İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bir gün gecikmeyle gerçekleştirdiği grup toplantısında Türkiye'nin ekonomisini değerlendirerek, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile "damat" diye seslendiği Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı eleştirdi. Albayrak'ın bir kez daha görevden alınması gerektiğine dikkati çeken Akşener, "Geçinmek için ne yapacağını bilemeyen halka iktidar hâlâ masal anlatıyor" dedi.
Erdoğan'ın sık sık gündemine getirdiği IMF borcunu hatırlatan Akşener, "2001 krizi sonrasında Türkiye’nin IMF’den aldığı faizin oranı kaçtı hatırlıyor musunuz? Ak Parti’nin sözüm ona uçuran ekonomi günlerinde Türkiye en iyi ihtimalle bunun iki katı faizle borçlanabiliyor. 2002’deki şartları mumla arıyoruz. Ne damatmış be kardeşim" diye konuştu.
"Keşke her şey emrettiğinizde ve istediğiniz gibi gerçekleşseydi" diyerek Erdoğan'a seslenen Akşener, "Ama bu iş o kadar kolay değil. Ekonomi bilim denilen alanlar dikte etmekle toparlanmıyor. Bu yol yol değil" uyarısında bulundu.
Akşener'in açıklamaları şöyle:
"Bir eksiği tamamlamayı görev sayıyorum. Türk devletinin devlet geleneği 17 yaşında değil, 5 bin yaşında.
Bağımsızlık bizim karakterimizdir diyen Mustafa Kemal'e selam olsun. Samsun'da Sivas'ta, Erzurum, İnönü'de, Conk Bayırı'nda destan yazan kahramanlarımıza selam olsun. Sevr'i buluşturup atan birinci Meclis'e selam olsun. Allah bize ceddimizin emanetine sahip çıkmayı, şehitlerimize layık olmayı nasip etsin. Ne yazık ki geçen hafta birbiri ardı sıra içimizi yakan şehit haberleriyle yüreklerimiz dağlandı. Daha dün Tunceli Ovacık'ta teröristlerin döşediği mayın iki çocuğumuzu aldı. Sizi güzel bir Türkiye'de mutlu mesut yaşatamadık, bizleri affedin. Yavrularımızı bizden alan alçakları kahreyle Allah'ın, mehmetçiklerimizi muzaffer eyle.
Devletimiz ayakta kalsın diye fedakârlık gösteren aziz milletimiz bir yandan da kendi ayakta kalabilmek için mücadele ediyor. Geçinmek için ne yapacağını bilemeyen halka iktidar hâlâ masal anlatıyor. Biz damadı al dedik, Sayın Erdoğan gitti damadın etrafında güven veren kim kaldıysa onları temizledi. TÜİK’in yönetimini değiştirdi, şimdi de Merkez Bankası başkanını görevden aldı. Dövizi ve faizi düşüreceğiz diyorlar, ama düşmesin diye her şeyi yapıyorlar. Biraz düşecek gibi oluyor damat bir sunum yapıyor göstergeler füze gibi çıkıyor. Bu iş bilmezliğin sonucunda Türkiye 400 puanlık risk birimiyle yatırım olarak en riskli dördüncü ülke oldu.
Dünya kayınpeder-damat ekonomisini işte böyle görüyor. Yurt dışından aldığımız kredilerde en az yüzde 4 daha fazla faiz ödeyeceğiz demek. Sözüm ona faize karşı ama faiz lobisine bayram ettiriyor. Yüzde 8 faiz ödeyerek borçlanacağız demek. Gençlerimizin geleceğini faize teslim edeceğiz demek. 10 yıldır IMF’ye olan borcumuzu ödedik deyip duruyorlar. 2001 krizi sonrasında Türkiye’nin IMF’den aldığı faizin oranı kaçtı hatırlıyor musunuz? Ak Parti’nin sözüm ona uçuran ekonomi günlerinde Türkiye en iyi ihtimalle bunun iki katı faizle borçlanabiliyor. 2002’deki şartları mumla arıyoruz. Ne damatmış be kardeşim.
"Bu yol yol değil Sayın Erdoğan"
Keşke her şey emrettiğinizde ve istediğiniz gibi gerçekleşseydi. Ama bu iş o kadar kolay değil. Ekonomi bilim denilen alanlar dikte etmekle toparlanmıyor. Bu kafayla devam ettiğinizde başak ne olacak söyleyeyim. Türk lirası değer kaybetmeye devam edecek bu da enflasyonu yıl sonuna kadar körükleyecek. Neden? Çünkü hâlâ ithalatı azaltmadınız. Herkesi ithal ürün kullanmaya mahkûm eden bir ekonomi takip ediyorsunuz. Bu yol yol değil Sayın Erdoğan.
