Gündem

AKP'li eski Aile Bakanı: Sema Ramazanoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun sözleri iletişim kazası!

Fatma Şahin, Aile Bakanlığı koltuğunu bıraktıktan sonra Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin 30 Mart 2014'te yapılan seçimlerde başkanı seçilmişti

11 Nisan 2016 15:52

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma ŞahinGaziantep’in 796 bin liraya yapıldığı iddia edilen logosundan, mülteci sorununa ve son günlerin en sıcak polemiği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu gerginliğine kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu. Şahin, Kılıçdaroğlu’nun Razamanoğlu’na yönelik “Aile Bakanı Ensar Vakfı’nın önüne yatmıştır” sözleri ile Aile Bakanı’nın Ensar Vakfı yurdunda 10 çocuğun tecavüze uğramasıyla ilgili açıklamasında kullandığı “Bir kere rastlanan bir olay Ensar Vakfı’nı karalamaya gerekçe olamaz; hizmetlerini takdir ediyoruz” ifadelerinin iletişim kazası olduğunu belirtti. 

790 bin liralık logo iddiasına ilişkin konuşana Şahin, ücret içinde logonun yanı sıra 23 tanıtım filminin de olduğunu belirtti.

Habertürk’ten Balçiçek İlter’e konuşan Şahin’in sözleri şöyle:

Pazartesi Sohbeti’nin bu haftaki konuğu, Gaziantep’teki başarılı çalışmalarıyla adından söz ettiren Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin. Şahin ile konuştuk.

-Eski bakan olarak, Kemal Kılıçdaroğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı arasındaki gerginlik için ne düşünüyorsunuz?

Kılıçdaroğlu’nun o açıklamasını duyunca sosyal medyada en büyük tepkiyi verenlerdenim. Eğer sizin açıklamanızı toplumun geneli yanlış anlıyorsa bunu düzeltmek de bir fazilettir. Özür dilemek de bir erdemdir diye düşünüyorum. Ben ilk vekil olduğumda, bundan 15 yıl önce, parlementodaki üslubu, konuşma şeklini nasıl yadırgadığımı hatırlıyorum. Oysa biz toplumun aynasıyız ve önderiyiz bir anlamda. O kadar korkunç kelimeler, o kadar kötü kullanılıyor ki.. Bir de şöyle bir tavır var: “Siz iktidarsınız, sabretmeniz lazım.” Yok böyle şey.

-Siz hiç seksist bir tavır ya da cümleyle karşılaştınız mı?

Her türlüsünü herkes yaşadı. Rahmetli Kamer Genç, “Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamasaydınız filanca şeyhin kaçınca hanımı olacaktınız?’’ demişti. Benim gibi bir Cumhuriyet kızına üstelik. Hakkınızda bir hüküm veriliyor, kadınlığınızla, siyasi görüşünüzle, vuruyor da vuruyor. Onurum zedelendi tabii, herkes yaşıyor bunu. Biz tartışmayı, eleştiriyi, hakareti siyasetin tarzıymış gibi sunuyoruz. Kim kime daha çok laf söyledi, kim kimin canını daha çok yaktı yarışı var.

-Halk seviyor ve prim veriyor.

Kısa vade için evet ama uzun vadede memleket zarar görüyor.

-Kılıçdaroğlu ayrımcı söyleme sahip bir isim değil, kadınları hedef alan hiçbir açıklamasını hatırlamıyorum, seksist bir bakış açısı yok. Gaf olamaz mı?

Hepimiz insanız, hepimiz yanlış yapabiliriz, “Bunu söylemek istemedim’’ diyor ama o cümle üzerinden kadını aşağılayan bir tavır var. Lider, farklı algılamalara müsait kelimeleri kullanmamalı. O kelime herkesin kafasında başka bir yere gitti, ayıp. Ben CHP’li kadın vekillerden de şöyle bir açıklama beklerdim: “Sayın başkan biz sizin bu açıklamayı kötü niyetle yaptığınıza inanmıyoruz, ama madem başka türlü algılandı, gelin başka bir şey söyleyelim.’’ Niye ortak paydada buluşamıyoruz ki?

