"Sanayi 4.0" tanımı şu günlerde dillerden düşmüyor. Bu tanım, dördüncü sanayi devriminin kısa adı. İlk sanayi devrimi su ve buhar gücüne dayalı üretim ile oldu. Elektrik enerjisinin kullanımı ile ikinci sanayi devrimi gerçekleşti. Ardından mekanik ve elektrikli sistemlerin yerini sayısal sistemlere bırakmasıyla dijital, yani üçüncü sanayi devrimi oldu. Otomasyonun daha da ilerlediği ve “akıllı fabrikaların” yayıldığı günümüzde ise dördüncü sanayi devrimi gerçekleşmekte. Bu süreçte Almanya’nın yeri nerede, rekabet gücü ne kadar, ekonomide dijitalleşmenin farklı tarafları neler? Bu ve benzeri sorular Mannheim’da bulunan Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nde düzenlenen bir sempozyumda tartışıldı.
'Ara açıldı'
90’lı yıllarda Almanya’daki bilişim branşı yakınıp duruyordu. İşlemcilerde ve yazılımda Amerikalılar, bellek çiplerinde de Asyalıların Avrupalılara toz yutturduğundan şikayet ediliyordu. Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı Clemens Fuest, dijitalleşmenin ilk etabında, Amerikalıların ve birçok Asya ülkesinin baskın olduğunu, Avrupa'nın ise geriden geldiğini hatırlatıyor ve "Burada dünya liderliğine oynayan pek fazla şirket yok, Almanya’da bir SAP var, ama o kadar.” diyor. Günümüzde ise aradaki fark daha da açılmış durumda. İnternet ekonomisinin önde gelen neredeyse tüm devleri ABD’de bulunuyor, ayrıca bu şirketler yüksek sayıda müşteriyi kendine bağlayan birer platform niteliğinde. Stuttgart’taki Fraunhofer Prodüksiyon Tekniği ve Otomasyon Enstitüsü yöneticisi Thomas Bauernhansl, bu olguyu ekosistem olarak adlandırıyor. Bauernhansl, "Bu konuda ara açıldı, ekosistemler oluştu bile. Amazon’u düşünün, ya da eBay, Apple ya da Google’ı. Son 15 yılda birçok dev şirket oluştu ve Almanya’da ya da Avrupa’da benzeri bir gelişme kaydedemedik” diyor.
Avrupa için hâlâ umut var
Ancak Avrupalılar için hâlâ umut var. Günümüzde dünya çapında yaklaşık üç milyar internet kullanıcısı bulunuyor, ama öte yandan bilgisayarından kamerasına, makinesinden algılayıcısına kadar 17 milyar farklı araç birbiriyle bağlantılı. 2020 yılına kadar ise bu sayı 28 milyara çıkacak. Otomasyon araştırmacısı Bauernhansl, bunun yeni bir prodüksiyon tekniği için bir fırsat olduğunu söylüyor. "Ben internet prensibinin, yani farklı aletlerin ve uygulama dükkanlarında gördüğümüz gibi bazı hizmetlerin birbiriyle bağlantılı olmasının giderek daha çok ürüne yayılacağına inanıyorum." şeklinde konuşan Bauernhansl, "Sonuçta ürünün tüm işlevselliğinin alette bulunmayacağı, aksine büyük bir bölümünün farklı platformlardan, uygulama dükkanlarından tedarik edilebileceği kanısındayım.” diyor.
'Ekosistemin püf noktası'
Bu sistemlerin cazip tarafı, işi başkalarının üstlenmesi. Bu başkaları da, sayısız uygulama geliştiricisi ve şirketin ekosisteminde bulunan müşteriler. Fraunhofer Prodüksiyon Tekniği ve Otomasyon Enstitüsü yöneticisi Bauernhansl, "Evet, bu da ekosistemin püf noktası. Öyle cazip ürünler sunacaksınız ki, müşteriler sizin için geliştirmeye başlayacak, normalde pahalıya gelecek bazı görevleri üstlenecekler. Şöyle bir düşünün, günümüzde akıllı telefonlarımızı farklı uygulamalarla biz şekillendiriyoruz, kişiselleştiriyoruz. Eskiden satıcı şirket üstlenirdi bunu.” şeklinde konuşuyor.
'Yan gelip yatamayız'
Uzmanlar internet ekonomisinin prensiplerini prodüksiyon teknolojileri alanına uygulamakta başarılı olunduğu takdirde, Avrupalılara ve özellikle de orta ölçekli Alman işletmelere, dijitalleşme alanındaki arayı kapama fırsatı doğacağına inanıyor. Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı Clemens Fuest, Alman ekonomisinin ağırlıklı olarak orta ölçekli işletmelerden oluşmasının, Sanayi 4.0 konusunda bir avantaj bile olabileceği kanısında. Fuest, Almanya'da birçok ülkeden daha yaygın bir sanayi olduğuna dikkat çekerek, Alman sanayisi internet teknolojileri ile güçlendirilip üretim arttırılabilirdiği takdirde, Almanya'nın burada da atağa geçebileceğini kaydediyor ve şöyle devam ediyor: "Bunun için elimizdeki potansiyeli kullanmamız gerek. Özellikle birleşen Avrupa'da pazarımızı büyütmemiz lazım. Yan gelip yatamayız.”