Gündem

Almanya seçimleri: Göç ve İslam karşıtı AfD ana muhalefet partisi mi olacak?

Almanya'da Pazar günkü genel seçimde İslam, göç ve yabancı karşıtı Almanya için Alternatif Partisi'nin (AfD) İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra meclise giren ilk aşırı sağcı parti olması bekleniyor. Büyük koalisyon kurulması halinde ise ana muhalefet partisi

29 Nisan 2018 20:30

Almanya'da Pazar günü yapılacak genel seçimde en çok merak edilen konular arasında İslam, mülteci ve yabancı karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi'nin ne kadar oy alacağı bulunuyor.

AfD'nin bu seçimlerle birlikte İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Almanya parlamentosuna girmeyi başaran ilk aşırı sağcı siyasi parti olması bekleniyor.

Aşırı sağcı ve popülist parti, geçen yıl Berlin'de yüzde 14,2 oy alarak Eyalet Meclisi'ne girmeyi başarmıştı.

AfD bu yıl Mart ayında 3 eyalette düzenlenen seçimlerde de Saksonya-Anhalt'ta yüzde 24, Baden-Württemberg'de yüzde 15, Rheinland-Pfalz'da da yüzde 12 oy alarak yine eyalet meclislerine girdi.

Son kamuoyu araştırmalarına göre partinin oy oranı yüzde 9 ile yüzde 12 arasında değişiyor.

Buradaki küçük değişiklikler bile çok önemli olabilir: Çünkü anketler, Başbakan Angela Merkel'in lideri olduğu Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) dışındaki dört partinin oy oranlarının yakın olduğunu gösteriyor.

AfD, yüzde 10 civarında oy alması beklenen Sol Parti, Yeşiller ve Hür Demokratik Parti'yi geçerse, CDU ve SPD'nin tekrar koalisyon kurması durumunda, ilk defa gireceği Federal Meclis'te kendisini ana muhalefet partisi olarak bulabilir.

AfD, 2013'te Euro Bölgesi'ndeki kurtarma paketlerine tepki amacıyla kuruldu. 2014'de Avrupa Parlamentosu'na iki milletvekili gönderdi. Aynı yıl Almanya'da eyalet meclislerinde de temsil edilmeye başlandı.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan gazeteci Ben Knight, henüz parlamentoya girmese bile herkesin halihazırda yeteri kadar güç kazanmış olan AfD'yi konuştuğunu söylüyor.

Berlin'de yaşayan Knight'a göre, bu seçimler ile ilgili olarak yerel ve uluslararası basın ile sosyal medyanın en büyük tartışma konusu, AfD.

Knight, AfD ile artık 'toplumda zaten yer alan Nazilerin artık saklanma ihtiyacı bile duymadığının' anlaşıldığını söylüyor.

AfD'nin özellikle sosyal medyadaki varlığına bakıldığında ise 362 bin Facebook takipçisi ile 169 bin takipçisi olan SPD'yi ve 154 bin takipçisi olan CDU'yu geride bıraktığı görülüyor.

Oxford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma ise AfD'nin herhangi bir siyasi partiden çok daha fazla Twitter trafiği çektiğini ortaya koyuyor.

Oxford Üniversitesi'nin internetin sosyal bilimler alanındaki etkileriyle ilgili çalışmalar yapan enstitüsünün Oxford Dijital Propaganda projesi kapsamında yapılan bir araştırmaya göre, 1 ve 10 Eylül tarihleri arasında atılan 1 milyon tweetin AfD ile bağlantılı etiket içerenlerinin oranı yüzde 30.

Financial Times'ın haberine göre, AfD'nin Facebook sayfasına gelen trafik 2015 yazında yaşanan mülteci kriziyle artarken yine 2015'te yılbaşı kutlamaları sırasında yasa dışı göçmenlerin ve iltica talebinde bulunanların taciz suçlamalarıyla karşı karşıya kalması sayfa trafiğini zirveye taşıdı.

Gazetenin haberinde, yılbaşı kutlamaları sonrasında AfD'nin gönderileriyle etkileşime girenlerin sayısının üç katına çıkarak, ayda 380 bini aştığı belirtildi.

