AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ““Parti içinde Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı” sözlerine karşılık bu iddianın doğru olmadığını söyledi. Metiner, Demirtaş’ın “Öcalancılık ile Erdoğancılığı bilerek karıştırdığı”nı söylerken “Kendi arkadaşlarını resmen sırtlarından hançerliyor” ifadesini kullandı.
Metiner, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yapıldığını ileri sürdüğü düşmanlığın aslında İslam düşmanlığı olduğunu söyledi.
Mehmet Metiner’in Star’da “HDP'de Erdoğancılar mı var?” başlığıyla yayımlanan (12 Aralık 2015) yazısı şöyle:
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’tan öğrenmiş olduk.
Meğer HDP içinde Erdoğancılar/Erdoğanseviciler varmış!
Önce Demirtaş’ın ne dediğine bakalım.
Sonra üstünde konuşuruz.
İşte tamıtamına dediği:
“Parti içinde Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı. Bunlar gizli Erdoğancılar'dı aslında. Bizden çok Erdoğan’ı sevip sayarak, AKP ile ilişki kurarak, AKP’ye neredeyse yalakalık yaparak sorunun çözüleceğine inanıyordu bu tipler. Zaten bunların eski milletvekili olmasının da nedeni budur.”
Söylenenler gayet açık. Demirtaş’ın kendi parti geleneğinde bir ilk anlamına gelecek parti içi kavgayı bu denli açığa vurması önemle not edilmelidir. Bu açıklama HDP içinde yaşanan derin siyasi krizin bir göstergesidir. HDP belki de tarihinde ilk defa kendi içinde ciddi bir siyasi tartışma yaşıyor. Bu tartışmanın derin bir kırılma boyutuna eriştiği, yani krizi aşarak kırılmaya dönüştüğü Demirtaş’ın bu tepkisinden rahatlıkla anlaşılabilir. Böyle olmamış olsaydı partinin genel başkanı sıfatıyla böyle bir açıklama yapılmazdı.
Demirtaş’ın söylediklerinde doğruluk payı var mı? Kuşkusuz yok. Demirtaş yeni bir algı operasyonu yapıyor.
Görünen o ki kendi liderliğine ve başını çektiği Kan-dilci siyasete çözüm süreci bağlamında itiraz yönelten arkadaşlarını bu sözleriyle başka türlü göstererek hem mahkum ediyor, hem de siyaseten infaz ediyor.
Bahçeli’nin muhalif adaylar için geliştirdiği söylemin Demirtaş’taki karşılığı bu işte…
Demirtaş Kandil çizgisindeki militan kitleye çözüm süreci bağlamında yeni bir tarz-ı siyaset önerenleri açıkça hedef gösteriyor.
Bu örtük bir “ihanet” ve “sapma” suçlamasıdır.
***
Demirtaş’ın bu açıklaması bize apaçık şunu gösteriyor: HDP içinde iki tarz-ı siyaset artık gizlenemeyecek bir biçimde karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
1- Kandil’in başını çektiği hendek/silah siyaseti.
2- Öcalan’ın temsil ettiği siyasi mücadele anlayışı.
Kandil ile İmralı çizgisi ilk defa bu kadar aleni bir biçimde karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Demirtaş gayet açıktır ki sırtını Kandil’e dayıyor.
Demirtaş’ın etrafında kümelenenlerin kim olduklarını bilmek hiç de zor değil…
Figen Yüksekdağ MLKP adına partide bulunuyor.
Kürkçü gibi İslam’a düşman eski sol/sosyalist sekteryan gelenekten gelen isimler…
Ve bir kısım siyasi ikbalini Kandil çizgisinde arayan, sosyalist/Baasçı Kürt siyasetçileri…
Demirtaş’la birlikte hareket eden bu gezici klik, Kandil’den talimat alarak hem çözüm sürecini sabote ettiler hem de çözüm sürecinin mimarı olan Erdoğan’ı düşmanlaştırarak kanlı bir sürecin önünü açtılar.
Aslında Erdoğan düşmanlıklarının tek sebebi var.
O ideolojik genlerinden gelen İslam düşmanlığı…
Erdoğan’ın şahsında neye düşmanlık yaptıkları biliniyor.
***
Demirtaş’ın gerçeği bilerek çarpıtıyor.
Öcalan’a doğrudan cephe alamadığı için HDP içindeki bu Öcalancı çizgiyi Erdoğancılık biçimine dönüştürerek mahkum etmeye çalışıyor.
Bunun siyaseten ahlaki olup olmadığını tartışmayı HDP’lilere bırakıyorum.
Dahası var: Bir Genel Başkan olarak partisinin içindeki bir kısım arkadaşlarını PKK kitlesinin gözünde itibarsızlaştırmaya kalkışıyor ve onlara yönelik siyasi bir linçin başlamasına sebebiyet veriyor.
Bunun da siyaseten ne kadar ahlaki olup olmadığının takdirini HDP’lilere bırakıyorum.
Bu siyasi iç infaz mantığının bir genel başkan tarafından telaffuz edilmesinin demokratik anlayışla ne ölçüde bağdaşıp bağdaşmadığını da “Hendekçi Hasan” gibi liberal/demokrat geçinen o paşa çocuklarının takdirine bırakıyorum
***
HDP’de Erdoğancı bir damar olduğu iddiası doğru değil.
İşin doğrusu şu: HDP içinde Kandil’in bu çözümsüzlüğü derinleştiren hendek/silah siyasetine karşı çıkan bir eğilim var. Bu çizgiyi savunanlar, çözüm sürecinin Erdoğansız/AK Partisiz başarılı olamayacağına inanıyorlar. Tıpkı Öcalan gibi silahlı mücadele yerine siyasi mücadele döneminin başlaması gerektiğini savunuyorlar. Erdoğan’ı/AK Partiyi düşmanlaştıran bir anlayış yerine Erdoğan’la/AK Parti’yle sorunun çözülebileceğine ve dolayısıyla Erdoğan’la/AK Parti’yle doğru bir anlayış temelinde diyalog içinde olmak gerektiğini dillendiriyorlar.
Bu şekilde düşünenleri Erdoğancılıkla suçlamak, Öcalan’ı da bu şekilde suçlamak anlamına gelir.
Çünkü Öcalan da tıpkı böyle düşünüyor.
Öcalan’ın “Erdoğan’ın başkanlığını destekleriz” mealindeki sözleri Kandilci/gezici kliğin hoşuna gitmemişti.
Demirtaş-Yüksekdağ çizgisindeki Kandilci HDP, çözüm sürecini sabote ederek Öcalan’ı İmralı’ya gömmüştü.
Gelinen yer belli…
Şimdi HDP içindeki Öcalancı siyasetçiler, Öcalan’ın 2013 Nevruz’undaki çizgiye HDP’nin sahip çıkması gerektiğini dile getiriyorlar.
Demirtaş Öcalancılık ile Erdoğancılığı bilerek karıştırıyor.
Ve kendi arkadaşlarını resmen sırtlarından hançerliyor.