Gazeteci Ümit Aslanbay'ın, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından 'Barış Derneği Davası' kapsamında tutuklanan Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen ile yaptığı nehir söyleşi kitabı, "Bir eski Cumhuriyet" adıyla raflardaki yerini aldı. Gazetenin Nadir Nadi'den sonraki baş yazarı İlhan Selçuk ve evinin önünde uğradığı bombalı suikast sonucu 24 Ocak 1993'te yaşamını yitiren gazeteci Uğur Mumcu ile birlikte Cumhuriyet'in "alametifarikası" sayılan yazarlarından Ali Sirmen'e bazı anlatımlarında eşi Mine Sirmen de eşlik ediyor.
Gazeteci - yazar Doğan Avcıoğlu'nun "12 Eylül" döneminde kendisi ile Uğur Mumcu'ya "Bak bu Kenan Evren melun bir adamdır, fakat sakın ona bakarak, ona göre ayar vererek cici demokrasici olmayın. Cici demokrasi de bu ülkeyi bir yere götürmeyecektir" dediğini hatırlatan Sirmen, "Haklı çıktı. Devletin içinde yavaş yavaş irticanın örgütlendiği ve hakim olduğu gün gibi ortada" diyor.
Sirmen, Türkiye basını ve edebiyatının duayen ismi Çetin Altan ile ilgili olarak da "Onunla sohbet olmaz, onu dinlerdiniz" ifadesini kullanıyor ve ekliyor:
"Daha önce, konuşmakla ilgili bir hikâyesini anlatmıştım. Bunu da Turhan Selçuk anlattı: Bir akşam yemeğe çağırmış, gece ikiye kadar oturmuşlar. Bir ara Çetin Altan 'es' vermiş. Tam o anda Turhan, 'Ben artık gideyim' demiş. 'Yav ne güzel konuşuyorduk Turhan!' demiş... Bunu kahkahalarla anlatırdı Turhan Selçuk. Ama renkli adamdı tabii, güzel konuşurdu."
"İlhan Abi'ye dedim ki; bizim
Cumhuriyet gazetesi İstiklal Marşı'na benziyor"
Sirmen, Aslanbay'ın "lhan Selçuk ile son döneminde, Türkiye'nin durumuna ilişkin değerlendirmeler yaptınız mı, o da sizin gibi mi düşünüyordu? Umutsuz muydu, o da?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Çok umutlu değildi, çok da kötümser değildi. Daima bir umut aramaktan yanaydı. Ama Cumhuriyet'in son zamanlarında, ünlü 'Tehlikenin farkında mısınız' sloganında olduğu gibi, çok umutlu da değildi."
"Ona bir gün 'Bizim Cumhuriyet gazetesi İstiklal Marşı'na benziyor, İlhan Abi' dedim. 'O ne demek?' deyince, 'İstiklal gitti, marşı kaldı yadigar. Cumhuriyet gitti, gazetesi kaldı yadigar' dedim. Güldü. Cumhuriyet'in gittiği fikrine karşı çıkmıyordu. Her yerden bir umut, bir direniş arıyordu..."
Uğur Mumcu ile 1964 yılında tanıştıkları hatırlatan Sirmen, "Uğur da, ben de Yeni Ortam dergisinde yazıyorduk. Uğur içeri girdi, ben yazdım. Sonra ben içeri girdim, Uğur yazdı. 1973 yılında tekrar yazmaya başladığımda o askerdeydi. Sonra 1974'te o da yazmaya başladı. Böylece Yeni Ortam'da buluştuk Uğur'la" ifadesini kullanıyor.
"Bunları, 'Uğur Mumcu ile İlhan Selçuk'un arası bozulmuştu' gibi yorumlamak biraz fazla"
Sirmen, "Uğur Mumcu ile İlhan Selçuk'un arasının bozuk olduğu" yolundaki iddiayı da "Uğur Mumcu İlhan Selçuk'un gazeteyi yönetme tarzındaki fazla uzlaşmacı tavrına da açıkçası biraz içerliyordu. Ama araları bozuktu diye bir şey yok" diye yalanlıyor. "Uğur Mumcu, öldürüldüğü pazar gününün bir önceki cuma günü buradan (İstanbul) ayrıldı. Ankara'ya gitti. 'Pazartesi günü İlhan Abi ile konuşacağım' demişti" diyen Sirmen, "Ama bütün bunları İlhan Selçuk ile Uğur Mumcu'nun arası bozulmuştu gibi yorumlamak biraz fazla" diye konuşuyor.
