Dünya

Almanya'da fahri yargıca başörtüsü yasağı

14 Temmuz 2024 09:29

Marcel Fürstenau

Almanya'daki okullarda başörtüsü takma ile ilgili tartışmalar çok eski olmasına rağmen, konu her gündeme geldiğinde taraflar hâlâ fikirlerini hararetli bir şekilde savunmaya devam ediyor. Aslında konu, Federal Anayasa Mahkemesi'nin, öğretmenlere başörtüsü takma yasağı uygulamasının Anayasa'da güvence altına alınan inanç özgürlüğüne aykırı olduğu yönündeki kararı ile 2015 yılında kapanmış görünüyordu.

Ülkenin en üst mahkemesi, dokuz yıl sonra bugünlerde, siyasi ve toplumsal tartışmaların vazgeçilmez konularından olan başörtüsünü bir kez daha ele almak zorunda. Nedeni de başörtüsü taktığı gerekçesiyle fahri yargıçlık yapmasına izin verilmeyen kadının konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıması.

Kuzey Ren-Vestfalya'daki Hamm Yüksek Eyalet Mahkemesi, 2023 yılında fahri yargıçlığa seçilen kadının başörtüsü taktığı gerekçesiyle söz konusu görevi yerine getiremeyeceğine hükmetti.

Mahkeme bu kararını, bir fahri yargıcın duruşma esnasında, devletin tarafsızlığını zedeleyeceği için görünür bir biçimde üstünde dini semboller taşıyamayacağı ilkesi ile gerekçelendirdi. Ancak mahkeme aynı zamanda davalının başörtüsü takmak suretiyle görevini kötüye kullanmadığını bildirdi. Diğer yandan mahkeme karar metninde kanunlar bazında bir ikilem içinde kaldığını şu ifadelerle dile getirmiş oldu: "Temel haklarla korunan ibadet özgürlüğü ile fahri yargıçlık görevi esnasında devletin tarafsızlık ilkesine bağlı kalma maddelerinin çarpışması..."

Almanya'da bazı mahkemelerde görev alan fahri yargıçlar halk içinden, bu göreve talip olanlar arasından dört yıllık bir süre için seçiliyor. Hukuk eğitimi ya da bilgisi aranmayan ve mahkeme heyeti içinde yer alarak davaları takip eden bu kişilerin varlığıyla, toplumun adalet sistemine olan güveninin artması hedefleniyor.

Duruşma günlerinde kendi çalıştıkları iş yerlerinin izin vermek zorunda olduğu fahri yargıçlara cüzi miktarda bir ödenek de veriliyor.

Görevini yapmasına izin verilmeyen fahri yargıç, mahkemedeki ifadesinde, başındaki örtü ile inancı ya da dünya görüşü ile alakalı bir ifadede bulunmak istemediğini, başörtüsü takmayı sadece dini bir mecburiyet olarak gördüğünü dile getirerek; başörtülü bir fahri yargıcın, toplumdaki çeşitliliği yansıtacağını ve mahkeme kararlarına yönelik toplumsal kabulün bu sayede artacağını savundu. Ve Hamm'daki mahkemenin kararına itiraz ederek, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Hukukçulardan fahri yargıca destek

Özgürlük Hakları Toplumu adlı bağımsız derneğin üyelerinden hukukçu Sarah Lincoln, DW'ye yaptığı değerlendirmede "Biz burada fahri yargıçlarla ilgili konuşuyoruz. Bunlar mahkemelerde toplumun tamamını temsil etmesi beklenen insanlar. Onlar cüppe giymiyor ve devletin tarafsızlık ilkesine uymak zorunda olmayan özel şahıslar olarak algılanıyorlar" ifadelerini kullandı.

Belli grupların dışlanması halinde bu durumun adalet sistemine olan güveni olumsuz etkileyebileceğini belirten Lincoln, "başörtüsü takan Müslümanlar da Alman toplumunun bir parçası" diyerek, bir insanın sadece kipa ya da başörtüsü taktığı için bağımsız ve adil bir yargıda bulunamayacağını düşünmenin doğru olmadığını söylüyor.

Koyu bir Katolik Hristiyan'ın bu yönünün dış görünüşünden anlaşılamayacağını vurgulayan Sarah Lincoln, "Bu da demek oluyor ki tarafsızlık kaidesi genelde başörtüsü takan Müslüman kadınlarda devreye giriyor" diyor.

Lincoln, fahri yargıç koltuğunda oturan bir kadının sadece gözleri açıkta kalacak şekilde çarşafa bürünmüş olması halinde ise durumun farklı değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, "Sonuçta insanlar yüzleri ile mimikleri ile iletişim kurarlar" ifadesini kullanarak, bu sebepten dolayı tamamen kapalı bir fahri yargıcın bu görevi yerine getirmeye uygun olamayacağını vurguluyor.

Anayasaya bağlılık konusunda kuşku varsa

Başkaları hakkında hüküm veren insanların, demokrasi ve temel haklarla ilgili ilkeleri benimsemiş olmaları gerektiğini dile getiren Lincoln, fahri yargıç adaylarının konuşmaları ya da kamuya açık beyanları sonucu anayasaya bağlılıkları konusunda şüphe oluştuğu takdirde, bu göreve kabul edilmemelerinin uygun olacağını dile getiriyor. Sarah Lincoln bu bağlamda, "Örneğin aşırı sağcılar ya da İslamcıların kendi zihniyetlerini verecekleri kararlara yansıtmaları böylece engellenebilir" ifadesini kullanıyor. Lincoln, başörtüsü taktığı için hakkında fahri yargıçlık yapamaz kararı verilen ve konuyu Federal Anayasa Mahkemesi'ne taşıyan kişinin, özellikle toplumsal angajmanı sebebiyle fahri yargıçlığa çok uygun biri olduğunu dile getiriyor.

Hukuki tartışmaya konu olan ve mahkemede görev yapmasına izin verilmeyen şahsın öğretmen olduğu ve din kökenli aşırıcılık, Yahudi düşmanlığı, ırkçılık gibi konularda konferanslar verdiği belirtiliyor. 

2006'da çocuğu dünyaya geldikten sonra annelik iznine çıktığı için kısa bir süre öğretmenlik yapabilen davacı, Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti'nde, devlet okullarında çalışan kişilere yönelik alınan dini semboller taşıma yasağı nedeniyle bir daha okullara dönemedi. Ancak eyaletin aldığı söz konusu yasak kararı Hristiyanlık sembolleri ile Batı dünyasının eğitim ve kültür değerlerini ve ayrıca geleneklerini kapsamıyordu.

Müslüman kadın öğretmen eyaletin yasak kararına rağmen okullara başvurularda bulunsa da işe alınmadı ve 2008 yılında aldığı eğitimle aile terapisti oldu. Mesleğini değiştirdikten 16 yıl sonra inancı ve dış görünüşü sebebiyle, bu kez fahri yargıçlık yapması Alman devleti tarafından engellenen kişi, son umut olarak Alman hukuk sisteminin en üst merci olan Federal Anayasa Mahkemesi'nde davacı oldu.