Dünya

Almanya’nın ‘feminist dış politika’ açılımı tartışılıyor

Dışişleri Bakanı Baerbock, "rüzgar çoğunluklar ters yönden esse de" vazgeçmeyeceklerini söyledi

18 Eylül 2022 07:54

Alman Hükümeti’nin feminist dış politika taahhüdü, çetin sınamalarla karşı karşıya. 

Avrupa’yı savaş korkusunun sardığı, güvenlikçi politikalar ile silahlanmanın ön plana çıktığı bir dönemde “feminist dış politika” mümkün mü? Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bu politikayla ne hedefliyor? Kadın hakları savunucularının beklentileri neler?

İşte merak edilen soruların yanıtları:

Almanya’nın ilk kadın dışişleri bakanı Annalena Baerbock, geçen yıl bu görevi üstlenirken, dünyada barış, istikrar ve refah için çalışacağını söylemiş, “feminist bir dış politika” izleyeceğini vurgulamıştı. 

Baerbock bu yaklaşımıyla, kadınların dışlandığı, ayrımcılığa uğradığı bir dünyada barış, istikrar ve kalkınma hedeflerinin de sağlanamayacağını savunuyor. Dış politikada, kadın haklarının, ezilen ve ayrımcılığa uğrayan gruplara desteğin, temel öncelikler arasında olması gerektiğini vurguluyor. 

Dışişleri Bakanı Baerbock, feminist dış politika yaklaşımını anlatmak, bu yaklaşımı destekleyen uzmanların görüşünü almak ve bu politikayı izleyen diğer ülke yetkililerinin tecrübelerini dinlemek üzere bu hafta Berlin’de “Feminist Dış Politikanın Şekillendirilmesi” başlıklı uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı.  

Berlin’de ortak hedefler açıklandı

Konferansın sonunda, feminist dış politika yaklaşımına destek veren Almanya, Kanada, Meksika, Şili, Fransa, İsveç, Norveç, Finlandiya, Hollanda, Lüksemburg, Arnavutluk, İsrail ve Ruanda hükümet temsilcileri ortak bir sonuç bildirgesi yayımladı.

Sonuç bildirgesinde taraflar, izleyecekleri dış politikada toplumsal cinsiyet eşitliğinin merkezi öneme sahip olacağının altını çizdiler.  

Katılımcılar ayrıca, dünyada barış ve istikrarın sağlanabilmesi, sürdürülebilirlik, refah hedeflerinin tutturulabilmesi için, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, katılımcı ve kapsayıcı politikaların önemini vurguladılar.  

Sonuç bildirgesinde, özetle şu mesajlar verildi:

"Dış politika gündemimize toplumsal cinsiyet bakış açımızı dahil etmekte kararlıyız. Bu çerçevede, kadınların, kızların ve ayrımcılığa uğrayan diğer grupların haklarının, temsilinin güçlendirilmesi için çalışacağız. 

"Kadınların ve diğer sosyal grupların dışlanmasına yol açan eşitsizliklerin yapısal nedenlerine eğilme hedefini paylaşıyoruz. 

"Cinsel ve cinsiyetçi şiddetin sert bir şekilde kınanması, bu suçların kovuşturulmasına büyük önem veriyoruz."

Almanya kamuoyunda tartışma 

Yeşiller Partisi’nin en etkili isimlerinden olan Baerbock’un feminist dış politika yaklaşımı, kamuoyunda genel olarak olumlu tepkiler alsa da, muhalefetteki bazı siyasetçiler tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor.  

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından dış politikada savunma konularının, yaptırımların, silahlanmanın daha fazla ön plana çıkması da, özellikle muhafazakar sağcı, aşırı sağcı milletvekillerinin Baerbock’a yönelik küçümseyici açıklamalarını beraberinde getiriyor.  

Savaşların ve krizlerin hüküm sürdüğü bir dönemde, feminist dış politika yaklaşımının anlamsız olduğu iddia ediliyor.  

Ancak Baerbock, Berlin’deki konferansta yaptığı konuşmada, kendisine yöneltilen eleştirileri geri çevirdi. “Bunun için geç bile kalındı” diyen Baerbock, geri adım atmayacağı mesajını verirken, şunları söyledi:

“Şu açık: Rüzgar tersten sert bir şekilde esiyor ve çoğu zamanda yüzümüze… Afganistan’daki gelişmeler tahammül edilecek gibi değil, ama bazen bizim kendi ülkemizde de… Ancak bizler şunu anlamalıyız: Sizi öldürmeyen, sizi güçlendirir… Güçlendirir çünkü doğru amaç için savaştığınızı bilirsiniz.”

'Mücadele edenlerin güçleri hiç de hafife alınmamalı'

Son yıllarda feminizm karşıtı hareketler Avrupa’da da ivme kazanıyor, kadın haklarında gerileme, kadınlar ve kırılgan gruplara yönelik baskı ve şiddet de artıyor.

Berghof Vakfı’ndan Çatışma Dönüşümü Bölümü Başkanı Beatrix Austin, kadın hakları alanında gerilemeye karşı koymak için, toplumun bütünün yararına olacak, katılımcılığı güçlendirecek bir mücadelenin büyük önem taşıdığına vurguladı.

