Ekonomi

AKP seçmeninin yüzde 47'sine göre, yolsuzluk 17-25 Aralık sonrasında da azalmadı

Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin 'Türkiye'de Yolsuzluk' raporu açıklandı

09 Mart 2016 13:55
Miray Tamer

Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin, "Türkiye'de Yolsuzluk" raporu açıklandı. Türkiye'nin yedi bölgesinde toplam 2 bin kişiyle yürütülen kamuoyu araştırmasının sonuçlarına göre, AKP seçmeninin %47'si 17-25 Aralık sonrasında yolsuzluğun azalmadığını düşünürken, %42'si ise, önümüzdeki iki yıl içinde de bu oranda bir değişiklik yaşanmayacağına inanıyor. Yolsuzluğun nedenlerinde ilk sırada yer alan başlık dokunulmazlık ve cezasızlık iken, katılımcıların %42’si yolsuzluğu denetleyen ve önleyen kurumların yetersiz olduğunu düşünüyor. Kamuoyu araştırması sonuçları, dokunulmazlıklar ve cezasızlığın yolsuzlukla mücadeleyi etkisiz hale getirdiğine işaret ediyor.

Araştırmacı Yalın Hatipoğlu'nun açıkladığı rapora göre, günlük siyaset halkı kutuplaştırıyor. "Toplumdaki kutuplaşma, sağduyuyu köreltmekte ve sorunların nesnel bir bakış açısıyla tespit edilerek dayanışma içinde çözülmesi yönünde bir irade oluşmasını engellemektedir" ifadelerinin yer aldığı raporda, AKP'li seçmenlerin verdiği cevaplardaki çelişkilere dikkat çekildi. Buna göre AKP'li seçmenlerin yüzde 79'u, "Mevcut hükümetin yolsuzlukla mücadeledeki çabalarının ne derece etkili olduğunu düşünüyorsunuz?" sorusuna "etkili" cevabını verirken; yine AKP'li seçmenlerin yüzde 47'si "Son iki yıl içerisinde, Türkiye'deki yolsuzluğun ne şekilde değiştiğini düşünüyorsunuz" sorusunu "arttı ve aynı kaldı" şeklinde yanıtladı.

Katılımcıların yarısından fazlasının, yolsuzluk iddialarının oy tercihini etkilemeyeceğini belirttiği raporda, "Oy verdiğiniz parti hakkındaki yolsuzluk iddiaları, gelecek seçimlerde oy verirken tercihinizi ne derece etkiler veya etkilemez" sorusuna AKP seçmenlerinin %55'inin "kesinlikle etkilemez" dediği görüldü. Aynı soruya CHP, MHP ve HDP'li seçmenler sırasıyla, %60, %51 ve %60 oranında "kesinlikle etkiler" cevabını verdi.

"Bir şirketin yolsuzluğa karıştığı iddiaları, o şirketten ürün veya hizmet satın alma kararınızı etkiler mi?" sorusuna ise katılımcıların yüzde 51'inin "kesinlikle etkiler" cevabını verdiği görüldü. Raporda, "O şirketten hizmet almayı keserim" diyen seçmenlerin yüzdelik dağılımı şöyle verildi:

Yolsuzluğun nedenleri


Rapora göre katılımcılar, yolsuzluğun başlıca nedenleri olarak şunları görüyor:

- Dokunulmazlıklar ve yolsuzluğun cezasız kalması

- Yolsuzluğu denetleyen ve önleyen kurumların yetersiz olması

- Toplumsal bilinç eksikliği

- İhale sistemleri

- Siyaset-sermaye ilişkisi

- Medya-sermaye ilişkisi

- Kamuda şeffaflık ve hesap verebilirliğin olmaması

- Yargının tarafsız olmaması

 

"İfade ve haber alma özgürlüğü tehlikede"

 

Kurumların yolsuzluk sıralamasına bakıldığında ise medya ve siyasi partiler birinciliği paylaşırken ikinci sırada Meclis yer aldı. Raporda, "medyanın ilk sırada yer alması, ifade ve haber alma özgürlüğünün tehlikede olduğuna işaret ediyor" dendi.

 

Kamuda işler 'tanıdıkla' yürüyor

Rapora göre, son bir yılda birçok kişi sosyal hizmete erişimde usulsüz ödeme ve  hediye talepleriyle karşılaştı. Bu talebe karşılık veren kurumların başında ise eğitim kurumları ve imar işleri, belediye ve sağlık kurumları yer aldı.

Yine katılımcıların %75’i, kamu kurumlarında işlerinin halledilmesi için kişisel bağlantı/tanıdığın etkili olduğunu belirtti.

 

"Yasal bir şikayette bulunmak işe yaramaz"

 

Kamu kurum ve kuruluşlarında usulsüz ödeme ve hediye talebi ile karşılaşan katılımcıların %45’i, yasal bir şikayette bulunmanın durumu değiştirmeyeceğini ya da olumsuz etkileyeceğini düşünüyor.

