Dünya

Alman basınının en karanlık sınavı

17 Ağustos 2018 00:52

Almanya'da bundan tam 30 yıl önce yaşanan bir rehine krizi, ülkede medyanın rolünün sorgulanmasına ve gazetecilik kurallarının yeniden tanımlanmasına neden oldu.16 Ağustos 1988'de Almanya'nın Gladbeck kasabasındaki bir bankayı soyan Dieter Degowski and Hans-Jürgen Rösner, iki rehineyle birlikte olay yerinden kaçtı. Ancak o ana kadar sıradan bir rehine krizi olarak görülen bu vakanın, kısa süre içinde Alman televizyon tarihine geçecek bir olaya dönüşeceğini çok az insan tahmin edebilirdi.

İzleyicilerin üç gün süren kaçış ve kovalamacayı televizyondan canlı izleyebildiği olay sırasında medyanın sergilediği tutum çok tartışıldı.

İnsanları silah zoruyla kaçıran soyguncularla röportajlar yapan gazeteciler, suçluların peşini bir an olsun bırakmayarak polisin işini yapmasını engellemekle suçlandı.

Otomobille kaçan soyguncuların daha sonra bir yolcu otobüsünü kaçırmasıyla rehine sayısının 30'un üzerine çıktığı olay sırasında, iki rehine hayatını kaybetti. Bunlardan biri, soyguncu Degowski'nin otomobilin içinde boğazına silah dayadığı 18 yaşındaki kadındı. Diğeriyse 15 yaşındaki bir İtalyan.

Yol tarifi yapan muhabir Bild'in başına geçti

Rehinelerle silahlı soyguncular otobüs ve otomobildeyken araçların içine kadar girerek en iyi açıklama veya görüntüyü yakalayabilmek için yarışan gazetecilerden biri, bindiği arabada suçlulara çok iyi bilmedikleri Köln sokaklarında yol tarifi dahi yaptı. Söz konusu muhabir, bu davranışından ötürü sert şekilde eleştirilse de ilerleyen yıllarda Almanya'nın en çok okunan gazetesi Bild'in genel yayın yönetmeni oldu.

Almanya'nın en büyük gazeteci sendikası DJV'nin başkanı Michael Konken, yaşanan rehine krizini, "İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman gazeteciliğinin en karanlık saati" olarak tanımlıyor. Yaşananların ardından Alman Basın Konseyi, birçok yayın organına kınama cezası verirken medyanın bu tür haberleri işleyişi konusunda da daha sıkı kontroller getirdi.

Etik tartışmalarına yol açan olay sonrası bazı gazeteler, bir daha böyle bir durumun yaşanmaması için fikir birliğine vardı. Almanya'da artık yayın organlarının rehine krizleri sırasında suçlularla röportaj yapması kanunen yasak.

"Ben olsam ne yapardım?"

Olay, üzerinden 30 yıl geçse de Almanya gündeminden düşmüş değil. Kamu televizyonu ARD geçen Mart ayında, 16-17-18 Ağustos 1988 tarihlerinde yaşanan rehine krizinin canlandırıldığı iki bölümlük bir dizi yayınladı.

Dizinin yönetmeni Kilian Riedhof, olayın yaşandığı günlerde hissettiği "şok ve güçsüzlüğü" yeniden insanlara hatırlatmak istediğini belirtiyor ve "Gladbeck travmasının kolektif empati sürecinden geçmesi gerektiğini" düşünüyor. Riedhof, yaşananları basın, rehineler ve polis gibi olayın farklı unsurlarının perspektifinden anlatarak izleyicileri düşünmeye ve "Onların yerinde ben olsam ne yapardım?" sorusunun yanıtını aramaya itmeyi amaçladığını söylüyor.

Biri tahliye oldu, diğeri hapiste

Almanya'yı 54 saatlik kovalamaca sırasında televizyon ve radyoların başına kilitleyen Degowski, olayın yaşandığı dönemde 32, Rösner ise 31 yaşındaydı. Gladbeck kasabasında başlayan kaçış hikâyeleri, önce Bremen, ardından Hollanda'da devam etmişti. Daha sonra ise rehinelerin bir kısmını serbest bırakarak Almanya'ya dönen ikili, 18 Ağustos'ta Bonn yakınlarındaki bir otobanda yakalanmıştı.

Degowski, geçen Şubat ayında cezaevinden tahliye edildi. Yeni bir kimlik verilen Degowski, kamuoyuna açıklanmayan bir yerde yaşamını sürdürüyor. Rösner ise hâlen hapishanede.

DW/CÖ,BK

© Deutsche Welle Türkçe