Austin, BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Feminist bir dış politikayı yaygınlaştırmak ve gelişimini sağlayabilmek, toplumun tümünün yararına olacak şekilde, adaletsizlikler ve eşitsizliklerle mücadele etmemizi gerekli kılıyor” dedi. 

Cinsiyet eşitliğine karşı olan, feminizm karşıtı güçlerin ciddiye alınması gerektiğini söyleyen Austin, “Diğer yandan, adil politikalar, kapsayıcı politikalar için mücadele edenlerin güçleri de hiç hafife alınmamalı” dedi.  

Feminist dış politika yaklaşımının bugün birçok ülke tarafından desteklendiğine, çok sayıda örgütün birbirleriyle ve kadın haklarının saldırıya hedef olduğu ülkelerdeki kadınlarla dayanışma içerisinde olduklarına işaret eden Austin, “Kadın hakları alanında, pek çok yerde sağlanan ilerleme ve kazanımlar hakkında konuşmak ve bunu gündemde tutmak çok büyük önem taşıyor. Ne kadar büyük başarı kaydedildiği ve kaydedilmekte olunduğu unutulmamalı” şeklinde konuştu. 

Alman Hükümeti nasıl bir strateji izleyecek?

Almanya’da Sosyal Demokratların, Yeşiller ve liberal Hür Demokratlarla oluşturdukları koalisyon hükümetinin, koalisyon sözleşmesinde, feminist dış politika izleme taahhüdü yer alıyor.

Sözleşmede, Alman Hükümeti’nin feminist dış politika uyarınca dünya genelinde kadınların ve kızların hakları, kaynakları ve temsiliyetinin güçlendirileceği, toplumsal çoğulculuğun teşvik edileceği vurgulanıyor. 

Alman Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasında da feminist dış politika şu sözlerle tanımlanıyor:  

“Feminist dış politika, toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşit katılımın, sürdürülebilir barış ve güvenliğin ön koşulları olduğu inancına dayanıyor. Dünya genelinde, tüm toplumsal gruplar eşit siyasi katılım haklarına, fırsatlara ve kaynaklara sahip değil. Feminist dış politika ise bu eşitsizliklere yol açan, güç yapılanmaları gibi engellerin, aşılmasını sağlamayı hedefliyor.”

Ancak bu politikanın temel ilkelerinin ne olacağı, hangi alanlarda eyleme geçileceği ve kullanılacak somut araçlar henüz belirlenmiş değil. Alman dışişleri bakanlığı bünyesinde, uluslararası partnerler, uzmanlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile yürütülen istişareler sonucunda bir “ilkeler kılavuzunun” hazırlanması hedefleniyor.

Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde yer alacak

Alman Dışişleri Bakanı Baerbock, Berlin’deki konferansta yaptığı konuşmada, feminist dış politikanın Alman hükümetinin nüfuz ettiği tüm alanları şekillendireceğini, bu yıl sonuna kadar tamamlanması öngörülen Almanya’nın ilk Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde de bu politikanın yer alacağını söyledi.

Bakanlığın kendi bünyesinde de atması gereken adımlar çok: Üst düzey bakanlık çalışanlarının sadece yüzde 27’si kadınlardan oluşuyor. Bakanlığın 3 müsteşarının 1’i kadın. Washington, Cenevre, Tel Aviv ve Pekin gibi önemli başkentlerde kadın büyükelçiler görev yapıyor olsa da, yurtdışında Almanya’yı temsil eden kadın büyükelçi sayısı sadece 43. 

Alman Hükümeti’nden beklentiler

“Feminist dış politika aynı zamanda ‘kendi evimizde’ işlerin nasıl yürüdüğü ile ilgili olarak, çok güçlü bir farkındalığa sahip olunmasını da gerektiriyor” diyen Beatrix Austin, Almanya’nın kendi kurumlarında, yanlış süreç ve mekanizmaların değişmesi için reformlara ihtiyaç duyulduğunun fark edilmesinin önemine vurgu yaptı. 

Austin ayrıca, Alman Hükümeti’nin feminist dış politika için gerekli mali kaynakları ve süreçleri sağlaması gerektiğini söylerken, dünya genelinde eşitlik için çalışan yerel aktivistlere istikrarlı ve bürokratik olmayan desteğin de büyük önem taşıdığını kaydetti. Beatrix Austin, “Bu benim, Berghof Vakfı’ndaki barış inşası kapsamındaki görevim için de büyük öneme sahip” dedi.

Ukrayna savaşı ile birlikte Almanya, dış ve güvenlik politikalarında “Zeitenwende” olarak nitelendirdiği, hızlı ve köklü değişim kararıyla, anti-militarist politikalarını terk etti. Rekor bütçelerle, silahlanma hamlelerini öncelik haline getiren Alman Hükümeti, Almanya’nın Avrupa’nın lider askeri gücü olma hedefini de ilan etti.

Bu dönüşümü büyük bir dikkatle takip eden kadın hakları savunucuları, Almanya’nın feminist dış politikayı benimsemesini önemsemekle birlikte, bunun sadece söylem düzeyinde kalmaması, sağlanacak gerekli mali kaynaklarla somut adımlar atılması çağrısını yapıyor.