Ekonomi

Alman Kalkınma Bankası: Türkiye'ye desteğimiz sürecek

DW Türkçe'ye konuşan Alman Kalkınma Bankası Türkiye Direktörü Frank Bellon, çevre, iklim koruma ve Suriyeli mültecilerin uyumu konularında Türkiye ile mali işbirliğini geliştirmek istediklerini belirtti.

02 Ağustos 2018 17:44

Alman Kalkınma Bankası (KfW) Türkiye Direktörü Frank Bellon, Türkiye’ye sağladıkları mali kaynaklar, yürüttükleri projeler, gelecekteki hedefleri ve yeni Türk hükümetinden beklentilerini DW Türkçe’ye anlattı.

Türkiye ile mali işbirliği portföyünün 1 milyar 900 milyon euro olduğunu söyleyen Bellon, Türkiye’deki sığınmacılara yönelik projelere desteklerinin de 579 milyon euroya ulaştığını kaydetti.

Türkiye’deki mültecilere yapılan yardımlarla uyum ve kapsayıcılığı teşvik etmek istediklerini anlatan Bellon, “Bu süreçten sadece mülteciler değil yereldekiler de yararlanıyor. Biz toplumsal sorunların oluşmasını değil toplumsal kapsayıcılığı teşvik etmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye ile yeni dönemde işbirliğini daha da geliştirmek istediklerini söyleyen Bellon, “Yeni hükümetin çevre ile iklim konularındaki hedeflerini koruması bizim için önemli. Yine yaptığımız mülteci yardımları bağlamında da aynı şekilde Türk hükümetinin Suriyeli mültecilere yardım ve uyumunun desteklenmesi yönünde bugüne kadar sergilediği kararlılığın da süreceğine inanıyoruz” diye konuştu.

KfW’nin Türkiye Direktörü Frank Bellon’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW Türkçe: KfW’nin Türkiye’deki mali işbirliğinin kapsamı ve yoğunlaştığı alanlar neler?

Frank Bellon: 60 yıldır Türkiye ile mali işbirliğimiz var. İşbirliğimizin güncel portföyü 1 milyar 900 milyon euro, faaliyetlerimizin ana hedefini çevre ve iklimin korunması oluşturuyor. Üç ana sektörde faaliyet gösteriyoruz. Bunlardan ilki çevrenin korunmasını gözeten ve sürdürülebilir yerel kalkınma için altyapı çalışmalarını kapsıyor. Bursa’daki Atık Su Arıtma Tesisi, İstanbul’daki Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi bunlara örnek. Sürdürülebilir enerji, faaliyet göstermekte olduğumuz bir diğer alan. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin finansmanını destekliyoruz. Üçüncü faaliyet alanımız da partner bankalar aracılığıyla finans sektörü ve KOBİ’lerin desteklenmesini kapsıyor. KfW’nin kaynaklarından uygun koşullara, uzun vadeli finansman sağlayabildiğimiz kredi fırsatları sunuyoruz. Bu ana üç faaliyet alanımıza, Suriye kaynaklı mülteci krizi sonrasında, mültecilere yönelik destek faaliyetleri eklendi.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılarla ilgili projeler neyi hedefliyor ve ne kadarlık bir mali destekle gerçekleşiyor?

KfW’nin Türkiye’deki mültecilerin ve ev sahibi toplulukların desteklenmesi amaçlı projelerinin güncel portföyü 579 milyon euro. Hem Alman hükümeti hem AB’nin sağladığı hibelerle, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yanı sıra UNICEF, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Dünya Sağlık Örgütü gibi partnerlerle, projeler hayata geçiriyoruz. 3 milyon 500 bin mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, mültecilere yardım konusunda çok büyük çalışmalar, katkılar sundu. Dünyada bu oranda sığınmacıya ev sahipliği yapan başka bir ülke yok. Ancak mülteci krizi tek başına Türkiye’nin sorunu değil, bir insani kriz, hepimizi etkiliyor ve bu da hepimizin dayanışma içerisinde olmasını gerektiriyor.

Türkiye -AB mülteci mutabakatı ile öngörülen mali desteğin ne kadarlık bir kısmı KfW tarafından yürütülüyor, ne tür projeler hayata geçiriliyor?

AB’nin sağladığı 415 milyon euro tutarındaki kaynakla gerçekleştirmekte olduğumuz projelerin en büyüğü, Türkiye’nin güneydoğusunda, Suriyeli mülteci nüfusunun yüksek olduğu illerde, 100 bini aşkın öğrenci için 150 okulun inşası ve donanımını öngörüyor. AB finansmanı ile gerçekleştirdiğimiz bir diğer proje de mesleki eğitim merkezlerine ekipman sağlanmasını öngörüyor. Çünkü mültecilere mesleki yetkinlik kazandırmak, bu yolla da sosyal ve ekonomik uyumu desteklemek büyük önem taşıyor. Bir diğer proje de mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bölgedeki okullarda güneş enerjisi tarlaları ve fotovoltaik çatı panelleri sistemlerinin kurulmasını öngörüyor. Bu yolla enerji güvenliğine katkı, yenilenebilir enerjiyi teşvik ve okulların enerji maliyetlerini azaltmak hedefleniyor.

