Gündem

Aladağ'da çocuklarını kaybeden aileler: Yurdumuz olsaydı yanmazdı çocuklarımız!

Aileler, daha önce çocuklarını gönderdikleri yurdun yıkılması ardından yangının yaşandığı bu yurda yönlendirilmelerine tepkili

01 Aralık 2016 02:38

Selin Girit / BBC TÜRKÇE

Salı gecesi on binlerce kişi bu görüntüleri izledi. Adana'nın Aladağ ilçesinde alevlerin sardığı bir binanın önünde kameraların karşısına çıkan bir baba şöyle diyordu: "Benim çocuğum kayıp. Çocuğum kayıp benim. Burası Süleymancıların yurdu. Yurdu yıktılar, bizim çocuklarımızı buraya getirdiler."

Mustafa Avcı'nın 13 yaşındaki kızı Zeliha, Aladağ'daki kız yurdunda yanarak yaşamını yitiren 11 çocuktan biri. Yangında bir de eğitmen hayatını kaybetmişti.

Mustafa Avcı, yurtta yangın çıktığı haberini radyodan duymuş. "Akşam sekiz haberinde, 'Aladağ ilçesinde kız yurdu yanıyor' deyince biz de araba tuttuk, geldik. Bize kimse haber etmedi," diyor.

Kızının cenazesini almak için Adana'ya gelen Avcı'yla, yoksul bir mahalledeki köylüsünün evinde konuşuyoruz.

Avcı, kameraların önünde yurdun Süleymancılar tarikatına ait olduğunu söylediğinde bir vatandaşın kendisini uyardığını, "Öyle deme," dediğini anlatıyor.

Aslında Mustafa Avcı, kızı Zeliha'yı bu yurda kaydettirmek istememiş, ama mecbur kalmış. Çünkü evi Aladağ'a 35 kilometre mesafedeki Köprücük Mahallesi'nde.

"Maddi durumumuz iyi değildi. İşim yok. Bir de yurdumuz yıkıldı. Geçen sene Pınar Madencilik Lisesi'ne yerleştirmişlerdi. Yurdu yıktılar," diyor ve şöyle devam ediyor:

"Hocalar bize çocuklarınızı buraya verin dedi. Biz burada onlara iyi bakarız, 15 günde bir evinize göndeririz dediler. Buraya yönlendirdiler bizi.

"Yoksa çocukların da isteği yoktu. Gönülsüz gitti çocuklar oraya. Bizim de gönlümüz yok. Ama çaresiz kaldık. Bu yüzden çocuklarımız orada yandı."

"Nasıl bir kızdı Zeliha? Bana biraz Zeliha'dan bahseder misiniz?" diyorum. Taziye evinde derin bir sessizlik oluyor.

Mustafa Avcı, cüzdanına uzanıyor. İnce ince katlanmış kağıtlarla dolu cüzdanında ölmüş kızının vesikalık bir resmini ararken elleri titriyor. Yardımına yanındaki köylüsü yetişiyor.

Sekizinci sınıf öğrencisi 13 yaşındaki Zeliha'nın mahsun bir resmini uzatıyor önüme. Ağlamaya başlıyor. Bir anda herkes gözyaşlarına boğuluyor.

Aynı evde Mustafa Avcı'nın köylüsü Mehmet Ali Baş ve Cemile Baş'ın kızları Bahtınur'un da yası tutuluyor.

Maden işçisi Mehmet Ali Baş, kızının ölüm haberini mahalle muhtarından almış: "Abi başınız sağolsun, çocuğunuz yanmış," demiş muhtar.

Baş, "Biz orada bittik," diye anlatıyor o an yaşadıklarını.

Mehmet Ali Baş da kızını söz konusu yurda yazdırması için çeşitli kişiler tarafından ziyaret edildiğini, ikna edilmeye çalışıldığını söylüyor.

Karısı Cemile söze giriyor: "Eve geldiler, yalvardılar, iyi bakarız dediler."

Kızının yurda hiç gitmek istemediğini anlatıyor:

"Çocuk gece yatıyor böğrümde, kalkıp gidiyor, anam anam diyor, dur hele beni tutma diyor. Kalkıp gidiyor. Zapt edemiyorum çocuğu.

"Orada ikisi bir olur yatırırlarmış. Koyun koyuna yatmışlar. Bana anlattı çocuk orada korktuğunu. Ana korkuyorum, oradan oraya yalnız varamıyorum diyordu."

Mehmet Ali Baş da önce biri erkek iki çocuğunu Süleymancıların yurdu olduğu söylenen yurtlara kaydettirmek istememiş, ama Aladağ ilçe milli eğitim müdürünün "Ben de bu yurtlarda okudum," diyerek kendisini ikna ettiğini söylüyor.

"Çocuğuna çok iyi bakacağız, çamaşırını yıkayacağız, yemeğini vereceğiz, dediler. Ama çocukları sabah beşte namaz kılmaya kaldırırlarmış. Dört çocuk tuvaleti temizlermiş. Öbürleri de halıları, merdivenleri silermiş. Bu çocuklarımızın orada yanmasının nedeni yurtsuzluktan.

"Sabah bakanlar geldi. Çaresine bakacağız, o yurdu araştıracağız dediler. Artık bilmiyorum ne olur ne olmaz. Yurdun tabanı bütün halı döşendi. Ahşaptan yapı. Çatısı ahşap. Bir yere ufak bir kıvılcım düştüğünde çocukları alev sarmış işte.

"Başbakanımız Binali Yıldırım ile de görüştük. Başsağlığı diledi. Ama benim aklım üstümde yok. Bakanıma şunu söylemedim, bizim çocuklarımız yurtsuzluktan yandı, öldü demedim. Yurdumuz olsaydı yanmazdı çocuklarımız."