Gündem

Alevi örgütleri: Ülkemizin içine sokulduğu karanlık dünyanın başlıca sorumlusu AKP iktidarıdır

'Bu savaş çığırtkanlığının bir piyonu olmayı reddediyoruz!'

09 Ağustos 2015 01:12
Hülya Karabağlı

Ankara’da bir araya gelen ve son siyasi gelişmeleri değerlendiren Alevi örgütleri, “Bu savaş çığırtkanlığının bir piyonu olmayı reddediyoruz! Bir an önce çatışmaların durmasını ve daha fazla kan akmamasını istiyoruz” dedi. “Açıkça ilan ederiz ki ülkemizin içine sokulduğu bu karanlık dünyanın başlıca sorumlusu gayrı-meşru AKP iktidarı ve bu iktidarı tek adam diktatörlüğü için hayati bir basamak olarak kullananlardır” denen bildirgede, ”Bu iktidar yalnızca farklı kimlikleri bir kan deryası içinde boğmaya yönelmemekte, aynı zamanda Türkiye işçi sınıfına karşı da topyekün bir katliam girişiminde bulunmaktadır" ifadelerine yer verildi.

Alevi örgütlerinin 7 maddelik yol haritasına da yer verilen bildirge metni şöyle:

"Biz, 08 Ağustos 2015, Ankara’da bir araya gelen, Türkiye ve Avrupa’daki Alevi, Bektaşi, Kızılbaş toplulukların örgütlü Alevi kuruluşları kamuoyuna duyururuz ki; oğulların, kızların, evlatların huzur içinde gözlerini yummuş ana babalarının cenazelerini sırtlanacağı bir ülke umudundan, ana babaların kanlı gözyaşlarıyla oğullarını ve kızlarını toprağa verdiği günleri yaşıyoruz yine. 

7 Haziran seçim günlerinde, millet iradesinin biricik adres olacağını iddia ederken aynı zamanda demokratik parlamenter sistemin olağan bir parçası olan tüm toplumsal muhalefete yönelik saldırılar, muktedirlerin iktidarı kaybetmeleri halinde neler yapabileceklerinin bir provası mahiyetindeydi. Seçim sürecinde 'Verin 400 milletvekilini, bu iş tatlılıkla, huzur içinde bitsin' diyerek sözüm ona millete saygı duyanlar milletin iradesini rehin almaya giriştiler. Tek başına iktidarı kaybettikleri anlaşılınca, Suruç katliamından bugüne kanlı oyunlarını sahnelemeye giriştiler. 

Açıkça ilan ederiz ki ülkemizin içine sokulduğu bu karanlık dünyanın başlıca sorumlusu gayrı-meşru AKP iktidarı ve bu iktidarı tek adam diktatörlüğü için hayati bir basamak olarak kullananlardır. Bu iktidarın kanlı siciline her gün yeni sayfalar eklenmektedir. Bu şebekenin 13 yıllık iktidarında yapmayı en iyi bildiği şeyin ayrmcılık, ötekileştirme, nefret ateşinin harlandırılması, düşmanlaştırma politikaları olduğunu çok iyi biliyoruz.

Bu politikanın kurbanları olanlar, en başta Aleviler olmak üzere din ve inançları bakımından farklı olanlar, en başta Kürtler olmak üzere etnik kimlikleri bakımından farklılığına sahip çıkanlar, farklı cinsel yönelim ve tercihlerini baskı görmeden yaşama hakkını ileri sürenler, engelliler ve kendi yaşam tarzlarına karışılmamasını isteyen tüm kesimler, elbette, hepsinin üstünde ve ötesinde kadınlardır. Bu iktidar yalnızca farklı kimlikleri bir kan deryası içinde boğmaya yönelmemekte, aynı zamanda Türkiye işçi sınıfına karşı da topyekün bir katliam girişiminde bulunmaktadır. Soma, Ermenek gözle görünür örnekler iken, gözle görülmeyen hesabı bile tutulmayan işçi cinayetleri herkesin hatırındadır ve gözlerimizin önündedir. Özetle AKP iktidarı iktidarını korumak için toplumun tüm kesimlerine açık bir savaş ilan etmiştir. Bu savaşı meşrulaştırmak için de her kritik anda yardımına koşan MHP’nin ve ırkçı saldırganlığın ipine sarılmaktadır. 

Milliyetçiliğin ipiyle kuyuya inenler o kuyudan yoksul halk çocuklarının kanlı cenazelerini sırtlanıp çıkma peşindedir. Kendi kanlı tarihlerini, katliamcı sorumluluklarını yoksul halk çocuklarının cenazelerine örtülen ve her ulusal birliğin kutsalı sayılan bayraklara sararak gizlemek isteyenler, bayrağın sürekliliğiyle, kendi katliamcı zihniyetlerini de bu ülkede daim kılmak istiyorlar. Onlar da biliyor ki dünyanın hiçbir bayrağı, gencecik evlatlarımızın dökülen kanlarının bir damlasını ve o kanlı ellerin sorumluluğunu örtmeye yetmez. 

Bugünkü IŞİD ve Selefi Akımın’ın uygulamalarını yarının Türkiyesi’nde görmek istemiyorsak hep birlikte insanlığa yönelik şiddete, zulme, baskıya, dışlanmaya karşı güçlü ve etkin bir mücadele vermeliyiz. Bu ödev, sorumluluk ve görev hepimizin ortak borcu ve çabası olmak zorundadır. Aksi takdirde yarın hiçbirimiz bu vebalin altında kalkamayız.

Bizim inancımız, insanı başa alan bir inançtır, en ağır suç saydığımız eylem ise cana kastetmektir. Bu nedenle Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu hem kendimize yönelen tehditlere karşı, hem de ülkemizde ve komşularımızda yaşanan kanlı gidişe, bu kanlı gidişi normalmiş gibi görmeye ve göstermeye çalışanlara karşı ayak diremeliyiz.

Bu savaş çığırtkanlığının bir piyonu olmayı reddediyoruz!

Bir an önce çatışmaların durmasını ve daha fazla kan akmamasını istiyoruz! 

İnsanların temeli ne olursa olsun, farklılıkları nedeniyle katledilmesine hayır diyoruz.

Türkiye toplumu barış iradesine sahip çıkmalıdır. Bilinmelidir ki barış yoksa, adı, sıfatı ne olursa olsun, hiçbir özgürlük de olmayacaktır! Barışa sahip çıkmak farklılıklarımıza, kimliklerimize, özgürlüklerimize sahip çıkmaktır! Bu doğrultuda tüm sivil toplum kuruluşlarını ve tüm siyasi kurumları sorumluluğa ve göreve davet ediyoruz. Bilinmelidir ki kendi yaralarımızla yüzleşmeyi reddederek, yaralarımızı ve utançlarımızı gizlemek için halkın bağrında yeni yaralar açarak bu ülkeye barış gelmeyecektir. 

Toplumlar gruplar arası görüşmeler yoluyla çözülmeyecek sorun yoktur. Yeter ki taraflar arasında bu konuda irade olsun. Bölgemizdeki halkların dostu ülkelerin ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm uluslararası kurum ve kuruluşların, toplumsal gruplar arası sorunların barışçı yoldan çözülmesine yönelik bir girişim başlatmasını, en azından çatışan taraflara bu konuda uyarı ve telkinlerde bulunmasını arzularız.

Alevi-Bektaşi-Kızılbaş Kuruluşları olarak Türkiye kamuoyuna sunduğumuz çalışma planlarımız: 

1. Sağlıklı bir barış ve diyalog ortamının tekrar gelişebilmesi için tarafların ivedilikle ellerini tetikten çekmelerini talep ediyoruz.

2. Alevi Bektaşi-Kızılbaş Kuruluş temsilcilerinin oluşturduğu “Barış ve diplomasi kurulunun” oluşması ve ulusal ve uluslararası düzeyde girişimde bulunulması

3. Ortadoğu Balkanlar ve Türkiye Alevi Topluluklarının katılacağı bir barış konferansı düzenleyecektir.

4. Oluşturulan heyetin TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin olağanüstü toplanması yönünde girişimlerde bulunması. Meclis’te temsil edilen dört siyasi partinin Grup Başkanvekillerinden randevu talep edilecek ve Alevi – Bektaşi toplumunun ve ülkemizin içinde bulunduğu türbülanstan bir an önce çıkması için kaygı ve önerilerimizi sunacağız.

5. Ülkemizin birçok yerinde devam eden orman yangınlarının bir an önce söndürülmesi ve yenilerinin bir daha yaşanmaması için Meclis kampüsünde merkezi bir yere ‘barış fidanı’ dikilmesi için gerekli girişimler yapılacak. Aynı şekilde, 81 ilin kent merkezlerine de ‘barış fidanı’ dikilmesi için talepte bulunulacak.

6. 2015-2016 eğitim-öğretim yılı başında ortaöğretim ve üniversite öğrencilerinin tamamına yönelik ulusal ve evrensel barışın anlamına, önemine ve birlikte yaşama kültürüne ilişkin bir genelgenin yayımlanması için gerekli girişimlerde bulunacaktır. 

7. Bu metin başta Meclis Başkanı, Milletvekilleri, Siyasi Partiler, Elçilikler, Üniversitesi Rektörlükleri, AB bünyesinde bulunan değişik kurumları olmak üzere ilgili tüm kesimlere gönderilecektir. "