Almanya da sığınmacılara yönelik projeler için önemli miktarda finansman sağlıyor, bu projelerde nelere yoğunlaşıyorsunuz?

Almanya Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı’nın sağlamakta olduğu 164 milyon euroluk mali kaynağın bir bölümü UNICEF’in uyguladığı, çocukların korunmasını ve onlara sosyal bakım desteği öngören projede kullanılıyor. Bilindiği üzere pek çoğu travma geçirmiş olan çocuklara güvenli bir çevrenin temini, psikolojik destek sağlanması büyük önem taşıyor. Bir diğer projeyle gönüllü 12 bin Suriyeli öğretmen finansal anlamda desteklenmekte. Bu yolla 200 bini aşkın mülteci çocuğun eğitime erişimi, Arapça eğitim almaları ve Suriyeli gönüllü öğretmenlerin sosyo ekonomik durumlarının geliştirilmesi sağlanıyor. Yine sosyo ekonomik önlemler bağlamında, istihdam ve beceri geliştirme, mesleki eğitim ve KOBİ’lerin desteklenmesi amacıyla hayata geçirilen projeler var. Yine Dünya Sağlık Örgütü tarafından Sağlık Bakanlığı ile hem mültecilerin Arapça sağlık hizmetlerinden yararlanmasını hem de Suriyeli sağlık çalışanlarının, doktor ve hemşirelerin Türk sağlık sektörüne entegrasyonunu hedefleyen projemiz var. Bu bağlamda yeterlilik programları, eğitim programları düzenleniyor, 7 mülteci sağlık merkezinin işletilmesine destek veriliyor.

Projelerle sadece mülteciler mi destekleniyor?

Türkiye’de bir yandan altyapıya destek olurken, diğer yandan toplumsal kapsayıcılığa, uyumun desteklenmesine odaklanıyoruz. Bu süreçten sadece mülteciler değil yereldekiler de yararlanıyor. Biz toplumsal sorunların oluşmasını değil toplumsal kapsayıcılığı teşvik etmek istiyoruz. AB mali desteği ile inşa ettiğimiz okullar mültecilerin yanı sıra Türk çocukların da gittiği klasik Türk okulları. Mesleki becerilerin geliştirilmesi, meslek eğitimi projeleri yine bölge halkının katılımına açık. İstihdamın teşviki hassas bir konu, özellikle işsizliğin Türkiye’nin diğer bölgelerine kıyasla daha yüksek olduğu güneydoğuda bu eğitimlerin bölge halkına da açık olması gerekiyor. Öte yandan gelecekte mali işbirliğimizi daha fazla istihdam yaratmaya dönük projelerle de desteklemek istiyoruz. Çünkü iş olanaklarının yaratılması gerekiyor.

KfW’nın eğitime odaklanan projelerinin hedefini “bir neslin kaybedilmesini önleme” olarak tanımlıyorsunuz. Neden?

Bir neslin kaybedilip kaybedilmeyeceği büyük ölçüde çocukların eğitim fırsatına sahip olup olmadıkları ile belirlenir. Türkiye’deki 3 milyon 500 bin Suriyeli mültecinin 1 milyonu eğitim çağında olan çocuklar ve gençler oluşturuyor. Bu bir milyon çocuk ve gencin yaklaşık yüzde 62’si okula gidebiliyor. Bunu sağlayabilmiş olmak gayet tabii ki büyük bir başarı ama halen yüzde 38’i okula gidemiyor ve biz işte bu çocuk ve gençlerin de eğitim fırsatlarından yararlanması amacıyla, bir neslin kaybedilmesini önlemek hedefiyle, bu projelerin hayata geçirilmesine önem atfediyoruz.

Almanya ile Türkiye arasında son yıllarda yaşanan siyasi gerilimler KfW’nin faaliyetlerini nasıl etkiledi?

Türkiye’de güçlü ve iyi işleyen kurumların olması sebebiyle Türk ortaklarımızla, bakanlıklarla işbirliğimizin gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. İkili ilişkilerde, siyasi düzeydeki gerilimlere rağmen bizler Türk muhataplarımızla işbirliğimizi iyi bir şekilde sürdürebildik.

Türkiye ile işbirliğinin geleceği konusunda, Türk hükümetinden beklentileriniz var mı?

Yeni cumhurbaşkanlığı sistemi ve yeni bir kabine var. Konularımız hakkında muhataplarımızın belirlenmesi, iyi işleyen işbirliğimizin de sürmesi, bizim için önem taşıyor ve bunun bu şekilde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Yeni hükümetin çevre ile iklim konularındaki hedeflerini koruması bizim için önemli. Yine yaptığımız mülteci yardımları bağlamında da aynı şekilde Türk hükümetinin Suriyeli mültecilere yardım ve uyumunun desteklenmesi yönünde bugüne kadar sergilediği kararlılığın da süreceğine inanıyoruz. Çünkü bunlar Türkiye’yi destekleyebileceğimiz ve desteklemek istediğimiz alanlar.

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe