Dünya

Almanya Türkiye’den güvenceler bekliyor

Türkiye’nin Almanya’dan iadesini istediği terör zanlıları ve şüpheliler konusunda anlaşmazlığa çözüm aranıyor. Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ düğüm noktalarını oluşturuyor.

27 Şubat 2017 15:53

Türkiye’nin Almanya’dan iadesini istediği terör zanlıları ve şüpheliler konusunda anlaşmazlığa çözüm aranıyor. Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ sorunun düğüm noktalarını oluşturuyor.

Almanya ile Türkiye arasında gerginliğe neden olan iade talepleri konusundaki anlaşmazlık, iki ülke yetkilileri arasında süren görüşmelerle aşılmaya çalışılıyor.

Türkiye, terör örgütleri PKK ve DHKP/C üyeleri ve ayrıca 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen hareketiyle ilgili şüphelilerin iadesini isterken, sonuçsuz kalan girişimleri nedeniyle Almanya'ya tepki gösteriyor.

Alman hükümeti iade talepleriyle ilgili kararlarını, mevcut mevzuat ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülükler çerçevesinde aldığının altını çiziyor.

Liderlerden “çözüm bulun” talimatı

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 2 Şubat’ta Ankara’ya yaptığı ziyarette, iadeler konusundaki soruna çözüm bulunabilmesi, tarafların birbirini daha iyi anlayabilmesi için, iki ülkenin adalet ve içişleri bakanlıkları arasında görüşmelerin yoğunlaştırılması kararlaştırıldı.

DW Türkçe’ye konuşan diplomatik kaynaklar, iade süreçlerini düzenlemek için ABD ile Almanya arasında olan iade sözleşmesine benzer bir ikili sözleşmenin söz konusu olabileceğini, Türkiye’den insan hakları konularında taahhütler beklendiğini kaydettiler.

Almanya’nın iade taleplerinde, suçlunun iade edilecek ülkede Alman anayasasına aykırı bir ceza ya da muameleyle karşı karşıya kalmamasına dikkat ettiğini vurgulayan diplomatlar, ABD’nin iade taleplerinde yaşanan sorunun, ikili bir sözleşmeyle aşıldığını ifade ettiler.

ABD’de idam cezası olduğunu ancak Amerikan yönetiminin ölüm cezasına hükmedilmeyeceğine veya ölüm cezasının infaz edilmeyeceğine ilişkin teminat vermesi halinde iade taleplerinin karşılanabildiğine dikkat çeken bir yetkili, “Türkiye’nin de gerekli bazı güvenceleri vermesi halinde çözüm formülleri bulunabilir” dedi.

Tezcan: “Özel şartlar konulabilir”

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Durmuş Tezcan, Türkiye ile Almanya arasında iade konularında işbirliğinin her iki ülkenin de taraf olduğu Avrupa Konseyi’nin 1957 tarihli Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi (SİDAS) ve ek protokolü zemininde yürütüldüğünü hatırlatırken, şu noktaya dikkat çekti:

“Ancak iade edecek devlet özel şartlar koyabilir, talepte bulunan devlet özel taahhüt verebilir ve bunu verdiği takdirde de buna uymak zorundadır. Aslında ikili sözleşmeye bile gerek yok, iade kararnamesine koşullar konulduğu takdirde iadeyi talep eden devlet bunları kabul etmiş sayılır.”

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Türkiye’nin iade taleplerinin Almanya’da kabul görmemesinin en önemli nedeni olarak gösterilirken, Türk hükümetinin iadesini talep ettiği kişilerin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmayacağı yönünde güvence vermesi en önemli beklenti olarak ifade ediliyor.

Prof. Dr. Tezcan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası ile ilgili kararları olduğuna dikkat çekerken, “AİHM’in bunun en fazla 24 yıl uygulanabileceği, sonrasında sürekli gözden geçirilmesine ilişkin kararları var” dedi.

AİHM’in Abdullah Öcalan ile ilgili kararında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesini ihlal ettiğine hükmettiğini hatırlatan Tezcan, “İyi hal varsa salıverme durumu olması gerekiyor. Olmazsa AİHM konuyu Bakanlar Komitesi üzerinde Türkiye’nin önüne sürekli getirecektir. Türkiye eninde sonunda kararlara uymak durumunda” dedi.

İade sürecinde kritik noktalar

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Önok da AİHM içtihatları uyarınca, ağırlaştırılmış da olsa, müebbet hapse mahkûm olan kimselerin de, “bir gün tekrar özgürlüğüne kavuşabilme” haklarının hukuken mevcut olması gerektiğini vurguladı.

