İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Malatya'da AKP’li Yeşilyurt Belediyesi'nin ‘Çevreye Duyarlı Bireyler Yetiştirmek Projesi’ için yurtdışına gönderdiği 42 kişiden 40'ının Almanya'ya iltica ettiğini hatırlatarak, "Sayın Erdoğan'ın yönettiği Türkiye'den ardına bakmadan kaçıyor. Zamanında Sovyetler'den kaçan devlet görevlileri gibi. Filmlerini izlerdik hatırlıyor musunuz? Herhalde Türkiye'de de bu kaçışların filmleri daha sonra yapılacaktır. İşte Erdoğan'ın Türkiye'yi düşürdüğü durum. Güler misin ağlar mısın!" dedi.
Söz konusu durumun benzerlerinin başka belediyelerde de yaşandığı duyumunu aldıklarını ifade eden Akşener, grup konuşmasında pandemi yönetimiyle ilgili de iktidara eleştirilerde bulundu. "Ülkeler birer birer Türkiye'ye uçuşlarını durduruyor. Türkiye'nin en önemli gelir kaynağı olan turizm sezonu yaklaşırken milyonlarca çalışanın ekmeğiyle oynadın, mutlu musun? Milletimiz aşı beklerken Libya'ya 150 bin aşı gönderip caka satmaktan utanmıyor musun?" diye soran Akşener, il sağlık müdürlerinin ve Türk Tabipleri Birliği'nin vaka sayılarıyla ilgili açıklamalarını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Umurunuzda bile olmadı. Milletimiz canıyla uğraşırken siz başka planların peşindesiniz. Şimdi de çıkıp utanmadan salgının bu noktaya ulaşmasından 84 milyon hepimiz sorumluyuz diyerek suçu milletin üstüne atmaya çalışıyorsunuz. Kurallara uymayanları ayrı tutuyorum ama hayır bu tablonun sorumlusu milletimiz değil salgını yönetemeyen, aşıyı getiremeyen, milletimizi yokluğa mahkum eden sizsiniz. Suçu milletimizin üzerine yıkıp kaçamazsın sayın Erdoğan. Öyle zora girince kaçıp saklanmak yok."
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Küçük ortak ve arkadaşlarına aranıza girmeye niyetim yok endişelenmeyin. Böyle bir niyetim yoktur. Bu et tırnak, yani Cumhur İttifakı, çok hissi bir ittifak asla orada olmam, aranıza girmem, merak etmeyin. Bu ilişkinizi devam ettireceksiniz ama hepiniz birlikte millete verdiğiniz sözleri tutacaksınız."
"Türkiye dünyada en çok vaka görülen ülke oldu"
"Salgının başından beri, iktidarı defalarca uyardık. Uyarıların yanında, neler yapılması gerektiğini de gün gün anlattık. ‘Bilim insanlarına kulak verin, milletimizin canı daha fazla yanmasın’ dedik. ‘Üç hafta tam kapanma için gecikmeyin, bu işin sonu iyi değil’ dedik. ‘Aşı tedariğini ciddiye alıp, bir an önce aşıları getirin, başka çıkış yok’ dedik. ‘Dar gelirli vatandaşlarımızı, öğretmenlerimizi öncelikli olarak aşılayın’ dedik. ‘İnsan üstü bir gayretle çalışan, sağlık ordumuz yoruldu, yüklerini hafifletin, onlara moral verin’ dedik. ‘Esnek mesai uygulamasına acilen dönün, milyonlarca vatandaşımızı, aynı saatte toplu taşıma araçlarına bindirmeyin’ dedik. Ekonomik destek paketleri önerdik, kaynaklarını gösterdik. Ama maalesef bir kulaklarından girdi, diğerinden çıktı. Biz, işi ciddiye alıp, önlemleri sıkılaştırmalarını beklerken, onlar gittiler, lebalep kongreler yapıp, virüse davetiye çıkardılar. Sonuç? Türkiye dünyada en çok vaka görülen ülke oldu."