Ali Sirmen, bir dönem Cumhuriyet'in iş adamı Aydın Doğan'a satılmasını teklif ettiklerini, ancak söz konusu teklifin İlhan Selçuk tarafından reddedildiğini kaydediyor. Sirmen, "Gazetenin mali sorunları vardı. İlhan Abi bir gün bu tartışmaları kesti. 'Gazeteyi sermayeye satmayacağız' dedi. Oysa, Cumhuriyet'e para koyan adam, ona egemen olmaz, olamaz. Cumhuriyet kendini kanıtladığına göre, en ufak bir oyun oynandığı takdirde Cumhuriyet'in satışı durur" diyor.
"Mehmet Barlas'la ahbaptık, idam kararları bozulduğunda bayram ettik"
O dönem Mehmet Barlas'ın Cumhuriyet'te "parlak yazılar" yazdığını söyleyen Sirmen, Barlas ile "ahbaplıklarını" şöyle anlatıyor:
"Cumhuriyet'te de Mehmet Barlas parlak yazılar yazıyordu. Biz onunla müthiş ahbap olduk. 1970 Şubat ayında birlikte Hindistan'a gittik. Oradan dönüşte de geneb her gün beraber olmaya başladık. O da bizim gibi olaylara soldan bakıyordu. Mesela Deniz Gezmiş'lerin idam kararlarının bozulduğu gece biz Mehmet ile birlikteydik. O gece bayram ettik."
Mehmet Barlas, şu an iktidara yakın yayın politikasıyla bilinen Sabah gazetesinin "baş yazar"lığını üstleniyor.
"Bana hırsızlar koğuşu düştü"
1982 yılında "Barış Davası Derneği" davası kapsamında tutuklanan Sirmen, tutukluluğunun dokuzuncu ayında sevk edildiği Sağmalcılar Cezaevi'ne ilk girdiklerinde "şaşkına döndüklerini" söylüyor. Sirmen, şu ifadeleri kullanıyor:
"Merdiven altında, hepimiz bir yerlere iliştik. Encamımızın ne olacağını öğrenmeyi bekliyoruz. Önceleri hepimizi ayrı koğuşlara gönderme kararıyla birlikte, her birimizin kimlerin yanına gideceği anlatıldı. Bana hırsızlar koğuşu düşmüştü."
300 sayfalık söyleşiden oluşan kitapta, Yalçın Küçük’ün "Bir Yeni Cumhuriyet İçin" adlı kitabına da gönderme yapılıyor.
"Soluk alıp veren, sayfalarının aksine renkli, çok boyutlu bir kronoloji"
Kitabın arka kapağında yer alan tanıtım yazısında, şu ifadeler yer alıyor:
"O mu renkli bir kişilik, yoksa o yıllar mı renkliydi? Kesin olan bir şey varsa, o da her ikisinin kimyasının birbirini tuttuğu. Etkileyici bir renk kartelası: Tiyatro ve sinemada roller almış, “gazeteci” Ali Sirmen’den, Madanoğlu cuntasından yargılanırken istihbarat şubesinde askerlik yapan yedek subay Ali Sirmen’e…"
"Doğan Avcıoğlu, Cemal Madanoğlu, İlhan Selçuk, Turhan Selçuk, Çetin Altan, Doğan Özgüden, Doğan Koloğlu, Hüseyin Baş, Mahmut Dikerdem, Oktay Akbal, Orhan Veli, Kemal Tahir, Sait Faik, Melih Cevdet Anday, Nadir Nadi, Uğur Mumcu, Aziz Nesin gibi nice mihenk taşlarıyla örülü, eşsiz, büyülü bir dünya… İliklerine kadar yaşanmışlık hissi veren o telaş içindeki yılların öncelikle basın ve siyaset tanıklığı. Sirmen’e özgü bol mizah renkleriyle…"
"Ama bu anıların iz bırakan başka yönleri de var. Nadir Nadi’nin yazarlarından hayatta kalan tek isim. Bu sıfatıyla tüm yaşamına baktığımızda, tarihle olan hemen hiçbir randevusunu ıskalamamış olduğunu görüyoruz."
"27 Mayıs’tan günümüze uzanan tüm siyasal düşünce savaşlarını besleyen kaynakların hep yanı başında yer tutan Ali Sirmen’in anlattıkları ve onun ayrılmaz bir parçası haline gelen Cumhuriyet gazetesi. Soluk alıp veren, sayfalarının aksine renkli, çok boyutlu bir kronoloji; siyasi hisler aynası… Cumhuriyet. Şu an, şimdi ve sonrası…"