Gündem

"AKP’nin Atatürkçülüğü nasıl üç gün sürdü?"

"Artık kimseyi ne aldatabilirsiniz, ne de kandırabilirsiniz…"

14 Kasım 2017 11:58

BirGün yazarı ve CHP Milletvekili Fikri Sağlar, AKP'deki 'Atatürk' tartışmalarıyla ile ilgili olarak, "Keskin bir dönüşle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’ı, Cumhuriyetin çağdaş, modern, laik değerlerine ve sosyal hukuk devleti oluşuna –bunları çarpıtarak da olsa- kendince övgüler yağdırarak geçirdi. Ancak görüyoruz ki bu model Atatürkçülük üç gün sürdü" dedi.

Sağlar'ın "AKP’nin Atatürkçülüğü nasıl üç gün sürdü?" başlığıyla (14 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Cumhuriyet Bayramı’ndan önce keskin bir viraj dönen RTE-AKP, son umudu ve “2019’dan önce son çıkış yolu”nu Atatürkçü olmakta buldu.

Çünkü anketler gösteriyor ki bugün hâlâ yurttaşların yüzde 85’i kendini Atatürkçü olarak tanımlıyor.

Bu, Cumhuriyetin kuruluşunda en önemli değer olan, Cumhuriyetin temel ilkelerini oluşturan Mustafa Kemal Atatürk’e halkımızın bağlılığının hala sürdüğünü işaret ediyor.

Keskin bir dönüşle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’ı, Cumhuriyetin çağdaş, modern, laik değerlerine ve sosyal hukuk devleti oluşuna –bunları çarpıtarak da olsa- kendince övgüler yağdırarak geçirdi.

Ancak görüyoruz ki bu model Atatürkçülük üç gün sürdü.

Atatürk’ün siluetini TL’den kazıyan, resmini Meclis’in salonundan kaldıran, 30 Ağustos’u 15 Temmuz’la ikame etmeye çalışanların Atatürkçü olması mümkün değildi.

Meclis’in kurulduğu gün olan 23 Nisan’ı kutlu doğum haftasına çeviren birisinin gerçek bir Atatürkçü olması mümkün değildi.
Mümkün olmadığını da 3 gün sonra görmüş olduk.

Diğer bir deyişle, RTE-AKP Atatürkçülüğe 3 gün dayanabildi.

Dün, Atatürk ilkelerine ve laikliğe karşı olan, Atatürk’ün Cumhuriyeti kurarken laik demokrasinin en önemli çatısı olduğunu vurguladığı Meclis’in başkanlığına ‘çekingen’ bir Cumhuriyet ve laiklik karşıtı kişiyi yeniden aday gösterdi.

RTE, üç gün önce “Atatürk’ü, Atatürkçülüğü ve Atatürk Cumhuriyeti’ni Marksist Atatürkçülerin yok ettiğini” iddia ederek, hem Atatürk’ün eserlerini koruyormuş gibi gösterdi, hem de onun gerçek koruyucularının da haksızlık etti.

Ama son hareket, TBMM Başkanlığı’na İsmail Kahraman’ı göstererek de Atatürkçülüğünün sahte olduğunu, yine bir takiyeyle oy peşinde olduğunu açıkça ortaya koydu.

Meclis’i yok etmek, rejimi değiştirmek, Cumhuriyeti askıya almak ve Cumhuriyetin laik-demokratik niteliklerini kaldırarak yerine kendi ajandalarını hayata geçirmek isteyenlerin gerçek yüzlerini de böylece görmüş olduk.

Bu tabloda başka söylenecek bir söze gerek var mı? Artık kimseyi ne aldatabilirsiniz, ne de kandırabilirsiniz…