Dortmund Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi olan siyaset bilimi uzmanı Dr. Kemal Bozay, AfD'nin yükselişini şu etmenlerle açıklıyor:

Parti sisteminin yozlaştığını iddia eden AfD'nin bir alternatif vaat ettiğini söyleyen Bozay, partinin sandığa gitmeyen protestocu kesimleri hedeflediğini aktarıyor.

Bozay'a göre partinin kullandığı dilin özellikleri şöyle:

Gazeteci Knight da AfD'nin vaatlerinin halihazırda CDU tarafından faaliyete geçirildiğini söylüyor.

Knight'a göre, her ne kadar AfD mültecileri sınır dışı etme gibi sözler verse de CDU zaten olabildiğince sınırları kapamak ve göçmenlere hayatı zorlaştırmak adına yapılabileceklerini yaptı.

"AfD aslında gerçekleştiremeyeceği şeylerin sözünü veriyor. Camileri yakmak gibi vaatleri Alman anayasasına aykırı" diyen Knight'a göre AfD aslında rkçılıktan yana bir tavır alarak destekçisi olan Almanların taleplerine cevap veriyor:

"İnsanları Müslümanlardan korkutmanın bir yolunu buldular. Her toplumda milliyetçi olan bir kitle mutlaka vardır, ancak bu zamana kadar aşırı sağ bir partiye oy vermemelerinin sebebi belki de aşırı sağın bu kadar moda olmamasıydı.

"Almanya uzun zamandır CDU ve SPD'nin kurduğu büyük koalisyon tarafından yönetiliyor ve artık insanlar bundan sıkıldı.

"Seçmenler şimdiye kadar ekonomik taleplerin daha önemli olduğunu düşünüyorlardı fakat artık bununla ilgilenmiyorlar. AfD onları ırkçı bireylere dönüştürerek güçlü kılıyor.

Knight, Müslüman ve göçmen karşıtı söylemleri olan AfD'nin parlamentoya girmesi ihtimalini 'korkutucu ve üzücü' olarak tanımlıyor:

"Seçimlerden sonra şimdiki SPD ve CDU büyük koalisyonu kurulur ve üçüncü parti olursa, AfD parlamentodaki en büyük muhalefet partisi olacak demektir.

"Bundestag'da ne zaman bir tartışma olsa önce koalisyon sonra da ana muhalefet partisinin pozisyonu gelir. Böylece söylemleri ulusal bir platform kazanacak. Alman siyaseti çok daha ucuz ve çirkin olacak demektir. Her akşam televizyonda olacaklar, bu bir felaket olur."

İslam dininin Almanya'da yerinin olmadığını söyleyen AfD, camilere ayrılan fonların kesilmesi, burkanın yasaklanması, ezanlara son verilmesi ve imamların güvenlik taramasından geçirilmesinden yana.

AfD'nin kurucularından Alexander Gauland, son olarak Türkiye kökenli Alman siyasetçi ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz için 'Anadolu'ya gitsin de kurtulalım' ifadesini kullandı.

Federal Meclis'te SPD'den iki dönem milletvekilliği yapmış olan Lale Akgün, AfD'nin Türkiye ile ilgili politikaları ile ilgili olarak şu yorumu yapıyor:

"AfD üçüncü parti olarak parlamentoya girerse Türkiye'nin peşini bırakmaz. Doğru düzgün bir parti politikası yok. Sadece kutuplaşmayı malzeme edip ortaya çıkacaklardır.

"AfD, başka bir içeriği olmadığı için yatıp kalkıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, İslam'ı ve Türkiye'yi malzeme edinecektir. Türkiye'nin politikaları da İslami olduğu için bu bir düğüm gibi birbirine girer."

Hamburg'daki Evangelischen Hochschule'den Türkiye uzmanı Dr. Yaşar Aydın ise SPD gibi merkez partilerin AfD'nin etkisinden korktuğu için daha çok Erdoğan ve Türkiye'yi eleştirir hale geldiğini söylüyor.

Akademisyen Kemal Bozay da AfD'nin söyleminin merkez partileri daha da sağa çektiği görüşünde:

"Genel olarak partilerin söylemlerinde siyasal radikalleşme olduğunu söylemek mümkün. Avrupa'da herkes merkez politika izlemek isterken merkezin ideolojik söylemleri sağa kaymış durumda. Dolayısıyla artık merkeze dönüş, sağa kayışın ifadesi olarak kendini göstermekte."