"Hiç mi duymadınız?"
"Kardeşim sen doktor musun? Sen enfeksiyon uzmanı mısın? Böyle uzmanlık isteyen bir konuda kararı neden bilim insanlarına bırakmıyorsun? Böyle ciddiyetsizlik olmaz. Yazıktır, günahtır. Aylardır acilen üç haftalık tam kapanmaya geçin diyoruz. Esnafımızı çalışanlar4ımızı koruyacak önlemleri alın tam kapanma ile vatandaşlarımızı rahatlatın diyoruz. Bilim bunu söylüyor, işin uzmanları bunu söylüyor sen hâlâ kafana göre takılıyorsun. Ülkeler birer birer Türkiye'ye uçuşlarını durduruyor. Türkiye'nin en önemli gelir kaynağı olan turizm sezonu yaklaşırken milyonlarca çalışanın ekmeğiyle oynadın, mutlu musun? Milletimiz aşı beklerken Libya'ya 150 bin aşı gönderip caka satmaktan utanmıyor musun? Hadi bizi duymazlıktan geliyorsun TTB çıktı üçüncü ve en yüksek zirvedeyiz dedi. Onu da mı duymadınız? İstanbul, Ankara Tabipler Odasını da mı duymadınız. Adana bir yılın sonunda başa döndük dedi, onu da mı duymadınız? Giresun vakalar pik yaptı görmüyorlar mı diye sordu, Samsun tükenme noktasındayız dedi, onları da mı duymadınız? Umurunuzda bile olmadı.
"Suçu milletimizin üzerine yıkıp kaçamazsın sayın Erdoğan"
Milletimiz canıyla uğraşırken siz başka planların peşindesiniz. Şimdi de çıkıp utanmadan salgının bu noktaya ulaşmasından 84 milyon hepimiz sorumluyuz diyerek suçu milletin üstüne atmaya çalışıyorsunuz. Kurallara uymayanları ayrı tutuyorum ama hayır bu tablonun sorumlusu milletimiz değil salgını yönetemeyen, aşıyı getiremeyen, milletimizi yokluğa mahkum eden sizsiniz. Suçu milletimizin üzerine yıkıp kaçamazsın sayın Erdoğan. Öyle zora girince kaçıp saklanmak yok. Arşa çıkan vaka sayılarının sorumluluğunu, gelmeyen aşıların sorumluluğunu, o lebalep kongrelerin sorumluluğunu alacaksın. Bu basiretsizliğin, bu umursamazlığın bu beceriksizliğin hesabını ilk seçimde milletimize vereceksin. "
Akşener kürsüye emekli polis memuru Erdinç Emecan'ı çıkardı. Emecan, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne seslenerek, "Bizim rehabilitasyon kliniklerine ihtiyacımız var " dedi. |
Almanya'ya gönderilip dönemeyen AKP'li belediye çalışanları: Erdoğan'ın yönettiği Türkiye'den ardına bakmadan kaçıyorlar
"Yetti arkadaş ayıptır günahtır. Bırakın da millet biraz nefes alsın. Bir kere de milletimizin yüzünü nasıl güldürürüz onu konuşalım. Nasıl öldüğümüzü değil nasıl ölmeyeceğiz onu konuşalım. Ama maalesef konuşamazlar, çünkü korkuyorlar, o saray sefalarını kaybetmekten, altlarındaki arabaları kaybetmekten, beş farklı yerden aldıkları maaşlar kesilir diye korkuyorlar. Öyle korkuyorlar ki artık AK Partili belediye çalışanları bile bize duyduğu derin kıskançlıkla tanıdığımız Almanya'ya iltica ediyor. Malatya Yeşilyurt Belediyesi'nin AKP'li başkanının 42 kişilik grubu Almanya'ya eğitim için yollamış. 2 kişi hariç 40 kişi giden o gidiş. Birkaç belediyede daha aynı şey olduğu söyleniyor. Sayın Erdoğan'ın yönettiği Türkiye'den ardına bakmadan kaçıyor. Zamanında Sovyetler'den kaçan devlet görevlileri gibi. Filmlerini izlerdik hatırlıyor musunuz? Herhalde Türkiye'de de bu kaçışların filmleri daha sonra yapılacaktır. İşte Erdoğan'ın Türkiye'yi düşürdüğü durum. Güler misin ağlar mısın!"