 

"İllegal bir işleyiş hakim"

 

Raporu değerlendiren Uluslararası Şeffaflık Derneği Türkiye temsilcisi Oya Özarslan, geçen sene de aynı çalışmayı yaptıklarını belirterek, "Bu raporun en çarpıcı bölümlerinden biri yolsuzluğun normalleştiğini düşünen insanların sayısının artıyor olması. Yolsuzluk, sistemin iyi işlemediğini, illegal bir işleyişin hakim olduğunu gösteriyor. Endişe verici bir durum var, mesela yolsuzluk, siyasi parti bazında sorulduğunda farklı, genel olarak sorulduğunda ise tam tersi şekilde cevap veren bir kesimden söz ediyoruz. Seçmenler için şöyle bir gruplandırma yapabiliriz: 

1) "Ekonomik gidişat iyiyse oy veririm"
2) "Partimizin seçim vaatleri iyi, oy veririm"
3) "Yolsuzluğa karışsa da ben lidere bakarım"
4)" Benim bir davam var, oy veririm"

Ancak yine aynı kişilere 'kendi ceplerini' sorduğumuzda, yolsuzluğa karışan bir şirketten kesinlikle hizmet almam diyor. Bu büyük bir çelişki. Beni endişelen bir husus ise, hazırladığımız raporda gençlerin rüşveti, yolsuzluk olarak değerlendirmemesi. Gençlerin %29'u, bunu yolsuzluk olarak görmüyor. Bu durum beni karamsarlığa itiyor açıkçası. Umudumu arttıran husus ise, yargıya güven oluştuğu takdirde insanlar, bireysel olarak yolsuzlukla mücadele ediyorum diyor." diye konuştu. 

 

"Sistemi vatandaş finanse ediyor, ama farkında değil!"

 

Toplantıda konuşan Haberdar yazarı Cengiz Aktar ise, Türkiye'deki 'yolsuzluk tablosu'nun giderek kötüleştiğini belirterek, "Yolsuzluk kanımıza işlemiş bir şey, üstelik yeni de değil" dedi. Aktar, şöyle konuştu:

Toplumda, 'Hayatta kalabilmek için yolsuzluk yapmak gerekiyor' gibi bir kanı oluşmuş durumda. Özellikle AKP seçmeni, "Evet, ben bilmem beyim bilir" diyerek yaratılan yolsuzluk sisteminden yararlanıyor. 

Beyanname ile vergi vermeme arasında doğrudan bir bağlantı var. Türkiye'de dolaylı yoldan vergi verme oranı %70, Avrupa ile Amerika'da ise bu oran, doğrudan vergi verenler için geçerli. Aslında sistemi vatandaş finanse ediyor ama farkında değil. Hortumlanan kendi parası değilmiş gibi göz yumuyor. Amerika'da olsa, "Nerede benim vergim" diye sorarlar adama, burada insanlar vergi verdiklerinin farkında değiller ki. "

 

"Memur bayıla bayıla alır rüşveti"

 

"Memur ayın sonunu getiremediği için tabii ki bayıla bayıla alır rüşveti. Türkiye'de denge denetleme sistemi yerle bir olmuş durumda, yolsuzluğun yapısallaştığı gözleniyor. En tepeden en aşağı kadar bu geçerli. Balık baştan kokar misali... Bu durum toplumda aşırı bir öz güven yaratıyor, "O yaparsa ben de yaparım" deniyor"

 

"Türkçe'de 'şeffaflık' kelimesinin karşıtı yok yok"

 

"Mesela Türkiye'de şeffaflık kelimesine karşıt anlamda bir kelime bulunmuyor. Siyah-Beyaz, Aydınlık-Karanlık, Peki şeffaflık? Ben 'gayrı şeffaf' tamlamasını kullanmayı tercih ediyorum, ama tam anlamıyla karşıtı bu değil, bilmiyorum da. Zaten Türkiye'de kimse 'şeffaflığın karşıtı olan" kelimeyi de merak etmiyor, ihtiyaç yok çünkü."

 

"Herkes kendi hukukunu yaratırsa savaş çıkar"

 

"İnsanlar yolsuz sistemini kabullendi. Ancak somut bir veri olarak ele alırsak, yöneticilerin bulaşmış olduğu durumu kabullenmek bir yere kadar diye düşünüyorum. Saadet zinciri var aslında, bir yerde kopacak. Yöneticiler, hesap sorulacağını bildiği için bu sistemi devam ettiriyor. Hukuksuzluk, hukuksuzluğu doğuruyor. Kimsenin Türkiye'deki yargı organlarına güvendiği falan yok. Bu durumda, herkesin kendi hukukunu yarattığı takdirde ne olur biliyor musunuz? Savaş çıkar, herkes kendini korumaya alır ve bu durum illa birileriyle çatışmaya neden olur"

 

"AB'ye girebilmek için Greco'nun imzalanması gerekiyor"

 

"Kabul edilmesi, uygulanması gereken 72 kriter var. Kriterlere baktığınızda yolsuzlukla mücadeleyle ilgili sert şartlar var. Bunlardan br tanesi de 'Greco Anlaşması'. Türkiye yıllardır imzalamıyor bunu. Haziran'da vize muafiyetinde yararlanmaya başlaması için imzalaması gerekiyor. Ya tam bir şizofreni cenneti! Uygulansa zaten muafiyete gerek kalmaz, herkes burada kalır. Vize muafiyeti için dünya kadar yasayı Meclis'e getirecekler, değişmesi gereken 120 yasa var. Davutoğlu muhalefete dün bir çağrıda bulundu zannediyorum, göreceğiz neler olacak"