Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ile birlikte Türkiye’de 7 Haziran’da yapılan 25. Dönem Milletvekili genel seçimlerini yerinde gözlemleyen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), seçimlerin genel olarak “iyi organize edildiği”, ancak, medya özgürlüğü, seçim barajı ve cumhurbaşkanının seçim kampanyasındaki aktif rolünün sorun oluşturduğu sonucuna vardı.
AKPM tarafından hazırlanan seçim gözlem raporu bugün Strasbourg'da düzenlenen genel kurul oturumunda açıklanıp tartışıldı. AKPM seçim gözlem heyetine başkanlık yapan Hollandalı parlamenter Tiny Cox tarafından kaleme alınan raporda, seçimlerin “Türkiye’nin demokratik gücünü gösterdiği” vurgulandı. Buna karşılık, seçimlerin daha adilane biçimde yapılması için yasal mevzuatta değişiklik gerektiği not edildi. Seçim barajının Avrupa Konseyi’nın yıllardır süren uyarısına rağmen yüzde 10 barajı altına çekilmediğinin hatırlatıldığı raporda, bu durumun siyasi çoğulculuk ilkesine aykırı olduğu kaydedildi.
“Çok ciddi kaygı” olarak tanımlanan medya özgürlüğüne geniş yer ayrılan raporda, görsel ve yazılı medyada çeşitlilik olsa da, büyük medya kuruluşlarının “birkaç şirket elinde toplandığı, bu şirketlerden bazılarının medya sektörü dışında önemli yatırımlarının bulunduğu, kamu ihalelerine bağımlı oldukları, bunun da iktidar partisine yönelik eleştirileri sınırladığı” not edildi. Raporda, seçim kampanyası boyunca, bazı medya kuruluşlarının “baskı gördüğü ve korkutulmaya çalışıldığı” görüşüne de yer verildi.
RTÜK ve TRT'ye eleştiri
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) seçim kampanyası sırasındaki işleyiş şeklinin de eleştirildiği raporda, RTÜK’ün muhalefet partileri tarafından atanmış üyelerinin, kurumun görsel medyanın seçim kampanyasında iktidar partisi ve cumhurbaşkanını ön plana çıkaran tutumuna ses çıkarmamış ve saydamlık göstermemiş olmasını açıkça eleştirdikleri anımsatıldı.
Kamu kurumu TRT’nin kampanya sırasında iktidar partisine yüzde 46 oranında söz hakkı tanıdığına vurguda bulunulan raporda, “AKP, incelenen televizyon kanallarındaki toplam paralı siyasi reklamın yüzde 51’ini satın aldı. AKP ATV’de paralı ilan satın alan tek parti oldu, TRT1’dekilerin de yüzde 91’ini satın aldı. CHP ise toplam paralı reklamların yüzde 19’unu satın aldı” ifadelerine yer verildi.
Raporda, seçimlerin “profesyonel biçimde düzenlendiği” not edildi. Ancak Yüsek Seçim Kurulu (YSK) yeterince saydam olmamakla eleştirildi. Seçim kurullarının toplantılarının halka açık yapılmadığı ve bu kurullar tarafından alınan kararların tümünün YSK’nın internet sitesinde yayımlanmadığı kaydedildi.
Cumhurbaşkanının rolü
Cumhurbaşkanının kampanya sırasındaki “aktif rolüne” de değinilen raporda, Anayasa’nın cumhurbaşkanını partiler üstü kalmaya ve tarafsız biçimde görevini icra etmeye mecbur kıldığı hatırlatıldı. Buna rağmen “cumhurbaşkanının kampanya boyunca yürüttüğü faaliyetlerin seçim kurallarına ve Venedik Komisyonu’nun seçimlerle ilgili İyi Uygulamalar Kodu’na aykırı olduğu” belirtildi.
Türkiye'de yürürlükteki seçim yasasının seçim kampanyalarının finansmanına dair ayrıntılı düzenleme içermediğine de işaret edilen raporda, kampanya sırasında parti ve adayların bağış ve harcamalarıyla ilgili bilgilerin yayımlanmadığı, bunun da “konuyla ilgili saydamlık ve sorumluluğu sınırladığı” vurgulandı.
Oy ve Ötesi'ne övgü
Raporun tartışıldığı oturumda söz alan Tiny Cox, seçimlerde gönüllü gözlemcilik yapan “Oy ve Ötesi” adlı derneğin çalışmalarını övdü ve bu kuruluşa teşekkür etti. Liberal Grup adına söz alan İsviçreli parlamenter Alfred Heer, seçimler konusunda Türkiye’ye yönelik eleştirilerin yerinde olduğunu ancak “bu durumdaki tek Avrupa ülkesinin Türkiye olmadığını” hatırlattı. Heer, “Türkiye’ye komşu Suriye ve Irak gibi ülkelerde hiç demokrasi olmadığı dikkate alınırsa Türkiye’deki demokrasinin önemi daha iyi anlaşılıyor” şeklinde konuştu.
Hıristiyan Demokrat Grup adına konuşan Fransız parlamenter Nicole Duranton, “seçmen despotizme hayır dedi” ifadelerini kullanırken, Birleşik Sol (komünist) Grup adına söz alan Alman parlamenter Andrej Hunko medyanın siyasi partilere eşit davranmamış olmasını ve HDP’ye yönelik saldırıları ön plana çıkardı. Hunko buna rağmen seçimlerin “iyi geçtiğini” söyledi.
'Erdoğan kaybetti, Kürtler kazandı'
AKPM’nin Türkiye raportörü Fransız parlamenter Josette Durrieu ise “seçim gününün iyi geçtiğini, ancak seçim kampanyası için aynı şeyi söyleyemeyeceğini” ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AKP lehinde ve muhalefet aleyhindeki” tutumunu eleştiren Durrieu, “Buna rağmen seçimlerden Erdoğan kaybederek, Kürtler ise zaferle çıkmıştır. Bu zafer semboliktir, zira Kürt sorunu Türkiye’nin temel sorunudur” ifadelerini kullandı. Durrieu, Türkiye’nin yeni bir seçime doğru yöneldiği görüşünü savundu.
AKPM’deki Türk heyetine başkanlık eden AKP milletvekili Reha Denemeç, partisinin 2013 yılında seçim barajının indirilmesi önerisinde bulunduğunu, ancak bu önerinin diğer partiler tarafından geri çevrildiğini söyledi. Cumhurbaşkanının seçim kampanyası sırasındaki rolüyle ilgili eleştirileri reddeden Denemeç, “Cumhurbaşkanının programı kampanya dışıydı. Ayrıca kendisi halk tarafından seçilmiştir” şeklinde konuştu.
AKPM’deki Türk heyeti üyelerinden CHP milletvekili Gülsün Bilgehan ise seçim sonuçlarının Türkiye’nin “demokratik olgunluğunu” gösterdiğini belirtip, seçmenlerin “müteyakkız davranmış olmasının olası hileleri önlediğini” söyledi. Bilgehan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “tarafsızlık ilkesine rağmen taraf tuttuğunu” da ifade etti.
Toplam 30 Avrupalı parlamenterden oluşan AKPM, seçimleri AGİT heyetiyle beraber 17 ekip halinde İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır, Samsun ve Konya’da gözlemlemişti.