Yeni Şafak yazarı ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Bu yıl sonuna kadar il teşkilatlarımız, ilçe teşkilatlarımız, belde teşkilatlarımızın tamamını güncelleyeceğiz. Yeniden gözden geçireceğiz; çünkü ortada bir metal yorgunluğu var" ifadesiyle ilgili olarak "Metal yorgunluğundan kasıt, olsa olsa, teşkilat içinde yorulanların dinlenmeye çekilmesi, ama daha çok, teşkilata sızan 'dağlıların' ayıklanmasıdır" dedi.
Erdoğan'dan 'Reis'çiler tepkisi: Meydanı fitnecilere bırakmayız, kimse benim adıma racon kesemez!
Ünal, sözlerine "İktidar, 15 yıldır AK Parti’yi değiştiremedi, bundan sonra da, değiştiremeyecek. İktidarlara musallat olan ve Türkiye’yi parti çöplüğüne çeviren asalaklar, yani 'dağlılar' bu sefer de başaramayacak" diye devam etti.
Aydın Ünal'ın "AK Parti ve gelecek - 2" başlığıyla yayımlanan (21 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Metal yorgunluğu…
Siyasi partilerin teşkilatları gönüllülerden oluşur. Bir siyasi partinin tüzüğünü, programını, ilkelerini, fikirlerini, hedeflerini, araçlarını benimseyen insanlar, ülkelerini ve dünyayı değiştirmek için teşkilatlarda karşılık beklemeden görev alır ve çalışırlar. İnsanlar, partilerinin iktidara gelmesini kendilerinin iktidara gelmesi olarak görürler. Onun için de maddi manevi fedakarlıkta bulunarak, kimi zaman bayrak asarak, kimi zaman maişetlerinin bir kısmını seferber ederek, harcamalarından kısarak, ailelerini ihmal ederek gece gündüz demeden çalışırlar. Bu insanlar, partileri iktidara geldiğinde de karşılık beklemezler. Partilerini iktidara taşıyan gücün kendileri olduğunu bilmenin gururuyla, fikirlerinin ülkeyi yönettiğini idrak etmenin rahatlığıyla, yani manevi tatminle çalışmayı, daha çok çalışmayı sürdürürler. 15’inde direklere bayrak asan genç, 25’inde ev ev dolaşıp propaganda yapar, 35’inde parti binasında çaycı olur, 45’inde sigortasız olduğunu anlar; yine de, yanından jet gibi geçip yükselenleri görür, birden bire zenginleşenlere şahit olur, pahalı güneş gözlükleri takanları, lüks arabalara binenleri, elit kafelerde oturanları, devletin yüksek makamlarına çıkanları, çakar lambalı arabalarıyla yolların kralı kesilenleri tanır; ama partisine inancını hiç sorgulamaz, gayretini asla eksiltmez, yüksek idealler uğruna yaptığı gayretlerin manevi hazzına hiç gölge düşürmez. Partisine yüreğini vermiş kişi bilir ki, parti teşkilattır; teşkilat neyse, parti de odur.
Bir de, son derece tabii olarak, parti teşkilatlarına çıkar amaçlı yaklaşanlar vardır. Özellikle iktidar partilerine üşüşür bunlar. Partinin isminin, ilkelerinin, ideallerinin pek bir anlamı yoktur bunlar için; yanaştıkları partinin iktidar partisi olması ve kendilerine fayda sağlaması onlar için yeterlidir.
Gönüllüler “bağcıdır”. Diktiklerinin, ektiklerinin karşılığını alsalar da, almasalar da oradadırlar. Diğerleri ise dağdan gelmiştir. İşler iyi giderken bağın etrafındadırlar, işler kötüye gidince ilk onlar sıvışırlar.
İktidara gelen her siyasi partide, dağdan gelenler, bağcıları kovmak isterler. Partiyi özünden, aslından, ilkelerinden uzaklaştırıp, rayından çıkarıp, değiştirmek, dönüştürmek isterler. Dağlılar, bağcıları sürekli iteler, öteler, horlar, tasfiye edip partiyi de ellerine geçirmek isterler.
