Gündem

Almanya genel seçiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'lı seçim kampanyası

Almanya'da Pazar günü yapılacak federal meclis seçiminin kampanya sürecinde Türkiye, en çok konuşulan konulardan. Seçime bu kez Türkiyeli göçmenlerin kurduğu bir parti de katılıyor. Alman Demokratlar Birliği (AD-D) seçim kampanyasında Cumhurbaşkanı Recep

29 Nisan 2018 20:30

Almanya'nın batısında, Türkiye kökenli göçmenlerin en yoğun yaşadığı yerlerden Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde, eskiden madencilikle geçinen bir şehir Gelsenkirchen…

Kentin en kalabalık alışveriş caddesinde yürürken, buranın göçmen yoğunluklu bir kent olduğunu fark etmemek mümkün değil.

Fark edilmemesi mümkün olmayan bir diğer şey ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın caddede yankılanan sesi...

Almanya'da Türk göçmenlerin kurduğu Alman Demokratlar Birliği (AA-D, Allianz Deutscher Demokraten) ilk genel seçimine hazırlanıyor. Gelsenkirchen'de açtığı standla, çoğunluğu Türkiye'den olan göçmenlere kendilerini tanıtıyorlar.

Haziran 2016'da kurulan AA-D, 24 Eylül'de federal meclis üyelerinin belirleneceği seçime Kuzey Ren Vestfalya'dan katılıyor. Partinin 15 adayı var.

Bundestag'a girebilmesi için yüzde 5 barajını aşması ya da 3 adayının doğrudan adaylara verilen oylarla milletvekili seçilmesi gerekiyor. AD-D'nin şu an için federal meclise girebilme şansı, sayısal olarak mümkün görünmüyor.

Hepsi Türk olan parti yöneticileri bir taraftan parti programlarını geniş tutarak Almanlara da ulaşmaya çalıştıklarını söylüyor, diğer taraftan ise seçim kampanyasında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğraf ve sözlerini kullanıyor.

Partinin kurucularından Halil Ertem, "Erdoğan-mobil"e dönüştürdüğü aracıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini ve Erdoğan'a yazılmış şarkıları çalarak Kuzey Ren Vestfalya'nın kentlerini dolaşıyor.

Arabadan Erdoğan'ın Ağustos ayında söylediği "Onlar o kampanyada Türkiye'ye böyle saldırdılar da ben oradaki vatandaşlarımıza niçin mesaj vermeyeyim. Ne diyorum; Türkiye düşmanı olan partilere sakın ha, oy vermeyiniz. Sakın. Türkiye dostu olanlarla beraber olun. Küçük partiymiş falan buna da bakmayın, onları büyütelim" sesi yükseliyor.

Erdoğan mesajında düşmanı partiler olarak isim vermese de Almanya'nın en büyük partileri olan Hristiyan Demokratlar (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller'i kastetmişti.

Erdoğan'ın bu açıklamasına başta Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel olmak üzere, Alman yetkililerden büyük tepki gelmiş olsa da, AD-D Almanya'daki seçim kampanyasında bu sözleri kullanmayı seçti.

1915 olaylarını "soykırım" olarak niteleyen tasarıyı kabul etmesinin

"Son senelerde Almanya'nın siyaseti hepimizin zoruna gittiği için siyasete karıştık. Buradaki siyasetçiler ve partiler, Türkiye'nin ve buradaki Türklerin sırtından siyaset yapmaya başladı. Herkes Türkiye uzmanı olmaya başladı. Ama bizlere ne düşündüğümüzü soran olmuyor"

Cingi sağcı, İslam ve göçmen düşmanı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin güçlenmiş olmasının da ülkede yabancı düşmanlığının arttığının göstergesi olduğunu, buna karşı kendilerinin de adım atma ihtiyacı hissettiğini belirtiyor.