Patates ve soğan dağıtımına: Böyle beceriksiz bir Tarım Bakanı varken buna da çok şükür
"(Patates soğan dağıtımı) Tarım Bakanlığı baktı kendi işini millet ittifakı belediyeleri yapıyor, sonunda harekete geçti. Depolardaki ürünü simsar hesabıyla alıyorlar ama olsun nihayet iyi bir adım attılar. Böyle beceriksiz bir Tarım Bakanı varken buna da çok şükür. Sıkıntı sadece patates ve soğanla sınırlı değil. Ürünlerini soğuk hava depolarından meyve suyu fabrikalarına görüyorlar, kayıpları oluyor. İktidardan beklentileri de sadece kilo başına 30 kuruş destek istiyorlar. Buradan iktidara seslenmek istiyorum, Türkiye’nin bu kaybı telafi edecek imkânı var. Millet İttifakı belediyelerini beklemeyin. Patatesle soğan üreticilerimiz için geç de olsa attığınız adımı elma üreticilerimiz için atın."
"Turizmci destek bekliyor, iktidar turizmcinin olmayan parasına göz dikmiş"
"Sayın Erdoğan ve damadının el birliğiyle zora soktukları Türkiye ekonomi pandemiyle birlikte çok daha ağır zorluklarla karşı karşıya. Merkez Bankası rezervlerini buharlaştıran beceriksizlik şimdi nereden para bulabilirim diye çırpınıyor. Bu zor şartlarda ekonomimize nefes aldırabilecek alanlardan biri de turizm sektörü. Turizm tek başına dış ticaret açığımızı kapatacak potansiyele sahip. Turizm Türkiye’nin birinci derecede stratejik öneme sahip sektörlerinden biri. Bunun anlamı şudur; devletin kaynaklarından öncelikli olarak yararlandırılması gerekir. Yani kamu bankaları ucuz kredi verecekse turizm ihmal edilmemelidir. Aşılama yapılacaksa turizm ihmal edilmemelidir. Teşvik verilecekse turizm ihmal edilmemelidir. Bugün turizm başlıklı benim hatırladığım üçüncü grup konuşmamdır. Turizmin ekonomi için ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyorlar ama sektörün içinde bulunduğu sıkıntıları nedense hatırlamıyorlar. Yok konaklama vergisi yok tanıtım ajansı katkı payı gibi ek ödemeler çıkarıyorlar. Yetmiyor şimdi de meclis turizm komisyonundan tanıtım ajansı beyannamesi vermeyi unutma cezası çıkarıyorlar. Hani olur da turizmci beyanname vermeyi unutursa 13 bin 500 lira ceza ödeyecek. Turizmci destek bekliyor, iktidar turizmcinin olmayan parasına göz dikmiş. "
"Miting meydanlarında 'Memleketin bir tek çakılını vermeyiz' diye fırtınalar estirenler ormanlarımızın, meralarımızın, sahillerimizin rantçılara peşkeş çekilmesine imkân tanıyacak bu çalışmaya gıkını bile çıkarmıyor. Üstüne bir de destek veriyor. Buradan iktidara seslenmek istiyorum; Türkiye 2020 sezonundan sonra 2021 sezonunu da kaybederse hem sektör, hem firmalar, hem de ülkemiz kaybedecek. Yapmayın. Aklınızı başınıza alıp, turizm firmalarına, dolayısıyla, sezonla birlikte ekmek bekleyen yüzbinlerce çalışanımıza, tedarik ve ulaşım zincirindeki işletmelerimize, esnafımıza omuz verin. Aksi taktirde, saydığım bu zincirde, peş peşe iflaslar yaşanacak. Türkiye bunu kaldıracak durumda değil.