Bir siyasi parti, bağcılarına sahip çıktığı müddetçe, menfaat peşinde koşan dağlılara karşı gönüllülerini sahiplendikçe ayakta kalır.
Çok partili siyasi hayatımıza baktığımızda, iktidara gelen partilerin, bu menfaat gruplarının akınına uğradığı, değiştiği, dönüştüğü, kendi “öz” tabanını kaybederek çürüdüğü ve dağıldığı defalarca görülmüştür.
AK Parti’nin 15 yıldır iktidarda olmasına rağmen bu çürümeden uzak kalmasının sırrı tam da buradadır: AK Parti, teşkilatını, dağlılara karşı, çıkar peşinde koşanlara karşı korumuştur. AK Parti, özünü, aslını, kuruluş felsefesini sımsıkı muhafaza etmiştir. AK Parti, gönüllülerinin gönlünün bulanmasına müsaade etmemiş, gönülleri hep ferah tutmuştur.
15 yıl boyunca, AK Parti’ye sadece menfaat için yaklaşanlar ve yanaşanlar, gönüllülerin samimiyeti, gayreti karşısında azınlıkta kalmış, partiyi değiştirememiş, dönüştürememiştir. AK Parti teşkilatı, ilk günkü gibi, heyecanını, dinamizmini, sorunları aşma azmini, motivasyonunu hep sıcak tutmuştur. Dışardan yapılan saldırılar da teşkilatı bir arada, güçlü tutmuş, safları sıklaştırmış, safların arasına asalakların sızmasını önlemiştir.
Cumhurbaşkanımız, AK Parti’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti teşkilatında “metal yorgunluğu” olduğunu ifade etti.
Kuşkusuz, Genel Başkan’ın kastı tüm teşkilat değildir. AK Parti teşkilatı, sadece 2013’ten bugüne, Gezi olaylarıyla, 17/25 Aralık’la mücadele etmiş, 2104’de 2 seçimde, 2015’de 2 seçimde, 2017’de referandumda zafer elde etmiş, 4 kongre geçirmiş, 1 de darbe püskürtmüş bir teşkilattır. AK Parti teşkilatı, hiç kuşkusuz, hiçbir siyasi partiye nasip olmayacak derecede fedakar, cesur, çalışkan bir teşkilattır.
Öyleyse “metal yorgunluğundan” kasıt nedir?
Metal yorgunluğundan kasıt, olsa olsa, teşkilat içinde yorulanların dinlenmeye çekilmesi, ama daha çok, teşkilata sızan “dağlıların” ayıklanmasıdır.
AK Parti, özellikle son yıllarında, “dağlıların” yoğun hücumuna maruz kaldı. Teşkilatın kendi evlatlarını, gönüllüleri, en saf, en temiz duygularla mücadele verenleri yoracak, canlarını sıkacak, zihinlerinde soru işaretleri oluşturacak, gönülleri bulandıracak şayialar oluşmaya ve hızla yaygınlaşmaya başladı. Omuz omuza saf tutmuş parti neferlerinin dik duruşunu sarsacak saldırılar yaşandı.
AK Parti, mutlaka bunu da aşacak ve aşıyor. “Metal yorgunluğu” ifadesi, değişimden ziyade, ilk günkü heyecanın canlandırılmasına, “öz”ün, “kurucu ilkelerin”, samimi mücadele ruhunun diriltilmesine işaret ediyor. “Metal yorgunluğu” gençleşme ihtiyacı kadar, “safralardan temizlenme” ihtiyacını da vurguluyor. “Metal yorgunluğu”, en başta olduğu gibi, tevazuun partinin her kademesine, her işine, eylemine hakim olması gerekliliğini ortaya koyuyor.
AK Parti her dem yeniden doğmayı, “ilk günkü heyecanı” her dem çoğaltmayı başarmış bir parti. Şimdi de başaracak. İktidar, 15 yıldır AK Parti’yi değiştiremedi, bundan sonra da, değiştiremeyecek. İktidarlara musallat olan ve Türkiye’yi parti çöplüğüne çeviren asalaklar, yani “dağlılar” bu sefer de başaramayacak.