-Aile Bakanı’nın Ensar Vakfı açıklaması için ne düşünüyorsunuz peki?

Benim dönemimde de benden önce de sonra da böyle olaylar oldu. Ne olursa olsun, çok net bir şekilde biz çocuktan taraf olmak zorundayız. “Nereden ve kimden gelirse gelsin karşısındayız’’ demeliyiz. Verdik de bu mesajı aslında.

-Emin misiniz?

Sayın bakanın da benden farklı düşündüğünü zannetmiyorum. Ama maalesef ülkemizde üslup esasın önüne geçiyor. Bence önce ifade edemedi ve sonrasında da ne demek istediğini anlattı. O cümle üzerinden nasıl Kılıçdaroğlu “Ben onu öyle söylemedim’’ diyorsa, bakan da öyle söylemek istemedi. Burada da bir iletişim kazası yaşandığını düşünüyorum. Bu kadar net söylüyorum çünkü sayın bakanı ben yıllardır tanıyorum ve bu konudaki hassasiyetini yakından biliyorum, şahidim.

 

‘Gaziantep, İpekyolu medeniyetinin şehri’

 

-Gaziantep’te kaç Suriyeli var?

350 bin. Tabii bunlar kayıtlı olanlar. İlk başkan olduğumda bunu ele aldık. Tamam, bu durum ne Suriyelinin ne de Anteplinin tercihi... Hiç kimse birbirine bayılmıyor, zorunluluktan. Suriyelilerin yüzde 80’i dönmek istiyor, Antepli de memnun değil. İnsani olarak baktığınız zaman ise “Bu benim başıma gelseydi, komşumdan ne beklerdim?” durumu ortaya çıkıyor.

-Kahramanmaraş’ta ciddi protestolar oldu en son, göçmenlere karşı...

Orası homojen bir yapı. Biz İpekyolu medeniyetinin şehriyiz, tüccarlık kültürü var, her ırktan, her dilden insan görmeye alışkınız ve beraber yaşama kültürü oluşturmuşuz. Bu bir medeniyet. Bizde kabul etmeme, itiraz etme, yok sayma durumu olamaz. Heterojen yapıyı birlikte yaşama kültürüne çevirmeyi becerebiliyoruz, kültürümüzde var.

-Bir taraftan da IŞİD militanları ve canlı bombalar şehrinizden geçiyor?

Biz şehir olarak nasıl yönetiyoruz, onu anlatayım. Her çeşit Suriyeli var. Zengin olan sanayiye girdi, ortak fabrika açtı. İnşaat sektöründeki en popüler ustalar, Suriyeli taş ustaları. Mühendisler, esnaf vs. sisteme girdi, kendine alan buldu. Bir de en kötü grup var. Sosyal desteğe ihtiyaç duyanlar, 

-Ya yeni girmeye çalışanlar?

Şu anda bir güvenlik duvarı örüldü. Bu duvar Antep’i değil, Türkiye’yi koruyor. Geçişi kabul etmiyoruz ve yakalayıp gönderiyoruz. Biz tuttuk Brüksel bombacısını, gerekli uyarıları da yaptık, ha dinlemediler, orası ayrı.

-Tutamadıklarınız da var... 

Var. Bütün dünyanın sorunu bu. Niye Türkiye hep güvenlik duvarı, güvenlik bölgesi istedi ilk günden beri? Işte bu yüzden. Ülkemiz şu anda onu yapıyor.

-Tampon bölge oluşturuldu yani?

İçeriye girişlere yasak konuldu, doğal olarak uçuşa yasak bölge haline getirildi. Sınırın dışında çok ciddi manada çadırlar oluştu. Ve güvenlik bölgesine dönüştürdük. Fiili tampon bölge oluşturduk. Yine yemekler, ihtiyaçlar bizden gidiyor ama kişileri içeri sokmuyoruz.