"Yalanla dolanla devlet yönetilmez"
Merkez Bankası’na yalnızca sizin ve damadınızın inandığı düşünceyle emir vermeye devam ederseniz bu iş daha iyiye gitmez. Peki faizler nasıl iner? Öncelikle kamu kesiminde çalışanın hakkına dokunmadan tasarrufa gitmeniz gerek. Neden? Çünkü faiz dediğin şey aslında bir tasarruf yatırım dengesidir. Tasarrufu arttırırsanız dışarıya ihtiyaç duymadan içinize kaynak aktarabilirsiniz. Sen millette tasarruf yapacak derman bırakmadığına göre, o zaman kamuda, yani devlette tasarrufa gideceksin. Gidiyor musun? Hayır gitmiyorsun. Nereden biliyorum? Çünkü en son gözünü MB’nın yedek akçesine diktin, oradan biliyorum. 2019 için hedeflediğin bütçe açığının yüzde 80'ine daha ilk altı ayında ulaştın da oradan biliyorum. Yapacağın itibarlı bir tasarruf programı yatırımcının algısını değiştirir. Türkiye'ye daha fazla yatırım yapmasını ağlar, bu da faizi düşürür. Bu arkadaşların itibardan tasarruf olmaz diye bir anlayışı var, bir inancı var malum. Değişik bir psikoloji, felsefe, idiotloji. Önce bu felsefeyi bir kenara bırakacaksın Sayın Erdoğan. Sayın kayınpeder, sayın damat yalanla dolanla devlet yönetilmez.
"Benim vatandaşım marketten et alamıyor"
Milletimiz aç aç, harman savurmayı bırakın, lüks harcamaları kısın, birkaç uçak satın bakanlarınızı bir zahmet tarifeli uçakla uçurun, ballı ihalelere son verin. Geçen yıl 300 bin liralık arabalara binmeyin diyorduk bugün o arabaların yerine 1 milyon liralık arabalar alıyor. Ölür müsünüz kardeşim biraz tasarruf etseniz? Ama çalıştılar. Sadece kendileri de değil eşleri, dostları, hepsi lükse, şatafata alıştılar. Ne verirsen ver doymuyorlar. Benim vatandaşım marketten et alamıyor bunların umurunda değil. Milletimiz umut bekliyor. Milletimiz çözüm bekliyor. Kurulduğumuz günden bu yana milletimizle aramıza engel koydular. Suni gündemlerle milletimizi ayırmaya çalıştılar ama buraya kadar. Türkiye için tüm hayallerimizi bir bir anlatacağız. Birinci vazifemiz ne kadar kötü yönetsem de bana oy verirler diyen şımarık iktidarın kulağını çekmekti. Allah’ıma binlerce şükür, bu vazifemizi layıkıyla yerine getirdik. İyi Parti sonrası oluşan yeni siyasi denklemde artık rahatlar bozuldu. Artık her siyasi parti kendine çeki düzen vermek zorunda. Artık her siyasi parti öncelikli olarak milletin sorunlarını konuşmak zorunda. Bundan sonraki vazifemiz ise çok net, Türkiye’yi şahlandıran çözümlerimizi ortaya koymak. Türk milletinin siyasetten beklediği budur.
Tam bağımsız ekonomi, tam bağımsız Türkiye nasıl olurmuş göstereceğiz.
(Akşener'den grup toplantısını izlemeye gelen seyircilere) Sevgili gençler, şimdi sizin genel başkanınız ahanda şuralardan geliyor. Onun için işinizi gücünüzü bıraktınız buraya geldiniz. Hepiniz için söylüyorum Allah bin kere razı olsun. Şehirlerden buraya gelmenin nasıl olduğunu o kadar iyi biliyorum ki. Yıllar evvel yeni asistanım. Bir değerli büyüğümüz İstanbul’da konuşacak, kalabalık yapmamız lazım. Pazar günü bir otobüs tutuldu. O zaman çocuğum küçük, bıraktık. Doluştuk İzmit’ten yola çıktık. İstanbul’a gitti ve o salonu doldurduk. O büyüğümüz bir konuşma yaptı ve ben de tesadüfen yana oturmuşum, yanımızdan geçerken tokalaşırken şöyle yaptı; o gün yemin ettim, hayatımın hangi dönemi olursa olsun insanların gözünün içine bakacağım için. Ve enteresandır yani parasını kendiniz ödüyorsunuz. O zamanlar arabamız falan yok. Cebinden otobüs parasını ödüyorsunuz, çoluğu çocuğu bırakıp gidiyorsunuz, mahcup olmasın diye kalabalık yapıyorsunuz, daha sonra bakan olan o büyüğümüz size bakmadan tokalaşıyor. Travma geçirmiştim. Onun için size travma geçirtmeyeceğim, söz.
