Dünya

Almanya Selefiliği tartışıyor

Almanya’da radikal İslamcılığın kaynağı olarak görülen Selefilerle nasıl mücadele edilebilir sorusuna yanıt aranıyor. Bu çerçevede konunun farklı aktörlerle tartışılması amaçlanıyor.

02 Aralık 2015 20:08


Paris’teki terör saldırıları sonrasında, Avrupa’da yetişen gençlerin neden ve nasıl radikal İslamcı ve şiddete hazır olduğu sorusu Almanya’da yeniden gündeme geldi. Aslında kökten dincilik ve radikal İslamcılarla mücadele Almanya için yeni bir olgu değil. Ülkedeki kökten dinci akımların kaynağı sayılan Selefilik son beş-altı yıldır kamuoyunun dikkatini çeken ve tartışılan bir hareket. Alman iç istibarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın Berlin örgütü tarafından düzenlenen bir panelde de, Selefilerin gençleri nasıl etkilediği, radikal İslamcılıkla mücadele için yapılması gerekenler tartışıldı. Güvenlik ve Toplum için Berlin Forumu'nun ilk toplantısı olan panel, uzmanlarla, siyasetçi, öğretmen ve sivil toplum temsilcilerinin konuyu tartışması için bir platform sundu.

Sayıları artıyor

Berlin İçişleri Senatörü Frank Henkel, Almanya’da son beş yıl içinde Selefilerin sayısının arttığına dikkati çekti. İç istihbarattan sorumlu Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın verilerine göre 2011 yılında 3 bin 800 olan Selefilerin sayısının 2015 yılında 7 bin 500’e ulaştığı tahmin ediliyor. Her Selefi şiddet eğilimi taşımasa da, örneğin Almanya’dan Irak veya Suriye gibi ülkelere savaşmaya gidenlerin sayısının 700 civarında olduğu düşünülüyor. Bu veriler göz önünde bulundurulduğunda Almanya’nın da hedef olabileceğini ifade eden Hrıstiyan Demokrat Birlik partili (CDU) Henkel, güvenlik alanında önlemlerin alındığını vurguladı. Henkel, bu kapsamda örneğin Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın bütçesinin ve personel sayısının artırıldığını belirtti. Ancak bunun yeterli olmadığına işaret eden Henkel, radikal İslamcılığı önleyici çalışmaların önem taşıdığını dile getirdi. Selefilere fikirlerini yayacak olanakların verilmemesi gerektiğini söyleyen Henkel, “bizim (Selefilerden) daha iyi, daha hızlı olmamız; gençlere toplumsal, siyasi ve dine ilişkin konularla uğraşabilmeleri ve kendi görüşlerini oluşturabilmeleri için yol göstermemiz gerekiyor” dedi. Radikal İslamcılıkla mücadele için devlet kurumları ile sivil toplumun birlikte çaba göstermesi gerektiğini vurgulayan Henkel, bu çerçevede kökten dinci ve aşırı eğilimleri önleyecek projelere destek verdiklerini ifade etti.

“Gençlerle konuşulmalı”

Berlin İçişleri Senatörlüğü’nün desteklediği projelerden biri olan Kompass Danışma Merkezi, Violence Prevention Network adlı dernek tarafından yürütülüyor. Projede, radikal İslamcı gruplardan uzaklaşmak isteyen gençlere ve onların ailelerine danışmanlık yapılıyor. Proje yöneticisi Thomas Mücke, Suriye’ye savaşmak için giden ve geri dönen gençlerle yaptıkları çalışmalardaki gözlemlerine göre, bu gençlere İslam hakkında soru hakkı verilmediğini, “soru sorma, denileni yap ve bizi takip et” denildiğini söyledi. Mücke, bu yüzden, gençlere soru sorma hakkı ve yeni görüş açıları sunulduğu zaman İslamcı gruplardan uzaklaştıklarını ifade etti. Gençlerle konuşulmasının önemli olduğunu belirten Mücke, “hiçbir gençten vazgeçilmemesi” gerektiğini vurguladı. Mücke, radikal eğilimler taşıyan gençlerle İslam hakkında konuşulduğu zaman, gençlerin Müslümanlığın yanı sıra demokrasi ve insan hakları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istediğini söyledi.

Neden radikalleşiyorlar?

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne bağlı Şehitlik Cami Derneği Başkanı Ender Çetin de, gençlerin İslam hakkında yeterince bilgiye sahip olmadığına dikkati çekti. Bu nedenle camide gençlere yönelik Almanca olarak İslam’ı anlatacak etkinlikler düzenlediklerini söyledi. Ancak Çetin, gençlerin Müslümanlığı yeterince bilmemesinin radikalleşmelerindeki tek neden olmadığını vurguladı. Gelecek perspektifi olmayan, kendilerine değer verilmediğini düşünen gençlerin daha kolay radikal eğilimlere kaydığına işaret eden Çetin, geleneksel bakış açısı ve ideolojinin de bunda etkili olduğunu söyledi. Çetin, Selefilerin Kur’an-ı Kerim’i siyasi ideolojileri için araç olarak kullandığını ifade etti.

Bendorf merkezli Liberal Müslümanlar Derneği’nin Başkanı Lamya Kaddor’a göreyse, gençlerin radikalleşmesinde sadece İslam’ı suçlamak doğru değil. Kaddor, esas sorunun bu gençlerin yaşadığı kimlik krizi olduğunu vurguladı. 'Bu gençler ne zaman Alman sayılacak' sorusunu yönelten Kaddor, Müslümanların hâlâ toplumda “yabancı” sayıldığını ifade etti. İslam konusunda çalışmalar yapan Kaddor, bu nedenle de bu gençlere toplumun ne gibi imkânlar sunduğunun önem taşıdığını belirtti. Kaddor, çoğunluk toplumu tarafından Müslümanlar arasındaki farklılıkların görülmemesini ve Müslümanların tek bir grup gibi algılanmasını eleştirdi.

Radikallik nasıl anlaşılır?

Şehitlik Camisi’nden Ender Çetin de, radikallik ve aşırı dindarlık arasındaki farkın tam olarak görülmediğine işaret etti. Okullarda öğretmenlere yönelik İslam konusunda çalışmalar yaptıklarını belirten Çetin, mesela bir kız öğrenci sınıf gezisine katılmadığı zaman öğretmenlerin aileyi “radikal” olarak damgaladığını söyledi. Çetin, bu farklılıkların anlaşılması için camilerle ve şiddete karşı olan Müslümanlarla yapılacak işbirliğinin artırılmasını istedi.

İslam konusunda kitaplar yazan Lamya Kaddor ise bir gencin nasıl radikalleştiğine dair hazır bir şema bulunmadığına dikkati çekti. Kaddor, ancak bir gencin birdenbire dinle ilgilenmeye başlamasının, bunun yanı sıra siyasi bir söylem kullanmasının şüphe uyandırıcı olduğunu ifade etti. Gençlerin bu yöndeki görüşlerinin radikal olduğunu anlamak için Selefilik konusunda uzman olmak gerekmediğini söyleyen Kaddor, iyi bir eğitimcinin ve ailelerin bunu fark edebileceğini kaydetti.