"Son 19 yılda, dünya ekonomisi neredeyse 2 kat büyüdü. Yani insanların hayat standardı, 2 kat yükseldi. Bu ne demek? Ülkelerin ekonomisi geliştikçe, refah seviyeleri arttıkça, daha fazla insan, tatil yapma ve gezme imkanına erişiyor demek. Ama Türkiye, bu yükselişi, bu zenginliği, maalesef yakalayamadı. Dünyada turizm büyüdü, Türkiye yerinde sayıyor. Sadece son 10 yılda, dünyadaki turist sayısı yüzde 48 arttı ama 10 yılda, Türkiye’nin bu pazardan aldığı pay değişmedi. Paramız ucuzlamasına rağmen, aldığımız pay aynı kaldı. Piyasada bir ürünün fiyatını yarıya indirirseniz, o ürün daha çok satılır, pazar payı da artar. Beş bin liraya satılan bir televizyonun fiyatı, 2500 liraya düşerse, haliyle daha çok satılır değil mi? Bundan 10 yıl önce, dolar kuru 1 buçuk lirayken, Türkiye’nin turizmden aldığı pay yüzde 3 buçuk civarındaydı. Bugün dolar kuru 8.11 lira. Yani Türkiye’de tatil yapmak, neredeyse 5 kat ucuzlamış. Hadi enflasyonu da hesaba katalım. Merkez Bankası’na göre, 10 yıl önceki 100 lira, bugün 280 lira değerinde. Enflasyona rağmen, bir yabancı turist açısından, Türkiye’de tatil yapmak, 10 yıl öncesine göre, yarı yarıya ucuzlamış Pazar da büyümüş, 1 buçuk katına çıkmış. Ama Türkiye’nin turizmdeki pazar payı değişmemiş. Üstelik, turist başına elde edilen gelir de, 780 dolardan 650 dolara düşmüş. İktidar mensupları, bize istediği kadar kızabilir ama, biz buna başarısızlık diyoruz. Avrupa’da yaşayan bir asgari ücretli,Türkiye’de 5 yıldızlı bir otelde, 15 gün tatil yapabiliyor. Ekonomi dehası damat ve kayınpederi sağ olsun, Türkiye’de tatil yapmak, hiç bu kadar ucuz olmadı. Buna rağmen, Türkiye’nin dünya turizminden aldığı pay değişmiyorsa, bu düpedüz başarısızlıktır."
“Partili cumhurbaşkanlığı sisteminden kurtulmadan turizmde liderlik koltuğuna oturamayız"
"Başarı nedir biliyor musunuz? Başarı, Türkiye’yi turizmde dünya lideri yapmaktır. Başarı, turist sayısını 80 milyona, kişi başına elde edilen geliri de, bin doların üzerinde çıkarmaktır. Bizim için başarı, turizmden en az 80 milyar dolarlık, gelir elde etmektir. Ama bu hedeflere, bu zihniyetle ulaşamayız. Başarının birinci adımı, Türkiye’yi özgürlüklerin doyasıya yaşandığı bir ülke yapmaktır. Libya’nın da çok güzel kıyıları var, ama Libya bir turizm ülkesi olamadı. İran da, Irak da, Suriye de tarih ve kültür mirasına sahip. Ama turizm ülkesi değiller. Peki neden? Çünkü turizm, özgürlüğün peşinden gider. Ülkenizde demokrasi yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde adalet yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde huzur yoksa, turizm de olmaz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, Türkiye’yi dünya aleme rezil ederseniz, turizm de rezil olur. Daha, demokrasiyle ekonomi arasındaki bağı çözememiş kafalara, demokrasi ve turizm arasındaki bağı anlamak ağır gelebilir ama, hakikat budur. Özgürlüklere saygılı bir ülke olmadan, turizmde liderlik koltuğuna oturamayız. Yani Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nden kurtulmadan, turizmde liderlik koltuğuna oturamayız."