Akşener'den öğrenilmiş çaresizlik örneği
Ya milletin beklediğini yapacaklar ya da tarihin sayfalarında kaybolup gidecekler. Benim gözümden, benim kalbimden kendinizi görün. İçinizde Abraham Maslow'un adını duyan vardır. Öğrenilmiş çaresizlik diye bir deneyi vardır. En beğendiğimi anlatayım size. Büyük balıklarla küçük balıkları bir akvaryuma koymuşlar yem vermemişler bir süre sonra büyükler küçükleri yemişler. Daha sonra araya cam koymuşlar yine yem vermemişler. Büyükler küçükleri yemek için o cama hareket etmişler kendilerini o cama vura vura ölmüşler. Sonra o camı çıkarmışlar ve bakmışlar ki büyük balıklar küçükleri yemiyorlar. Siz onların huzurunu bozdunuz. Siz o şeffaf camı kırdınız parçaladınız. Ben çatlasa yeter diyordum ama siz o camı parçaladınız. Bugün eğer bu ülkede farklı şeyler konuşulabiliyorsa, sebebi sizsiniz.
"Türkiye'nin hakkına hukukuna tecavüz şımarıklığına dur demek yerine Türkiye'yi cezalandırmaya utanmıyor musunuz?"
Değerli milletvekilleri ekonomideki acı tablonun yanında ülkemiz devasa diplomatik sorunlarla da karşı karşıya. Doğu Akdeniz üzerinden yaşananlara bakın. İlan ediyorum ki Akdeniz’deki sondaj çalışmaları Türkiye'nin hakkıdır. Ancak dün yapılan hataları görmezden gelemeyiz. 2000 yılında Türkiye’ye AB'ye girerken veto hakkınızı kullanmadınız. Denktaş’a yaptıklarını unutmadık. Şimdi karşınızda dikiliyor. Ege’de taviz vermeyin dedik. Adalarımızın işgaline sessiz kalırsanız Ege’yi Akdeniz’i toptan kaybederiz dedik. Burnumuzun dibindeki Yunan askerlerini mangal yellerken seyrettiniz. Adasından vazgeçenin denizine sahip olması mümkün mü? Yaptırım kararı alan Avrupa’ya da bir çift sözümüz var. Kendinizi hakkın hukukun beşiği ilan ederken Türkiye'nin hakkına hukukuna tecavüz şımarıklığına dur demek yerine Türkiye'yi cezalandırmaya utanmıyor musunuz?
"Göcek’teki orman yangınını söndürmek neden bu kadar uzun sürdü?"
Dalaman ve Fethiye’deki orman yangınları içimizi dağladı. Orman içindeki ağaçların toplamı değil, bir ekosistemdir. Bütünlüklü bir yaşam alanıdır. Kaybettiğimiz ormanları yerine koymamız en az100 yıl gerektiriyor. Allahın gazabı güzelim ormanlarımızı yakanları ve buna paydaş olanların üzerinde olsun. PKK ile arasına mesafe koyamayan PDF içindeki sözde siyasilere sesleniyorum; eğer orman yakanların da sözcülüğünü yapacaksanız, işe ilk olarak logonuzdaki o ağacı yakarak başlayın. Göcek’teki orman yangınını söndürmek neden bu kadar uzun sürdü? İşin içinde imar hesabı mı var? Bir sürü soru havada uçuşuyor. Neymiş uçaklar bozulmuş. Böyle bir aymazlık olur mu? Yüzlerce hektar orman gözümüzün önünde cayır cayır yandı. Yazıklar olsun. İşinizi hakkıyla yapamayacaksanız o koltukta oturmayacaksınız.
Lütfen evcil edindiğiniz hayvanları terk etmeyin. Gözyaşlarıyla ağlıyorlar biliyor musunuz? Sıcak günlerde kapı önlerine bir kap su, bir kap yemek bırakmayı lütfen unutmayalım.
"Hodri meydan"
Konuşmamın sonunda mecburi gördüğüm bir bilgilendirmek yapmak zorundayım. FETÖ'nün siyasi ayağı araştırılsın diye verdiğimiz önergeler AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Emirle hakkımda soruşturma açtılar. İfademi bile almadıkları soruşturma için gizlilik kararı verdiler. Dün bir dilekçe verdim. Türk milletinin gerçekleri öğrenme hakkına duyduğum saygı gereği şeffaflık istedim. Hakkımda yapılan soruşturmanın at izi mi it izi mi, üç yıldır bu soruşturmanın açıklığa neden kavuşturulamadığını sordum. İfademe başvurulmasını talep ediyorum dedim ki. Özetle dedim ki ağalara, hodri meydan, ben buradayım siz neredesiniz?
Kötülüğe alıştınız beyler ama iyilerle tanışmaya hazır olun. Ona buna çamur atıp duruyorsunuz. İyi ve cesur insanlar sayesinde kendi gerçekliğinizle yüzleşmeye hazır olun. Milletimizin sokaktan topladığı devletimize verdiğiniz zararın sonucundan kaçış yok. Kaldırın gizliliği, alın ifademi. Milletimiz doğruları görsün. Yalan son bulsun ortaoyunu perdeyi kapatsın."