Türkiye kökenli göçmenlerin 2013'teki federal seçimde tercihleri yüzde 64 oranında ana muhalefetteki merkez soldaki Sosya Demokrat Parti'den (SPD) yana olmuş, bunu Yeşiller ve Sol Parti izlemişti.

Hamburg'daki Evangelischen Hochschule'den Dr Yaşar Aydın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısının Almanya'da bir kesim üzerinde çok etkili olduğunu vurguluyor.

Gelsenkirchen'de parti standını görüp üye olan Şükrü Alıbık da "Şimdi SPD'ye, CDU'ya (Angela Merkel'in partisi Hristiyan Demokratlar Birliği) oy verecek halimiz yok. Bir Türk olarak, Türklerle uğraşan bir partiye verecek oyumuz yok. O yüzden bizim haklarımızı arayan bir partiye vermek daha mantıklı" diyor.

AD-D'ye desteğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısının da "mutlaka" etkili olduğunu söylüyor.

AD-D, Türkiye'de AKP'yi desteklemese de herkese kapılarının açık olduğunu söylüyor ve yetkililer aralarında MHP'ye, hatta CHP'ye yakın kişiler olduğunu da belirtiyor.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın resimlerinin ve konuşmalarının kullanıldığı seçim standının önünden geçen her Türkiye kökenli göçmen üzerinde aynı etkiyi yaratmıyor.

AD-D'nin el ilanını almak istemeyen bir kadın "Oy kullanma hakkım var ama oyumu Erdoğan'a vermeyeceğim" diyor. Parti gönüllüsü "Erdoğan'a değil bize veriyorsunuz" dese de kadın "Orada Erdoğan'ın fotoğrafını gördüm" diyor ve parti görevlisinin yanından uzaklaşıyor.

İnternette siyasi yorum videolarıyla Türk göçmenler arasında bir fenomene dönüşmüş olan Bilgili Üretmen de AD-D destekçilerinden.

Üretmen AKP'ye üye olmadığını söylüyor ancak yorum videolarında AKP'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a desteğini gizlemiyor. Onu gören birçok kişi selam verip fotoğraf çektirmek için duruyor.

Üretmen "Eğer tüm Alman siyasi partiler Cumhurbaşkanımızı negatif bir şekilde seçim kampanyası için kullanırsa, biz de Türk kökenli olarak seçim kampanyası için cumhurbaşkanımızın resmini kullanırız dedik" diyor.

Almanya Federal Meclisi'nde iki dönem milletvekilliği yapmış olan SPD'li psikolog Lale Akgün'e göre ise, AD-D'nin seçim kampanyasının göçmen ve İslam karşıtı AfD'yi güçlendirme ihtimali de var:

Akgün "Almanya'da siyasi partilerin yapması gereken kutuplaşmayı önlemek. Erdoğanlı afişerin asılması AfD'nin elini kuvvetlendiriyor. İnsanlara korku veriyor. Almanları hapse atan bir ülkenin cumhurbaşkanın afişiyle seçim progpogandası yapılıyor. Bundan korkan vatandaş tepki olarak sağa kayar" diyor.

AD-D üyeleri ve destek veren hemen herkesin dile getirdiği ortak bir ifade "Almanya'daki tüm diğer partilerin Türk düşmanı" olduğu…

Kuzey Ren Vestfalya'da Yeşiller Partisi'nden iki dönem eyelet parlamentosu milletvekilliği yapmış olan Arif Ünal, bu noktada Türkiye ve Erdoğan ayrımı yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.

Ünal "Tüm Alman partiler Türkiye düşmanıymış imajı yaratılıyor. Burada eleştiri getiren partilerin hiçbiri Türkiye düşmanlığı yapmıyor, Erdoğan'ı eleştiriyorlar. AKP'ye karşı olanlar Türkiye'ye düşmanmış gibi bir imaj yaratılmamalı" diyor.

Erdoğan'ın "Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin" açıklamasını Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel "Ulusal eğemenliğimize eşi benzeri görülmemiş bir müdahale" olarak yorumlamıştı.