-Kaç kişilik bir çadırkentten bahsediyoruz peki?

250-300 bin kişilik bir kalabalık. Almıyoruz. Güvenlik duvarlarından kimse geçemiyor. Vali ve emniyet müdürü inanılmaz çalışıyor ve kararlı.

-“Canlı bomba Antep’ten çıktı!’’, bu cümleyi duyunca ne hissediyorsunuz?

Gönlümü yoruyor. Şehrin sorumlusu olarak diyorum ki; biz çabalıyoruz, projeler üretiyoruz ve sonra başımıza böyle bir şey geliyor. İsyan ediyorum. Bu şehir bunu hak etmiyor. ABD Büyükelçisi, Antep’e gelmeden önce şehri vatandaşları için güvenli olmayan bölge ilan etti. “Güvenli değilse senin burada ne işin var? Güvenliyse niye böyle açıklamalar yapıyorsunuz? ABD ne kadar güvenliyse Antep de öyle” dedim. Yeni dünya düzeninin yeni mücadele ve savaş taktikleri bunlar. Artık tank tüfek değil görüntü kullanılıyor. Ne zaman CNN’de Antep haberi var, bir bakıyorum Suriye’nin yıkık dökük görüntüleri kullanılıyor. El insaf! Bu ekonomik bir savaş ve bu tür haberlerle Türkiye’nin ekonomisi hedefleniyor. Yaşamı durdurmaya çalışıyorlar, yok öyle. İşte bu yüzden benim daha çok tanıtıma ihtiyacım var.

 

‘790 bin TL sadece logo için değil, 10 filminde olduğu 23 kalem var’

 

-790 bin TL’ye Gaziantep’e logo yaptırmışsınız?

(Kahkaha....) Yani bunlara ben gülmeyeyim de... 2 yıl önce belediye başkanı olduğumda şuna karar verdik: Artık şehirler yarışıyor, rekabeti yönetmemiz için markalaşma sürecini tamamlamamız lazım. Özellikle iki alanda, arkeoloji ve gastronomi alanında bu şehri uluslararası boyuta taşımamız lazım. Kültür Bakanlığı Tanıtım Genel Müdürü’nü Gaziantep’e çağırdık. Bütün muhataplarla bir araya geldik. Onlar bize dediler ki: “Biz ‘Home of Turkey’ projesinde çalıştığımız uluslarası firmayı size yönlendirelim.

-Emrah Yücel?

Evet. Emrah Yücel ile bakanlık aracılığıyla tanıştık. Antepliymiş meğer. “Benim anneme bir sözüm var” dedi. “Rahmetli Sakıp Amca beni uçakta gördüğünde ‘Oğlum sizleri yetiştiriyoruz, şehrinize ve ülkenize hizmet etmeden gidip yurtdışında çalışıyorsunuz’ dedi. O gün çok üzülmüştüm. Şimdi sanki eğer böyle bir şey yaparsam o duygumu güçlendirmiş olacağım, şehrime faydalı olmak istiyorum” diye anlattı. 25 maddelik paket program getirdi. Önce şehir hakkında kapsamlı bir araştırma, hangi yönümüzü öne çıkaracağımızı belirleyen bir çalışma yapıldı. Bu arada çalışmanın değerlendirmelerine bütün sivil toplum örgütleri, odalar da katıldı.

-Neyi öne çıkarmanız lazımmış?

Tabii ki tarih ve gastronomi, ama bir taraftan da o kadar büyük bir genç nüfus var ki onu da öne çıkarmak lazım.

-Bütün bunların sonunda çıkan fatura mı 790 bin TL?

