi ayıbıdır. Bu kadar şaibeli bir davanın üstünü kapatma çabasıdır. Böyle önemli ve büyük davalar için büyük mahkeme salonları vardır. Müdahil olmak isteyen Türk sivil toplum kuruluşları da reddedildi. Davanın Almanya’da yaşayan 3 milyon Türk’e güvence verilecek şekilde görülmesi lazım.
Mehmet Canbolat Hessen Toplum gazetesi yazarı: Mahkemenin küçük bir salonda yapılmasının sebebinin olayı sıradan bir dava gibi göstermek olduğunu düşünüyorum. Böyle bir davanın daha şeffaf bir ortamda yapılması gerekirdi. Salonu dışarıda bir ekrana yansıtmayı da reddettiler. Almanya’nın imajını düşünüyorlar.
Rıza Türmen AİHM eski yargıcı, CHP Milletvekili: Bu davada esas husus şu: Bu davanın muhatabı kim? Türk medyasının bu davayı izlemesi düşünce özgürlüğünün parçası. Türk halkını bu bilgiden mahrum kılmayı sorunlu buluyorum. Başbakan’ın akreditasyon yasağını eleştiriyorduk, Alman makamları daha ağırını yapıyor. Konuya devlet düzeyinde müdahale edilmeli.
Ali Kızılkaya Almanya İslam Konseyi Başkanı: Türk basınının kabul edilmemesi garip ve vahim bir durum. Böyle büyük bir davanın bu kadar küçük bir salonda yapılması da çok garip. Büyükelçimize dahi yer ayrılmadı. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün de kabul edilmeyeceğine dair iddialar var.