AD-D'ye destek verenler ise Almanya'daki siyasilerin Türkiye'deki seçim ve referandumda görüş bildirdiğini, bu nedenle Erdoğan'ın da buna hakkı olduğunu savunuyor.

Selçuk Cingi "Almanya'nın siyasetinde Türkiye'nin iç siyaseti gündemde. Sayın Erdoğan neden böyle bir şey yapmasın ki o zaman. Tamam karışmasın, ama o zaman onlar da karışmasın" diyor.

Yeşiller Partisi'nin milletvekili adaylarından Gönül Eğlence ise bu noktada siyasi parti ve devlet yöneticisi ayrımına dikkat çekiyor:

Eğlence "Bir parti başkanının seslenmesiyle, bir devletin cumhurbaşkanının seslenmesi arasında çok büyük fark var. Çünkü o durumda Erdoğan'ın müdahalesi devlet müdahalesi yerine geçiyor. Bizim yaptığımız şey ise kardeş partimize destek olmak. Bunu Yunanistan'da, İspanya'da da yaptık" diyor.

AD-D, sadece Türkiyeli göçmenlerin oylarıyla parlamentoya girmeyi başaramayacağını da biliyor. Bu nedenle parti yöneticileri öncelikle bir göçmen ama onun ötesinde tüm Almanlara hitap eden bir parti olmaya çalıştıklarını belirtiyor.

Selçuk Cingi "Başta bizim insanımız için ama burada bütün yabancıların sesi olmak istiyoruz. Ardından Almanlar için de bir şeyler yapmak istiyoruz" diyor.

Parti standının çevresine asılmış olan pankartlarda dikkat çeken bazı vaatler ise şöyle:

Bir Alman da standda AD-D'nin çalışmalarına yardımcı oluyor ancak 2-3 saat içinde durup bilgi soranların hemen hepsi Türkiye kökenli.

Siyasi uzmanlar da, Alman toplumunda Erdoğan'a karşı var olan olumsuz algı nedeniyle, AD-D'nin Almanlara ulaşmasının çok güç olduğunu belirtiyor.

Essen'deki Türk Çalışmaları ve Entegrasyon Araştırma Merkezi'nden Caner Aver, Almanya'nın bir göç ülkesi olduğuna, ama federal mecliste göçmen kökenli milletvekillerinin sayısının yüzde 5 civarında kaldığına dikkat çekiyor.

Pazar günü yapılacak seçimde ise daha fazla göçmen adaya yer verildini belirten Aver, yeni parti kurmak yerine mevcut partilerin iç yapısının değiştirilmesi gerektiğini söylüyor:

"Dışarıdan gelip bir göçmen partisi olarak meclisin iç dünyasını değiştirmek için, belirli bir büyüklüğe ihtiyacınız var. Hiçbir göçmen partisinin yüzde 5 barajını aşma ihtimali yok. Bu da verilen oyların aslında kaybolduğu anlamına gelir. Doğru yola bakacak olursanız daha çok yerleşik partilere girip orada siyaset yapmak, siyasi partilerin iç dünyasını daha fazla değiştirmek, göçe, göçmenlerin sorunlarına, o sorunların yerleşik partilerin içinde işlenmesi, hedefe ulaşmak için daha başarılı bir yoldur" diyor.

Dr Yaşar Aydın da Bulgaristan'da kurulan ve başarı yakalayamayan Türk partisini örnek veriyor: "İnsanlar belki tepkisel olarak AD-D'ye oy verebilir ama bence Türkle bu konuda fazla bir yol alamayacak. Bence yine diğer partiler içerisinde kalıp eleştirilerini orada dile getirmeleri daha uygun olurdu" diyor.

Tüm bu tartışmaların arasında Alman Demokratlar Birliği AD-D, genel seçime günler kala "Erdoğan-mobil"den yükselen "Türkiye düşmanlarına oy vermeyin" sesiyle çalışmalarına devam ediyor.