Yok, aslında 3 katı bir fatura çıktı. Bu arada, bütün bu bütçe 23 kalemi kapsıyor, 10 adet film çekilecek. Konuşulan paraya tek filmi çekemezsiniz. Yine de dedim ki Emrah Yücel’e: “Bizim böyle bir paramız yok. Bu şehrin insanı olarak sizden rica ediyorum, fedakârlık yapacaksınız.” Yaptı da sağ olsun. Adamcağız her film için bütün ekiple geldi, cebinden uçak paralarına kadar ödedi. Öyle bir şekilde ortaya çıktı yapılanlar. Emrah Yücel dedi ki: “Aslında başkan, bu bütçeyle yapılacak iş değil ama annem hayatımda çok önemlidir, ona olan sözümü yerine getiriyorum.”

-Ya logo?

Valimiz başkanlığında en az 20 kişinin katıldığı toplantıda birçok logo çalışmasının arasından seçildi. Tek başıma karar vermedim tabii. Şirinler müziği modernize edildi, ünlü bir müzisyene yorumlatıldı vs...

-790 bin TL’yi nereden buldunuz peki? Belediye bütçesinden mi?

Yok ki öyle bir paramız. Kalkınma Ajansı’na başvurduk, bir projeye dönüştürdük, oradan destek aldık. Soru önergesi vermişler bilip bilmeden, onlara da cevap vereceğim. Bütün sıkıntılara rağmen, Suriye burnumuzun dibinde, o kadar çok göç almışız, bütün bu negatif algılara rağmen, yürütülen iyi bir çalışma var, Gaziantep markasını iyice geliştiriyoruz. Ne gerek var böyle saldırılara anlamak mümkün değil. Bakın şehir olarak ilk 3’te çıkıyoruz. 20-25 yıllık belediye başkanları var diğer şehirlerde, ben daha 2 yıllık başkanım. İnsanlar diyor ki: “Ya biz bu parayı niye bu işe verdik?’’ Soru bile saçma. Ektiğini sonrasında biçeceksin. Ortadoğu’nun üretim merkezi nasıl olduk? Uluslararası birçok fuarı şehre getirdik. Belediyecilik sadece yol, su, elektrik değil.

-Gelelim logoya...

Orada şöyle bir işlevsellik var. Logo tam bir kapsayıcı. İçine kim ne isterse onu yerleştirebiliyor. Sanayici kullanacaksa motor koyuyor, fıstıkçı kullanacaksa fıstık koyuyor. O kadar yönlü bir şehir ki içine koyacağımız öğe değişsin istiyoruz.

-İnternette logonun benzeri dolaşıyor, hatta bir logo bankasından alındığı söyleniyor....

Onu aslında Emrah Yücel’e soracaksınız. Öte yandan bütün logoların bir benzeri olabilir, o kadar çok yorum yapıldı ki başka anlamlar yüklemeye kalktılar, inanılır gibi değil. Günün sonunda ben bu işi niçin yaptığımı biliyorum, nasıl yaptığımı biliyorum, bugün baştan başlasam yine yaparım. Biz doğru bir iş yaptık ve böylesine kapsamlı bir işi Emrah’tan başka hiç kimse bu fiyata kabul etmezdi.

-Tepkiler için ne düşünüyorsunuz peki? Sinirlendiniz mi?

Şöyle geliyor bana... Sıfır iş, sıfır hata. Ya da yüreğinde şehrin ve ülken için bir sevdan, bir gayen varsa iş yapıyorsun... Benim aslında herkesle aram iyidir, diğer partilerle de problem yaşamam. Peki bunu niye yapıyorlar? Sanırım muhalefet kendine muhalafet yapacak alan bulmakta zorlanıyor da ondan. Bir şehir düşünün, dünya mutfaklarıyla yarışa giriyor ve UNESCO’da dünyanın 8. mutfağı olarak tescil ettiriliyor. Eğer elimde filmlerim, tanıtım malzemem olmasa ben gidip UNESCO’da ne göstereceğim, ne anlatacağım? Allah için soruyorum. Yazıktır günahtır, böyle desteksiz eleştiri olmaz.