Gündem

AKP'li Metiner: Halk Erdoğan'a aşık, topyekûn herkes değil elbette; Allah'ın elçilerini de sevmeyen olmuştur

"AKP'liler ne liderlerinden, ne de bilge genel başkanlarından vazgeçerler; o yüzden o birilerinin ham hayalleri hep kursaklarında kalacaktır"

14 Kasım 2015 20:35

1 Kasım seçimlerinde AKP’nin İstanbul 3. Bölge milletvekili seçilen ve AKP'den milletvekili seçilmeden önce Kürt siyasal hareketinin HDP kurulmadan önceki partilerinden olan HADEP'te Genel Başkan Yardımcılığı da yapan Mehmet MetinerRecep Tayyip Erdoğan gücünü halkından alıyor. Bu bir gönül ilişkisi. Erdoğan halkına aşık, halk Erdoğan’a” diyerek, “Halk deyince topyekûn herkesten söz ettiğim anlaşılmasın zinhar” ifadelerini kullandı.

Metiner, ‘Allah’ın elçilerini’ sevenin de sevmeyenin de olduğunu söyleyerek yazısında, “AK Partililer ne liderlerinden, ne de bilge genel başkanlarından vazgeçerler. O yüzden o birilerinin ham hayalleri hep kursaklarında kalacaktır” dedi.

Mehmet Metiner’in Star’da “Erdoğan gücünü nereden alıyor?” başlığıyla yayımlanan (14 Kasım 2015) yazısı şöyle:

Recep Tayyip Erdoğan gücünü halkından alıyor.

Bu bir gönül ilişkisi.

Erdoğan halkına aşık, halk Erdoğan’a...

Halk deyince topyekûn herkesten söz ettiğim anlaşılmasın zinhar... Elbette halk var halk içinde. Halkın içinde de çeşitli kesimler var. Hiç kimse toptan bir halkın gönlünde taht kuramaz. Tarihin hiçbir evresinde hiçbir lider ne kadar çok sevilirse sevilsin herkesin gönlünde taht kuramamıştır. Sadece liderler için geçerli değildir bu kural; Peygamberler için de geçerlidir.

Allah’ın elçilerini seven olmuştur, sevmeyen... Hatta Allah’ın Peygamberlerine sonuna kadar düşman olanların sayısı da azımsanmayacak ölçüde olmuştur. O yüzden halk Erdoğan’ı seviyor derken kast ettiğim doğru anlaşılsın isterim: Demokrasilerde bir lideri tek başına hem de onlarca düşman unsura rağmen iktidara taşıyabilecek kadar seven bir halk gerçekliği varsa halkın o lideri sahiden sevip sahiplendiği söylenebilir.

“Düşman” kelimesini bilerek kullandım elbette... Keşke Erdoğan karşıtları sadece ve yalnızca siyasal rakip olarak kendilerini konumlandırsaydılar. Heyhat, işin özü farklı... Erdoğan karşıtlığı tam bir Erdoğanfobizm içeriyor. Daha açık bir ifadeyle, Erdoğan düşmanlığı diye tarifleyebileceğimiz patolojik bir olgu söz konusu. O yüzden ne kadar çok benzemezler varsa sırf Erdoğan düşmanlığı ekseninde rahatlıkla bir araya gelebiliyorlar.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde öyle olmadı mı? Genel seçimlerde tam bir Erdoğan/AK Parti düşmanlığına yaslanan bir cephe oluşturulmadı mı? Sonuç ortada...

Halk Erdoğan’ı gönülden sevdiği için onu düşman kardeşlere yedirmedi. Tam tersine Türkiye’nin başkanlığı koltuğuna oturdu. Erdoğan’ın dışarıda ve içeride bitirilmek istendiği her dönemde halk kendi başkanı sahip çıktı. 1 Kasım seçimlerinde de bunu bir kez daha gösterdi.

Halk AK Parti’yi Erdoğan’ın partisi olarak gördüğü için seviyor ve destekliyor. Erdoğan liderliğine duyduğu güven dolayısıyla da AK Parti’yi başında görmek istiyor. İşin gerçeği bu...

Bunu söylemek AK Parti’nin bilge genel başkanının rolünü hiçe indirmek veya göz ardı etmek anlamına zinhar gelmiyor. Birileri nedense bu sözlerimizden hep böyle bir yanlış anlam çıkartarak fitne ateşini harlamak istiyor. AK Parti’nin sosyolojik tabanının kendi lideriyle kurduğu gönül bağı AK Parti’yi güçlü kılan en güçlü ve kalıcı bağdır. Birileri o yüzden bu bağı keserek AK Parti’yi zayıflatma hayalleri kuruyor.

AK Partililer ne liderlerinden, ne de bilge genel başkanlarından vazgeçerler. O yüzden o birilerinin ham hayalleri hep kursaklarında kalacaktır.

***

Erdoğan’ın toplumdaki karşılığı yüzde 52 değildir. AK Parti’nin sayısal gücü de gerçekte 49.5 değildir.

7 Haziran seçimlerinden sonra AK Parti’nin oylarında yaşanan düşüşleri Erdoğan’ın söylemine ve üslubuna bağlayan o malum lobinin mensupları 1 Kasım sonuçları karşısında nedense dut yemiş bülbüle döndüler.

Erdoğan aynı Erdoğan’dı. Ne söylemini değiştirdi, ne de üslubunu... O malum lobinin bizdeki kimi uzantıları da sadece Erdoğan’a dokundurmakla kalmadılar, asıl medyada Erdoğan’ı çıkarsız ve cesurca savunanları da hedef tahtasına oturttular.

Dedikleri hep aynıydı: “Erdoğan’ı medyada savunanların üslubu çok sert ve dışlayıcı. O yüzden AK Parti’ye zarar veriyorlar.”

Oysa o insanlar da tıpkı liderleri Erdoğan gibi ne söylemlerini ne de üsluplarını değiştirdi. Kuruldukları köşelerinde 1 Kasım’da AK Parti’nin yüzde 41’i dahi bulamayacaklarını söyleyenler 1 Kasım sonrasında sanki yalancı çıkmamışlar gibi başka telden çalmaya başladılar.

Erdoğan liderliğine methiyeler dizmeler vs... Ama nedense medyada Erdoğan liderliğine sahip çıkanlara karşı el ve bel altından linç faaliyetlerini sürdürmeye devam ettiler.

7 Haziran’dan sonra meydanda görülmeyenler, 1 Kasım’dan sonra herkesten/hepimizden çok AK Partili/Erdoğancı kesildiler.

Gezi sürecinde de yoktular. 17/25 Aralık sürecinde de yoktular. 7 Haziran’dan sonra da yoktular.

7 Haziran’dan sonra AK Parti’nin artık baş aşağı gideceklerine inandıkları için pozisyon değiştirdiler.

1 Kasım’dan sonra tekrar sahne almaya başladılar.

 

Hayırlısı olsun, ne diyelim...

***

Erdoğan gücünü nerden mi alıyor?

Valla benim sahada gördüğüm, asıl gücünü samimiyetin timsâli olan halkımızın gönlünden alıyor. Maske nedir bilmeyen, takla nedir bilmeyen o yiğit halkımızın ak ve pak gönlünden... O halk Erdoğan’ı sevdiği için Davutoğlu’nu da seviyor...

Sakın hiç kimse Erdoğan’ın gücünü dünyevi makamlardan aldığını zannedip başkaca hesaplar içine girmesin. Vallahi de billahi de her daim hüsrana uğrarlar.