Önok şu değerlendirmeyi aktardı:

“İnfaz mevzuatımıza göre, salıverilme olanağı olmayan durumlardan biri de, ‘Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar’ başlıklı bölümlerde yer alan suçlardan birinin, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet durumudur. İadesi istenilen kişilere isnat edilen suçlardan bazıları da bu kapsamdadır. Bu tür düzenlemelerin yaratacağı hukuki sorunlara dair uyarılara rağmen, mevzuatta bir değişikliğe gidilmemiştir. Bu bakımdan, bu konuda da Türkiye’den bazı garantilerin istenebileceği ve bu konuda bir anlaşma yapılmasının gündeme geleceğini öngörmek zor değildir.”

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan uluslararası yükümlülüklere her taraf ülkenin uymak zorunda olunduğunu vurgulayan Önok, iade hukuku açısından, hiç kimsenin “kötü muamele görme konusunda gerçek bir risk altında” bulunduğu bir ülkeye iade edilemeyeceğini kaydetti.

Türkiye’de yakın zamanlarda medyaya yansıyan ve yakalanan bazı şüphelileri yaralı vaziyette gösteren görselleri hatırlatan Önok, bu görüntülerin akıllarda soru işaretleri yarattığını belirterek, “Türkiye’den iade edilen kişilere kötü muamele edilmeyeceğine dair yazılı bir teminatname talep edilmesi de gündeme gelebilir” dedi.

Bazı siyasetçilerin Türkiye’de idam cezasının getirileceğine ve geçmişe dönük uygulanabileceğine dair açıklamalarını hatırlatan hukukçu Önok, bu beyanlar ışığında Türk Hükümeti’nden iade edilen kişilere ölüm cezasının uygulanmayacağı şeklinde bir teminat talep edilmesinin de mümkün olabileceğini kaydetti.

Adil yargılanma hakkı

Türkiye’ye iade edilmesi söz konusu olan bir kişiye, Türkiye’de adil yargılanma hakkı tanınmayacağına dair gerçek bir riskin bulunmasının da iadeye engel teşkil edebileceği uyarısında bulunan Önok, “Bu açıdan, Türkiye Devleti yetkililerinin kamuoyuna yapacakları beyanlarında dikkatli olmaları gerekir. Şüphelilerin suçlu olduklarının peşinen kabul edildiğini gösteren beyanların varlığı, bu açıdan sorun doğurabilecektir” dedi.

İade süreçlerinde, isnat edilen suçtan ve delillerden bağımsız olarak, teknik değerlendirmelerin uzun ve meşakkatli bir süreci gerektirdiğine dikkat çeken Önok, değerlendirmelerini şöyle tamamladı:

“Sürecin uzamasının Türk kamuoyunun tepkisine yol açması gayet anlaşılabilir bir durumdur. Türkiye ve Almanya arasındaki ikili ilişkilerde kriz yaşanmasına mahal vermeyecek ve adaletin tecellisini sağlayacak bir hukuki ve siyasi çözümün bulunması her iki tarafın lehinedir. Temennim bunu mümkün kılacak maharet ve esnekliğin her iki tarafın yetkilileri tarafından gösterilebilmesidir.”

Almanya’nın iade politikası

Almanya’da iade talepleriyle ilgili süreç iki aşamadan oluşuyor. İadenin gerçekleşmesi için öncelikle ilgili eyalet yüksek mahkemesinin iadenin kabul edilebilirliği hakkında karar vermesi gerekiyor. Mahkemenin muhakeme sonunda “Kabul edilebilirlik hakkında karar” alması halinde konu federal hükümete intikal ediyor ve hükümet adına Federal Adalet Bakanı yürütme adına yeniden bir değerlendirme yapıyor. Bakan, iadenin kabulüne ya da reddine karar verebiliyor. Ancak mahkemenin kabul etmediği bir iade talebine federal hükümet onay veremiyor, hükümetin mahkeme kararına bağlı kalma yükümlülüğü bulunuyor.

Federal hükümetin Aralık ayında bir soru önergesine verdiği yanıt da Almanya’nın Türkiye’nin iade talepleriyle ilgili politikası hakkında önemli ipuçları veriyor.

Hükümetin yazılı yanıtında, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’nin herhangi bir iade talebine onay verilmediği bilgisine yer verildi.

Yanıtta, iadeler konusunda “İade talebinde bulunan ülkenin hukuk devletine bağlılığı, ilgili ülkedeki cezaevi şartları ile tutukluluk halleri dikkate alınarak” karar verildiği vurgulandı.

©Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal / Berlin